ÖZEL BÖLÜM

27.2K 2.1K 1.2K
                                    

1 Yıl Sonra...

Yeniden iyi biri olabilmek mümkündü.

Pişman olmak yeterli değildi yeniden iyi biri olabilmek için. Tövbe etmek gerekiyordu, daha çok kendine. Eğer yaptığın kötülükler büyük bir kayıba yol açmamışsa, gerçekten iyi biri olmak için çabalayabilirdin.

Bir çocuğun hayatımı bu derece değiştirebileceğini düşünemezdim. Her zaman bencil biri olarak büyümüştüm. İnsanların duygularını sadece onlara yaptığım kötülüklerden sonra düşünürdüm. O da ne kadar kötü olacaklarını düşünüp iyi hissetmek gibiydi benim için.

Ama artık öyle değildi. Karşımdaki insanın duyguları ve hisleri benim gururumdan, egomdan daha üstündü. Bu herkes için geçerli olsa da hayatımı Halil'e adadığım için onun hissettikleri her şeyden önce geliyordu bana.

Oturduğumuz terasta kafamı kaldırıp gökyüzünü izledim. Daha doğrusu parlayan binlerce yıldızı. İçlerinden sadece biri büyüktü ve güçlü bir şekilde parlıyordu. Aynı Halil'in hayatımdaki yeri gibi, herkesten önce daha parlaktı.

"Bu semtte de Halil'i tanıyanlar varmış." Ali'nin sesini duyduğumda derin bir nefes alıp bakışlarımı ona çevirdim. Büyük koltuğa yayılmış, sigarasını içiyordu. "Herkes hakkında konuşmaya başlamış."

İstanbul'un hangi semtine gitsek, onu tanıyan birileri çıkıyordu eski işinden dolayı. Bu durum sinirden titreyip, atak geçirmeme sebep olsa da ona bir şey çaktırmamaya çalışıyordum. Kim ne derse desin onun kulağına gitmiyordu. Hakkında duyduğum şeyleri, sırf o üzülmesin diye göz ardı ediyordum. Konuşan birkaç kişiyi kenara çekip elleri kolları kırılana kadar dövsemde bunun bir işe yaramayacağını anlayıp sürekli ev değiştiriyordum.

"Bu şehirden gitmediğimiz sürece konuşurlar zaten." diye mırıldandım.

"Evet, ağır şeyler söylüyorlar. Geçen duydu-" tam o sırada terasa gelen Halil'i gördüğümde Ali'nin ayağına hafifçe vurdum. O da anında susmuştu.

Halil her zamanki güzelliği ile bir şeyler düşünerek yürümeye devam etti. Ben tekli koltukta oturduğum için sadece Ali'nin yanı boştu. Ali anında kendini düzeltince koltuğun en köşesine geçip oturdu.

"Yemeğini yedin mi?" diye sordum oturduğu anda. Yeşil gözlerini bana çevirdi ve kafasını salladı. "Yedim."

"Afiyet olsun." diye mırıldandım ama o sırada Ali'nin bakışları dikkatimi çekmişti. Halil'in omzuna bakıyordu ve kaşları çatılmıştı. Otomatik olarak benim de kaşlarım çatıldı.

"Halil..." dedi düşünceli ama tedirgin bir sesle. Gözlerini omzundan ayırmıyordu. Halil bakışlarını ona çevirdi bu sefer. "Korkma ama üzerinde baya büyük bir çekirge var."

Evet, kıyametin koptuğu nadir anlardan biriydi. Halil böcek türlerinden o kadar korkuyordu ki anında tedirgin olup yerinden zıpladı.

"Ne? Ne tarafta?" sadece korktuğu zamanlarda sesi bu kadar fazla çıkıyordu.

"Sağ omzunda." Halil bu sefer beyaz küçük elleri ile omzunda çekirgenin olduğu taraflar hariç her yere vurdu.

"Biraz daha yukarı." Ali'de tedirgin olmuştu.

İkisinin de eli yukarıdaydı. Ali ona dokunamıyordu, Halil tedirgin ve rahatsız oluyor diye. Halil ise çekirgeye dokunamıyordu korkuyor diye. Daha fazla çırpınmaması için ayağa kalktım ve yanına gittim.

"İzin verirsen alayım." dediğimde hiç duraksamadan arkasını döndü.

"Zarar verme ama." o telaşın içinde bile iyi kalbini konuşturuyordu.

Kafamı salladım ama muhtemelen o görmemişti bile. Çekirgeyi üzerinden aldığımda yana doğru yürüdüm ve onların gözü önünde demirliklerin olduğu kısıma bıraktım.

"Tamam, gider o şimdi." çocuk kandırır gibi konuşup arkamı döndüğümde Halil'in bir eli hâlâ sırtındaydı.

Gözlerini çekirgeden ayırmadan arkasına yaslandı. Ali de rahatlamıştı, o da. Geçip yerime oturdum tekrardan.

Bir yıl kadar olmuştu, hâlâ ona ufak bir dokunuş bile olsa izin almadan hareket etmiyordum. Sürekli yanımıza gelen Ali'de bunu bildiği için hiç elini sürmüyordu. İlk zamanlarda, her şey düzeldiğinde onun geçirdiği krizlerden sonra gözü korkmuştu.

Bir süre sessizce oturduğumuzda Halil esnemeye başlamıştı bile. Ve tam saatinde ayağa kalkıp bize iyi geceler dileyerek odasına gitti. Gitmeden önce bana bir şey söyleyecekmiş gibi birkaç saniye yüzüme bakıp durdu ama sonra vazgeçmiş olacaktı ki söylemeden yanımızdan ayrıldı.

Ali ile bir sigara yakıp sessizce iş güçlerden konuşurken on dakika kadar sonra Halil yeniden teras kapısının önünde göründü. Oturduğum yerde doğruldum.

"Noldu güzelim?" diye sordum endişelenerek. Bir şey vardı ve söylemiyordu.

Yutkundu, utanıyor gibiydi. Bu durum daha çok kaşlarımı çatmama sebep oldu.

"Gelir misin?" diye mırıldandı kırılgan sesiyle.

Birkaç saniyelik duraksamanın ardından yarısına geldiğim sigarayı küllüğe bastırıp ayağa kalktım. O ise beni beklemeden önden küçük adımlarla odasına ilerledi. Odasına girdiğimde yatağın kenarında durmuş öylece beni bekliyordu.

"Bir şey mi oldu Halil?" diye sordum bu sefer. Gözlerini benden kaçıyordu. Yıldızları daha net görebilmesi için cama bitişik olan yatağından ayın ışığı yüzüne vuruyordu.

"Ben şey diyecektim..." sesi kararsız çıkıyordu ama saniyeler sonra kendini toparlayıp yüzüme baktı. "Bugün sana sarılarak uyuyabilir miyim?"

O an kalbime büyük bir ağırlık çökmüş gibi hissettim. Öyle masum ve temiz bir şekilde söylemişti ki zamanında ona yaptığım ve pişman olduğum şeyler aklıma doluşmuştu bir karabulut gibi.

Afalladığımı fark etmişti ama uzun süre sonra gelen bu iyileşme belirtisini yok etmek istemiyordum. Özgüvenini yıkmak istemiyordum.

"Tabi," dedim ama sesim titriyordu. "Tabi, olur." dedim ardından kendimi biraz toparlayıp.

Gözlerimin içine bakmayı reddedip yatağa girdiğinde ben de ensemi kaşıyıp peşinden yatağa girdim. Ellerim titriyordu heyecandan ve mutluluktan. Belki de biraz üzüntüden.

Yanına uzandığım anda elini göğsüme koyup kafasını yasladı. Kısa boylu olan çocuk iyice küçülmüş gibiydi. Tereddütte kalsam da elimi kafasına koydum. Üzerimizde ki pikeyi çektiğimde ise kafasını daha çok gömmüştü.

Onun nefesi düzene girene kadar yavaş yavaş saçlarını okşadım. Bakışlarım penceredeydi. Az önceki yıldızın daha çok parladığını gördüm.

Yıldızlar, gerçek aşkımı bana getirmişti.

--

Bugün Tren'in yorumlarını baştan okudum ve bazılarının aklında Halil'in mutlu olup olmadığı ile ilgili şüphe kalmıştı bu yüzden bu kısa ilk ve son özel bölümü yazayım dedim.

Ulaş ilk zamanlar ona çok kötü davrandı, daha doğrusu cinsel gözle baktı. Ama onun mayasında saf kötülük yok. Yeniden iyi biri olabildi. Belki bazılarınız onu samimi bulmayabilir, hâlâ nefret edebilirsiniz. Ben sadece Halil'in ne halde olduğunu, Ulaş'ın da pişmanlığını ve aşkını görün istedim. Umarım beğenmişsinizdir.

Kendinize iyi bakın ✨

TREN Where stories live. Discover now