TREN 5.6

45.2K 2.9K 2.5K
                                    

Sormadım.

Sorsam yarasına merhem olacaktım, ısrar etmedim.

Yüreğinde bir zehir taşıyordu, panzehiri ben olabilirdim ama acı çektiğini bile görmedim.

Ne yaptığımı bilmeden sadece cüzdanımı ve telefonumu alıp trenin ilk mola verdiği yerde indim. Diyarbakır, Çermik.

Kalabalık yanımdan geçip giderken ben nefesim kesilmiş bir şekilde yürümeye başladım. Diğer yandan telefonumu çıkarıp galeriye girdim ve çektiğim kimliği buldum.

Diyarbakır, Çınar.

Elim titrerken telefon elimden yere düştü. Yanımdan geçen insanlar bana bakıyordu. Onları umursamadan tutmayan bacaklarım ile eğilip telefonumu aldım. Camı çatlamıştı.

Her şeyi mekanik bir hızla yapıyordum. Tam olarak ne yaptığımı bilmiyordum ama ne yapmam gerektiğini biliyordum.

İnternetten yazım yanlışları yaparak bulunduğum yer ile yıldızımın olduğu yerin mesafesine baktım. 120 Km. Çok fazla. Çok.

Hızla konuşma yerinde Ali'nin adını bulup çektiğim arkalı önlü kimliği attım. İki tık olduğunda ben yürümeye başlamıştım. Rehberden adını bulup aradım ve kulağıma götürdüm. Bir araba bulmam gerekiyordu.

"Alo Ulaş." Ali'nin sesini duyduğumda hızlı hızlı yürüyüp etrafıma bakınıyordum.

"Ali şimdi bana hiçbir şey sormadan dediğim şeyleri yap." büyük alandan dışarı çıktığımda rüzgar yüzüme daha fazla hücum etmişti. "Polisi ara ya da jandarmayı.. evet jandarmayı ara. Diyarbakır'ın Çınar ilçesine yönlendir. Sana attığım kimlik fotoğraflarında ki bilgileri jandarmalara ver. Bir cinayet işlenecek, çabuk olsunlar."

"Ulaş ne diyorsun anlamıyorum. Hem dergi-"

"Lan sikerim dergisini!" diye bağırdım ve bir an adımlarımı durdurdum. Yanımdan geçenler benim delirmiş halime bakarken onlara aldırmadan yürümeye devam ettim. "Ali, çabuk."

"Tamam.." dedi, bir hışırtı geldi. Muhtemelen uyuyordu.

"Hadi." dedim ve telefonu kulağımdan çekip cebime koydum.

Arkama, sağıma ve soluma bakarken soğukta hızlı hızlı yürüyordum. En sonunda girişte bekleyen iki tane taksiyi görünce koşar adım taksinin önüne gittim.

Taksinin içinde kimse yoktu, dişlerimi sıkıp camına iki kere vurdum.

"Bir bakın buraya!" diye bağırdım. Bir adam duvara yaşlanmış çayını içerken, benim bağırışım ile çayını yanında duran arkadaşına verdi ve şapkasını düzeltip koşar adım yanıma geldi.

"Buyur abi." dedi, benden büyük olmasına rağmen.

"Çınar ilçesine götürmen lazım beni." dedim acele bir şekilde. Adam hafifçe gerindi.

"Abi oraya taksiyle gidilir mi? Nereden baksan bir buçuk-iki saat." dişlerimi çıkıp cüzdanımı çıkardım. Ne kadar para varsa çıkarıp eline tutuşturdum. Muhtemelen binden fazlaydı. Adamın gözleri büyüdü.

"Hadi." dediğimde bakışları bana döndü. Ardından kafasını salladığında ben onun yanından geçip ön tarafın kapısını açtığımda adamda sürücü koltuğuna geçmişti.

Ben dik, tetikte bir şekilde otururken taksici sürücü koltuğuna geçip hızla motoru çalıştırdı. Acele bir mevzu olduğunu anlamış olmalıydı.

İlk biraz gidip daha sonra direksiyonu döndererek arabayı ters yöne çevirdi. Arabayı sürerken, ben yeniden telefonumu çıkardım. En son aradığım numarayı yeniden aradım. İlk çalışta açtı.

TREN Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt