TREN 3.4

36.2K 2.2K 1.7K
                                    

Lgbt bireyi olmak farklıydı benim için. Saygım sonsuzdu, tasvip ediyor muydum? Pek sayılmaz. Ama sapkınlık farklıydı. Her gördüğün insana karşı cinsel bir istek duymak benim için sapkınlıktı. Trende yolculuk yaptığım gencin de durumunun böyle olduğunu görüyordum. Sapkın bir görünüşe sahipti. Fazlasıyla sessizdi, konuşunca ise flörtöz bir şekilde konuşuyordu. Bu durum gittikçe ilginç olmaya başlamıştı artık benim için. Cinsel açlığı gözlerinin içine baktığımda tam olarak hissedebiliyordum. Belki de cinsel bir doyumsuzluktu bilmiyordum. Hiçbir yolculuğumun bu kadar eğlenceli ve stresli geçtiğini hatırlamıyordum. Eğlenceli olması, insanları uzaktan izleyerek gözlem yapmamdan kaynaklanıyordu. Stres ise, bakışlarında hissettiğim açlıktı. |

Başımı ekrandan kaldırdım ve gözlerimi kapıya çevirdim. Muhtemelen beş dakika sonra gelirdi. Laptopu kenara bırakırken onun oturduğu koltuğa ilerledim.

Eski, yıpranmış çantasının fermuarını açtığımda hareketlerim oldukça seriydi. Birkaç kıyafeti vardı ve bir defteri. Bildiğin lisede kullandığımız defterlere benziyordu. 

Defteri çıkarıp sayfaları elimle tararken sadece birkaç sayfasında amatör bir şekilde çizilmiş gökyüzü ve ağaç resmi vardı. Kendisinin çizdiği çok belliydi.

Hiçbir yazı yoktu sayfalarında. Kafamı kapıya çevirip bu sefer en altta duran kimliğini çıkardım. Daha yeni kimliklerden bile almamıştı kendine.

Telefonumu çıkarıp kimliğinin arkasını ve önünü çektim. Daha sonra gözüm kimliğindeki fotoğrafına kaydı.  Yine solgundu. Hiçbir zaman canlı olmamış mıydı bu çocuk?

Telefonu cebime sokup kimliği ve defteri çantanın içine koydum. Fermuarı kapatıp çantasını eski yerine koyduktan sonra kendi koltuğuma geçtim.

İki dakika sonra içeri gelmesi gerekiyordu.

İki dakika otuz saniye sonra içeri girdi. Saçları yine ıslaktı. Mis gibi kokusu içeri yayılmıştı.

"Su soğuk mu?" dediğimde yerine geçerken bana döndü.

"Yok hayır, pek değil." ürkek bir ceylan gibiydi. Kafamı sallayınca önüne döndü.

İçeride sigara içmemi istemediği için sigara paketimi ve çakmağımı alıp ayağa kalktım. O yine ayaklarını kendine çekmiş bir şekilde pencereden dışarı bakıyordu.

Güzel duruşuna dayanamayıp yanına gittim, bakışlarını bana çevirdi. Birkaç saniye güzel gözlerine takılıp kaldım. Ama ardından gülümseyip küçük ağzına uzanıp dudaklarımı bastırdım.

Dudağını sıkı sıkı öpüp, çekilmeden önce bir de boynundan öptüm. Biraz daha uzatsam muhtemelen çocuk daha yeni yıkanmışken onu yine kirletecektim.

Sırtımı dikleştirip arkamı döndüm ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Tren raylarından çıkan ses daha fazla kulağıma gelirken ara kısıma geçtim.

Birkaç kişi daha sigara içiyordu, takım elbiseli bir adama kafamla selam verip en köşeye geçtim. Buradan dışarısı tamamen görünüyordu.

Sigarayı dudaklarıma yerleştirip rüzgardan korumak için elimle siper ettikten sonra ucunu tutuşturdum ve derin bir soluk alarak yanaklarım içine çökene kadar dumanı çekip paketi ve çakmağı cebime sıkıştırdım.

Sigara içenler önceden tanımış olmalıydılar, çünkü mola yerleri hakkında sohbete dalmışlardı. Ben ise onlara aldırmadan sigaramı içmeye devam ettim.

Sigaranın sonuna gelirken iki tane kadının parmaklarının ucuyla tuttuğu sigaralarla birbirleri ile konuşurken bulunduğumuz bölme gelmişlerdi.

Esmer ve çekici bir gülüşe sahip olan kadın beni son anda fark etmişti. Sigarasını yakarken bana kaçamak bakışlar atıyordu.

Arkadaşı bir şey anlatırken, kaçamak bakışlarla bana bakıyordu. Dudaklarım kıvrılırken dumanı biraz daha içime çektim ve parmağımın ucuyla trenden dışarı attım.

Kadına son bir bakış atıp giderken bakışlarını üzerimde hissediyordum. İstekliydi.

Dar koridordan geçip kapının önüne geldim ve büyük bir sesle kapıyı açtım. Halil yine pencereden dışarı bakıyordu. Bu çocuğa bir kitap verseydim canı sıkılmazdı belki.

Ruhsuz bakışlarını bana çevirdi. Ben kapıyı kapatıp yerime geçtiğimde koltuğun üzerindeki kalabalığı kaldırıp yerlerine koydum.

Çantamın içine eşyaları yerlestirirken, o yerinden kalkıp tam önüme geldi. Çantadan gözlerimi ayırıp kafamı kaldırdım ve ürkek bakışlarını gördüm. Bir o kadar da soğuk.

"Senden bir şey isteyecektim." dediğinde elimdeki çantayı bıraktım. Sesi bile narindi yahu çocuğun.

"Eğer bugün şey yapmayacaksan..." bu kadar cesur olan bir çocuğun sekse 'şey' diye bahsetmesi garip gelmişti. Yutkundu. "Saçlarımı okşayabilir misin?"

Utanıyor gibi görünmüyordu, gözlerimin içine bakıyordu. Ama ses tonunda bir gariplik vardı. Kabul etmeyeceğimi düşünüyor olabilirdi.

"Tamam.." dedim oturduğum yerde biraz kayıp. "Tabi ki.." dedim ardından.

Gözlerimin içine birkaç saniye bakıp koltuğa geçti. Ben direkt dizini koyabilmesi için rahat bir şekilde otururken, o kafasını dizime koyup cenin pozisyonunda uzandı.

Bir elini baş hizzasında ters çevirip koltuğa koyarken, diğer elini de üstüne koyup avuç içlerini buluşturdu. Bacaklarını biraz daha kendine çektiğinde iyice küçülmüştü.

Elimi kaldırıp yavaşça yumuşak saçlarına dokundurdum. Hafif bir şekilde okşamaya başladığımda anında gözlerini kapatmıştı.

Her okşadığımda temiz kokusu burnuma dolarken, o uyuyana kadar onu izlemeye devam ettim. Sabaha kadar ise elimi saçlarından çekmemiştim.

TREN Where stories live. Discover now