TREN 1.1

35.8K 2.7K 1.1K
                                    

Sodamdan bir yudum alırken gözlerimi karşımdaki çocuktan çekmiyordum. İki gün olmuştu ve zinhar konuşmuyordu.

Ne yapsam konuşmamıştı, yahu insan tek bir kelime bile etmez miydi? Sanki bu dünyadan değil gibiydi. Eğer görevli onu buraya getirmeseydi acaba ben bu çocuğu hayalliyor muyum diye düşünecektim.

"Hayat gerçekten çok zor." dedim biten sodamı çöp kutusu gibi olan yere koyarken. Artık konuşmayacağını bildiğim halde kendi kendime konuşuyordum.

Uzun bir sessizlikten sonra bir ses duyunca vücut ufakta olsa bir tepki verirdi. Ama çocuğun göz bebeği bile titrememişti. Sadece camdan dışarı bakıyordu.

"Eşcinsel olduğumuz için çoğu zaman dışlanıyoruz." dedim, evet ne zaman bu konudan bahsetsem yüzüyle değil ama rahatsız duruşu ile tepki vermiyordu. Hafifçe oturduğu yerde kendini düzeltti.

"Ve arkadaş bulamıyoruz." dedim imada bulunarak.

Gözlerinin içine birkaç saniye baktım ama asla cevap vermeyeceğini anladım. Aslında artık dilsiz olduğunu kesinlikle anlamıştım. Ama bari bedensel bir hareket yapsaydı.

Yemek yiyip bazen suyunu içiyordu. O kadar güzel yiyordu ki yemeğini. Onu izlemekten kendimi alamıyordum. Sanki ne kadar yemekle doyacağını bilirmiş gibiydi. Yarın lokmasını sayacaktım, bakalım cidden düşündüğüm gibi miydi.

Onun cevap vermeyeceğini anladığımda oturduğum koltuğa yaslandım. Koltuğun üzerinden yarısına geldiğim kitabı alıp son bir kez camdan dışarı baktım. Baya açık bir alana çıkmıştık ve hava oldukça kararmıştı.

Derin bir nefes alıp kitabımda kaldığım yeri açtım. Kitap gittikçe güzelleşmeye başlamıştı.

"Yıldızlar çok güzel." ruhsuz ama bir yandan da çocuk gibi çıkan bir ses  duyduğumda korkuyla yerimden sıçradım.

Kapıya baktığımda kimse yoktu, kaşlarım çatılarak beyaz tenli, dilsiz olduğunu düşündüğüm çocuğa döndüm. O mu konuşmuştu? Yoksa gaipten sesler mi duyuyordum artık.

"Ne?" diye sordum ortaya doğru.

Dudaklarının kenarında çok ufak bir gülümseme vardı. O kadar ufaktı ki, dikkatli bakmadığın sürece belli olmazdı.

"Yukarıda başka bir hayat var gibi." dedi yeniden. Yeniden konuştuğu için şok yaşarken kaşlarım çatıldı. Onun baktığı yere çevirdim bakışlarımı.

Yıldızlar bugün aşırı derece parlıyordu ve sanki bir ressamın fırçasından dökülmüş gibiydi. Huzuru hissettim bir an, daha sonra da huzursuzluğu.

"Evet, çok güzel." dediğimde bana aldırmamıştı.

Dudaklarındaki gülümseme ile cama yaklaştı ve dizini kırıp kalçasının altına altı. Kollarını yan bir şekilde camın pervazına koyup, yanağını yasladı. Dudaklarındaki ufak gülümseme ile gözlerini kaldırarak bir çocuk gibi gökyüzünü izlemeye başladı.

Kalbimin hızla atmasına engel olamadım. Bu çocuk bu dünyadan olamayacak kadar güzeldi.

Bir şey demedim, çünkü bir daha konuşmayacağı belliydi. O gökyüzünü izledi, ben de onu izledim.

Pembe dudaklarının kıvrılmasını hayranlık ile izlerken, nefesimin kesikleştiğini hissettim.

TREN Where stories live. Discover now