2 |香煙

449 46 13
                                    

Kitaplarımı okulun koridorundaki dolaba yerleştirirken Bomi sessizce yanıma yaklaştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kitaplarımı okulun koridorundaki dolaba yerleştirirken Bomi sessizce yanıma yaklaştı. "Dün öylece gittin." Darılmışa benzemiyordu, muhtemelen neden gittiğimi anlamıştı.

"Ben gittikten sonra ne kadar kaldınız?" dedim sessizce. "Senden sonra biz de kalktık." Gülümsedim ve dolabımın kapağını kapattım. "Bana çok sinir olmuşlardır."

"Ben de onlara sinir olmuştum zaten," dedi beni desteklemek için ve elimden tutup beni kafeteryaya sürükledi.

Heesun ve Jaerin oturmuş bir şeyleri tartışıyorlardı, yanlarına oturduğumda bana baktılar. "Dün eve güvenlice gittin mi?" Kafamı sallayarak onayladım.

Jaerin'in önünde duran mangalara baktım, "Arkadan ders çalışıyorsun sanmıştım." Kahvesinden bir yudum aldı. "Ben ders çalışacak insan mıyım? Ayıp ediyorsun Sumi." Gülümsedim ve boş olan sandalyelerden birine oturdum.

Bir anda herkes sessizleştiğinde kafeteryanın kapısı seslice açıldı, içeri Juyeon ve diğerleri girdiğinde Jaerin'in önündeki mangalardan birini kendime çektim ve okuyormuş gibi yaptım.

Youngjae hızlıca Bomi'nin yanına koştu. Kötü bir çocuğa benzemiyordu. "Yarın buluşacak mıyız?" dediğinde Bomi'nin onu ittirdiğini gördüm. İttirmesine rağmen buluşmaya gideceğini biliyordum çünkü onunla gezmeyi seviyordu.

Juyeon ise Jaerin'in karşısında dikiliyordu ama Jaerin manga okuyordu.

"Sumi," iki kişinin sesini aynı anda duyunca ürpermiştim, Joonyoung ve Sunwoo'ydu. Hafifçe kitaptan başımı kaldırdım. Sunwoo'ya bakmamıştım. Zaten ilk lafa giren de Joonyoung olmuştu. "Kütüphaneye gelsene bi'." dediğinde ayağa kalktım ve onu takip etmeye başladım.

O kitapları yerleştirirken ben öylece etrafa bakıyordum. "Gelmeyeceğini düşünmüştüm."

"Canıma minnet." dedim hafifçe gülümseyerek, "Bu arada, onlarla arkadaş olduğuna inanmak zor."

"Neyi varmış?" dedi kitabı en üstteki rafa koymak için merdivene çıkarken. "Hayır yani, onlar biraz kötü çocuk havası veriyor. Ama sen öyle değilsin işte."

"Aslında iyi çocuklar," dedi ve bana baktı. Rafın yanında duran bardağı su ile doldurdum ve içmeye başlamıştım ki bana dediği şeyle şok olmuştum.

"Maçta sevdiğin çocuğu dövdüğü için öyle geliyor olmasın?" Boğazıma kaçan su ile kütüphanenin sessizliğini bozmuştum ve bu utandırıcıydı.

"Ne alakası var?" dedim, öksürmeye devam ettiğim için merdivenden inip sırtıma vurdu, "Kütüphaneye yardıma geldiğin gün, Dong Koo'nun arkasından öylece bakakalmıştın."

Onun düzenlediği kitaplardan birini aldım ve yerleştirdim. "Sinir bozucusun," Gülümsedi ve elini omzuna koydu. "Dong Koo o kadar da iyi biri değil, en azından senin için."

"Böyle diyince hoşlanmayı bırakmanı mı bekliyorsun?" dedim sessizce, çünkü öyle kolay bir şey değildi.

"Hayır," dedi sırıtarak ama sonra yüzündeki gülümseme yavaşça soldu. "Zaten sevgilisi var."

Bilmiyordum.

Sevgilisi olduğundan haberim yoktu.

Yüzüne bakmadım, kütüphanenin çıkışına ilerledim ve kapıdan çıktım.

Yangın merdivenlerininin en üst katında boş bir balkon vardı, tam balkon sayılmazdı çünkü en fazla 3 kişi sığardı oraya. Adımlarımı hızlandırıp tek yalnız kaldığım yer olan o balkona gittim.

Kapının açık olduğunu görünce içimde bir şeyler burkulmuştu, bu başka birilerinin de burayı keşfettiğinin bir göstergesiydi.

Ama umrumda değildi, burayı ilk keşfeden bendim. Ben neden gitmek zorundaydım ki? Hızla son basamakları çıkarak yarım olan kapıyı açtım.

Kim Sunwoo.

Bana baktı, elindeki sigarayı arkasına gizlemeye çalışırken yüzünde bir mimik dahi oynamamıştı.

"Burası benim yerimdi," dediğimde ben de onun kadar ruhsuzdum. "Her neyse, keyfine bak sen." diyerek kapıyı kapatmaya yeltenmiştim ki sert bakışları üzerimde toplandı.

Omuzlarımdan tutup beni duvara yasladığında, sırtımdaki acı yüzünden inlemiştim. "Ne yapıyorsun-"

"Sigara içtiğimi-" dediğinde ben de onun lafını kesmiştim. "Kimseye söylemem,"

"Ne yaptığın, ne içtiğin beni ilgilendirmiyor." Bir kez daha gözlerimin içine baktı ve içten olduğumu düşünerek omuzlarımdaki ellerini serbest bıraktı.

"Burayı nasıl biliyorsun?" dediğinde küçük balkona geçip kapıyı kapatmıştı.

"Kötü hissettiğimde buraya gelirim," dediğimde elindeki sigarasını aşağı fırlattı ve arkasından öylece baktı, "Geçen burada ağlayan sendin o zaman," Sonra da bakışlarını bana yöneltti,

"O gün başka birinin burayı bulmasına aşırı sinir olmuştum ama hıçkırık seslerini duyunca yanına gitmemeye ve merdivenlerde kalmaya karar vermiştim."

"Ah, o gün." dedim sessizce, "Bomi ile kavga etmiştik." Derin bir nefes aldı, bir şeyler sormak istedi ama sonra vazgeçti. "Üzgünüm, biraz önce sert davrandım."

Sorun değil demedim, sırtım cidden acımıştı. "Sigara.." dediğinde gözlerini benden kaçırdı, "Anlatmak zorunda değilsin." dedim sırtımı duvara yaslarken. "Bağımlılık," dedi.

"Bir süre önce bırakmayı denedim ama sonra tekrar kötü olaylar yaşandı ve kendimi yine içiyorken buldum." Derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Bunu söylediğim ve bilen ilk kişisin, Juyeon bile sigara içtiğimi bilmiyor."

Kafamı salladım, yüzü her zamankinden solgun görünüyordu. Elleri cebindeydi, saçları yumuşak görünüyordu. "Mutsuzsun." dedi. "Dong Koo yüzünden mi?"

"Sevgilisi olduğunu bilmiyordum. Boş yere sevdiğimi bu kadar geç anlamamalıydım." Onun yanında ağlamak falan istemiyordum o yüzden kendimi tuttum.

"Zaten kötü birisiydi, daha iyilerini hak ediyorsun." Öylece kaldım.

Sunwoo belki de kötü biri değildi. Belki de kötü olan bendim.

kim sunwoo || cigaretteWhere stories live. Discover now