7/1008

278 56 56
                                    

1779/2907

Beomgyu gergince babam ve üvey annemin önünde eğilmiş, onları selamlamıştı.

"iyi eğlenceler." diyerek odadan çıkan babam ve üvey annemle gülümsedim.

Koltuklarda oturan kuzenim ve kardeşim kalkıp Beomgyu'yu selamlamıştı. "dalga meleği Soobin." Soobin Beomgyu ile el sıkışmıştı. Beomgyu üçlüye gülümseyerek bakıyordu.

"ışık meleği Yeonjun." en son olarak Huening konuşmuştu. "toprak meleği Huening Kai." Beomgyu'nun gözleri yavaş yavaş dolarken elimi sırtına attım ve sakinleşmesi için çaba gösterdim.

Kısa süre sonra gözlerindeki yaşlar kurumuştu. Huening beşimiz için yemek hazırlatmaya gitmişti. Beomgyu yanımdaydı, yanı başımda kafasını omzuma yaslamıştı.

..

"kral ve kraliçe ile selamlaşırken çok gerildim! elim ayağım buz kesti!" kıkırdayıp onu odaya doğru çekmiştim. Askerler hızla odamın kapısını açmış, büyük odaya giren gün batımı ışığını sarayın içine taşımıştı.

Beomgyu gördüğü görüntüyle duraklamıştı. Kolundan yavaşça tutup onu içeri soktum. Elleri endişeyle ellerimi bulmuş, şefkatle bana yaklaşmıştı.

Onu Kraliçe'nin odasına getirmiştim. Büyük piyano batan güneşin ışınlarıyla parıldıyordu. "piyano!" dedi heyecanla. Kafamı sallayarak ona döndüm. "çalmamı ister misin?" kafasını hızlı hızlı sallamış dudaklarıma kısa bir öpücük bırakmıştı.

Piyanoya yerleşip ona her zaman çaldığım şarkının notalarını hatırlamaya çalıştım. Parmaklarım titrekçe tuşlara giderken Beomgyu elimi sıkıca tuttu. "çalmak zorunda değilsin." dedi düşünceli bir şekilde. Elinin altında olan elimi çekip saçlarına attım. Hafifçe kafam yana düşmüş, suratını incelemeye başlamıştım. "istiyorum." demiştim.

O kafasını sallayarak gülümsemişti. Ellerimi zar zor saçlarından çektim ve piyanonun tuşlarına basmaya başlarım.

Parmaklarım yavaş yavaş hareket ediyor, bazen hızlanıyordu. Beomgyu huzurla gözlerini kapatmış, vücudunu rahatlatmıştı.

Şarkı sonunda bittiğinde bana döndü, gözleri dolu doluydu ve gülümsüyordu.

"ben, çok özlemişim..." dedi kollarını bana sararken. İyice ona yaklaşıp dudaklarından bir öpücük çaldım.

1779/1008

"Taehyun!" kollarımı iki yana açarak bana koşar adım yürüyen Beomgyu'ya baktım. Kafasındaki çiçek tacı ve gülümseyen suratıyla kollarıma atlayarak sıkı sıkıya sarıldı bana.

"kaç gündür gelmiyorsun..." dedi üzgünce. Kafamı sallayarak onu onayladım. Beni özlemiş olmalıydı. "yoksa özledin mi beni?" dedim eğlenerek. Burun kıvırdı. "gider gitmez, kokun yanımdan uçup gittiği an özlüyorum seni." dedi hüzünle.

Gülümsedim, gülümsesem bile o gülmedi. Kaşlarımı çattım ve kafasını ellerimin arasına aldım. Küçük begonyam bana gerçekten kırılmıştı.

"en son sarayda buluştuk." dedi hafif sinirli sesiyle. Sinirli gözükmeye çalışıyordu ama o kadar tatlıydı ki, yanaklarını ısırıp yeni doğmuş bebekler gibi sarıp sarmalamak istemiştim onu.

"bebeğim.." dedim, çatık kaşları hafif normalde dönecekken hemen eski halini aldı. "Bir tanem benim, babam ülke dışında olduğu için işlere Soobin ile ikimiz bakıyoruz." burun kıvırdı.

"kızma bana, istemez miydim yanına gelmek? her dakika başı seni düşündüm durdum." çatık kaşları normalde döndü, ne zaman önünde birleştirdiğini anlamadığım ellerini çözdü ve gülümsedi. "kızmadım ki." dedi tatlı bir şekilde. "kızar mıyım ben sana?" gülümsedim. Bu dengesiz halleri bazen hoşuma gidiyordu.

...

Her zamanki gibi dağın tepesinde, çiçek kokuları burnumuza dolarken onun bacağına kafamı koymuştum. O narin parmaklarıyla saçlarımı okşuyor, bir şeyler mırıldanıyordu kendi kendine.

"Beomgyu." dedim sakince. İsmiyle seslendiğim için bir anda durdu ve bana döndü. Endişeyle suratıma baktı. "efendim?" dedi. Sesi endişeli çıkıyordu. Kıkırdadım.

"bir şey sormam lazım sana." dedim gergince. Zaten endişeli olan suratı bu sefer daha da gerilmişti. "beni nasıl tanıdın?" dedim. Aramızda biraz sessizlik olduğunda yutkundu.

"hissettim," dedi bir anda. "hissettim aşkım.."

Gülümsedim.

Dudaklarımda küçük bir doku hissettim. Tebessüm ettim ve ellerimi yanaklarına koydum. Çok uzun sürmeyen bu öpücüğü ayırdığımda küçük çocuklar gibi mızmızlanmaya başladı.

"ama-" dedi en sonunda. Pes etmiş gibi omuzlarını düşürdü ve alt dudağını dışarıya çıkarttı.

Kafamı iyi bacağına yerleştirdim. Derin bir nefes aldım, tebessümüm hala dudaklarımı ışıldatıyordu.

"ben de bir soru sorayım." dedi omuzlarını dikleştirerek. Kafamı salladım olumlu bir şekilde. "buyur."

Yutkundu. "Hueningler nasıl anladı peki? birbirinizi nasıl buldunuz?" dudaklarımı yaladım ve dikeleştim. Onun gibi sırtımı ağaca verdim ve ona çevirdim kafamı. "bilmiyorum.. bir anda oldu. birbirimizi hiç yargılamadık, onlar silinmemişti, silinen tek şey senmişsin gibi..." çimlerle oynamaya başladım. O elimi tuttu yavaşça, kafasını boynuma gömdü sessizce. Elimi saçlarına attım, saçlarını okşadım yavaş yavaş. Saçları çenemin altını kaşındırıyordu ama ses etmedim, güzel kokuyu içime çektim.

Biraz boynumda oyalandı, küçük dudaklarını boynumda gezdirdi ve fısıldadı boğuk bir şekilde.

"Tanrı'nın tek derdi bizmişiz meğer."

.

Sizi beklettiğimin ve kısa bir bölümle geldiğimin farkındayım... elimden anca bu kadarı geldi ve belirtmek isterim ki finale çok çok az kaldı, kendinizi hazırlayın osmdıwmfkemfke, yazım yanlışı olabilir bir defa kontrol ettim çünkü

Yeni yayınladığım, royal yeonbin ficine bakabilirsinizzzz 💗😜🍡

Yeni yayınladığım, royal yeonbin ficine bakabilirsinizzzz 💗😜🍡

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

buyurrunnn 💫

gidiyoruumm, daha sık bölüm atmaya çalışacağım don't worry canlarım

byeee 😴

1506Where stories live. Discover now