Bölüm 12.1 -Günahın Meleği-

50 23 44
                                    

Yaşanması gereken
er ya da geç yaşanırdı.

Korku... Bedenimi saran tek duygu korku. Ellerimi titreten, dizlerimin birbirine vurmasına sebep olan tek duygu. Korktum sustum. Şimdi gözlerimin önünde kanlar akıyor, izliyorum. Korkuyorum ellerim titriyor. Kulağımda sesi yankılanıyor verdiği onca söz beni incitmeyeceğini söylemişti. Söylesene Savaş Keskin bu sadece fiziksel olarak mıydı? Kıpırdayamadım engel olmak durdurmak istedim, kıpırdayamadım. Kanım çekildi tüm hücrelerim dondu. Yerime mıhlanmış gibiydim. Gözlerimi kapattım genç kızın çığlıkları, yalvarışları, haykırışları kulaklarımdaydı. Gözlerimi açtım duvarlarda gölgeler belirdi, titreyen ellerimi ağzımdan çekip zorlukla bir adım attım. Bağırmak istedim sesimin kısık çıkmasından korksamda bağırmak istedim.

Zaman aktı konuşamadım saniyeler birbirinin gözlerini bağladı. Savaş'ın gözlerindeki hazzı gördüm. Ellerine baktım, silahı tutan elleri titremiyordu.

Savaş Keskin sen vicdanı, merhameti olmayan acımasız bir adamsın.

  Sessizliğin içinde çığlıklar yankılandı, bir feryat yeri göğü inletti. Tek el silah sesi, kıpırdayamadım. Genç kızın bedeni yaşlı kadının ellerinin arasından kayarak büyük bir gürültüyle parkeye devrildi. Alnından giren kurşun kafatasını parçalayarak çıkmıştı. Kocaman açılmış gözlerimle Savaş'a baktım cebinden çıkardığı mendille silahı temizlemeye başladı. Gözlerimi yerde yatan bedene çevirdim. Kanlar içindeydi, kalbime balyoz darbesi indi tekrar tekrar kalbim acıdı. Başımı kaldırdığımda göz göze geldik elindeki silah yere düştüğünde ağır metalin sesi duvarlarda yankılandı. Bakışları değişti gözlerinde şaşkınlık vardı. Kısık bir sesle üstüne basa basa "Odadan çıkmamanı söylemiştim!" dedi. Kaşlarımı çattım bana doğru adım attığında geriye kaçarak elimi durması için havaya kaldırdım. "Yaklaşma bana!" titreyen sesim ne kadar korktuğumu belli ediyordu. Telefonumun titremesiyle cebimden çıkardım bakışlarım bir yandan da Savaş'ın üzerindeydi saçlarını geriye atarken düşünüyor gibiydi. Bildirim panelindeki mesajı okumaya başladım.

Gönderen: 0567 *** ****

Korumalar evin etrafını sarıyor evden çıkmak için 1. Dakika 45 saniyen var.

  Telefonu cebime atıp etrafıma baktım saniyeler ardı ardına ilerliyordu benim ise hiç vaktim yoktu. Savaş'ın benim yüzümden annesiyle tartıştığını gördüm, annesinin dudaklarından çıkan ölüm emrimi duydum. Saniyeler içinde salonun kapısını hızla kapatıp kilitledim kalbim ağzımda atıyor gibiydi. Tek omzumdaki çantayı düşmemesi için daha sıkı tutarak koşmaya başladım. Yangın merdivenlerinden inerek garajın içinden geçtim. Bahçeye ulaştığımda korumalar görünürde yoktu koşarak karşı duvarın yanındaki ağaçlık alana saklandım. Savaş'ın pencereden korumalara bağırmasıyla hepsi içeri girip emirleri yerine getirmeye başladılar. İçeride olduğumu sanıyorlardı oysa ben çoktan dışarıdaydım. Arka kapıdan çıkarak koşmaya başladım hava yeni yeni aydınlanıyordu buğulu gece mavisi rengi tüm gökyüzüne sahipti. Dağılmış üstüm başım, acıyan kalbimle koştum. Olanları kaldıramıyordum hepsi yüreğime çok fazlaydı. İki tarafı ağaçlık yolda ana caddeye doğru koşmaya başladım. Ana cadde de görünen taksiye ellerimi salladım. Beni fark edip bana doğru gaza bastı, gölgem kendi önümde uzun bi yol çizdi sırtımdan vuran arabanın farının ışıklarıyla daha hızlı koştum. Tek el silah sesi gecesi inletti, mümkünmüş gibi daha hızlı koştum. Önümde duran taksiye hızla binip bağırdım "bas, bas! Gaza bas çabuk!" gözlerimi arkamdan gelen araçtan çekip yolcu koltuğunda oturan kişiye baktım.

"Siz kimsiniz?" diyebildim. Konuşmak yerine telefonunu çıkartıp birine mesaj yazmaya başladı. Gerginliğime bir yenisi daha eklenirken arkamızdaki araç bizim sağımıza geçerek aynı hızda ilerlemeye başladı. Bakışlarımı sağımızdaki araca çevirdim gökyüzünün hala aydınlatamadığı havaya inat gözlerini gördüm. Biz farklı arabalarda birbirine bakan iki yabancıydık. Savaş Keskin seni tanıyamıyorum... Telefonumun titremesiyle gelen mesaja baktım.

Kibrit Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin