18.bölüm

231 25 51
                                    

Çok uzun süre geçtiğinin farkındayım ama zor bi zamandan geçtik ve yazmaya pek fırsat olmadı. Yazmayı ne kadar özlediğimi fark ettim bu süreçte. Yazmayı unutmuş falan olabilirim😂 Neyse bundan sonra daha aktif olacağım inşallah. Biri demiş öldü şimdi yazsınlar yazarımız gerçi döndü😂
Çok konuştum bence neyse keyifli okumalar size. Özlemişsinizdir💕
*

Kafam cidden çok karışıktı. Ne düşüneceğimi bile bilmiyorum. Bir yandan kandırıldığımı düşünüyordum. Ki öyleydi zaten kandırılmıştım. Bir de hiçbir sorunum yokmuş gibi bir de Alkın beni sevdiğini söylemişti.

Alkını arkadaş olarak görmüştüm hep. Güvenmek istemiştim ama yanılmıştım. Ama şuan reddedecektim. Çünkü güvenmediğim birisiyle bi ilişkim olacağını sanmıyordum. 

Hacker başta ona güvememem gerektiğini söylemişti. Acaba bu lider olayını biliyor muydu?

Lider Alkın olduğundan dolayı konuşmaları da şifrelemişti muhtemelen. O yüzden bilmiyor olabilir.

Acaba hacker benim bu işe girdiğimi bilse ne düşünürdü. Peki ya alkının beni sevdiğini bilse. Neyse şuanlık yapabileceğim herhangi bir şey yok.

Alkınla konuşmam gerekiyordu ama konuşmak istemiyordum.

Okulun bahçesinde tek başıma kafamdan geçen düşüncelerle ve ne yapmam gerektiğini bilmeden öylece oturuyordum.

Zil çaldığında düşüncelerden ayrılıp okulun giriş kapısına doğru yürüdüm.

Yan tarafımdan bana yaklaşan birisi kolumu tuttuğunda ona doğru döndüm ve kolumu elinden kurtardım.

"Söyle arda" dedim.
(Unutanlar için hatırlatma. Arda elçinle beraber berfinlerin evine gitmişti iş ortağıydılar)

"Ben kendi adıma özür diliyorum elçi. Arkandan iş çevirdiğim için üzgünüm. Ama yapmak zorundaydım. Nedenini sana açıklayamam. Belki affedersin bir gün" dedi arda.

"Açıkcası çok da önemli değil. Alkına güvenmişken o arkamdan iş çevirdi. Seni hiç tanımıyordum o yüzden çok umursamıyorum. Ne de olsa dost kazığının yanında hafif kalıyor." Dedim bir çırpıda.

"Peki. Ben sadece suçlu hissettiğimden konuşmak istedim. Neyse kendine dikkat et görüşürüz."

"Mümkünse görüşmeyelim"

"Lafın gelişi demiştim. Bir daha görmek istemeyeceğini biliyorum"

"İyi. Anladıysan güzel. Görüşmemek üzere."

Konuşma çok da uzun sürmemişti ama yine de derse gecikmiştim. Şimdi geç kaldı kağıdı almam gerekiyordu.

Kağıdı almak için müdür yardımcısının odasına girip nutuk çektikten sonra sınıfa gittim ve sırama oturdum.

Normalde yanımda Alkın oturuyordu ama son olaylardan sonra süleymanla yer değişmişlerdi.

Süleyman da asla derste susmayan birisiydi.

Tarih hocamız kader hoca dersi anlatmaya dalmışken Süleyman hocayı yine bölmeye çalışıyordu.

"Hocam şimdi mohaç 2 saat mi sürdü. Vallaha inanmam ordunun hazırlanması o kadar sürer." Dedi Süleyman.

"2 saat sürdü dedim ya evladım. En kısa süren savaş bu."

"Vay bee 2 saatte savaş bile kazanılıyor."

"2 saatte başka şeyler de yapılıyor" dedi Furkan.

"Ne gibi furkancığım" dedi Süleyman.

Konu gezi mevzusuna geliyordu sanırım.
Furkanla Süleyman anlaşmışlardı geziye gitmek için hocayı kandıracaklardı.

EZO | Yarı TextingWhere stories live. Discover now