prologue

611 41 87
                                    

iwaizumi hajime

21

fotoğrafçılık bölümü 3. sınıf

üniversite hayatının 3. yılına kadar kafeteryada yemek alırken, kampüse yakın herhangi bir kafede kulak misafiri olduğu konuşmalarda ve hatta kendi arkadaşlarından adını sık sık duyduğu ama tek bir kişi için bu kadar merakın ve ilginin nedenini anlayamadığı ünlü oikawa tooruyu ilk defa bir ekim günü görmüştü.

okul açılalı bir sömestr geçmişti, ağaçların sonbaharın getirdiği soğuk rüzgarlara rağmen yapraklarından arınmaya hala gönüllerinin olmadığı soğuk bir akşamüstüydü. iwaizumi çalışmak için kütüphaneye doğru ilerlemeden önce kendine bir bardak kahve almak için kampüslerinin içindeki en kalabalık ve öğrenci yanlısı kafeye doğru yürürken kafasını yürüdüğü yoldan kaldırmasıyla onu görmüştü.

yaklaşık elli metre uzağında, serin havayla tezat oluşturacak bir biçimde üzerindeki ince beyaz sweatshirtün kolları çevrilmiş, sanki bir tuvalmişçesine her tarafı birbirinden canlı ve alakasız renklerle kaplanmıştı. onu giyen çocuksa günbatımını soluna alıp yüzünü hajime'den tarafa dönmüş, bir elinde üzerinden duman çıkan kahveyi diğer elindeyse küçük bir tuvali dikkatlice tutup yanındaki kızla göz teması kurabilmek için kafasını eğmiş ve hajime'nin hayatında gördüğü en güzel gülümsemeyi yüzüne çizmişti.

iwaizumi hiç düşünmeden boynuna uzandı, yıllar boyu fotoğrafçılık yapmak onda ne zaman güzel bir şey görse içini bürüyen çekme hissini artık bir reflekse dönüştürmüştü. ama fotoğraf makinesinin her zamanki ağırlığını göğsünün üzerinde hissedemeyince yanında olmadığını hatırlayıp durdu. durdu ve oikawa toorunun önünden geçip gidişini, her adımında ardında farklı renkler çizişini izledi.

işte şimdi neden herkesin ondan bu kadar çok bahsettiğini anlamıştı.

.

.

.

''onu gördüm.''

''ha?''

hanamaki, akaashi ve kuroo anlamaz yüzlerle iwaizumi'ye baktılar ''tony starkı mı?'' hanamaki yüzünü buruşturup kuroo'nun sorusuyla ona döndü ''tony stark bizim kampüste ne gezsin?'' akaashiyse her zaman donuk yüzünde beliren hayret ifadesiyle ''tony stark gerçek değil biliyorsunuz değil mi?'' deme ihtiyacı duymuştu.

iwaizumi hayatındaki en büyük pişmanlığı diyebileceği arkadaşlarına baktı ''hayır oikawayı.''

akaashiye tony starkın gerçek olabileceğiyle ilgili teorilerini sıralamaya hazırlanan kuroo durdu ve hiç de iyi düşüncelerle parlamayan gözlerini iwaizumiye çevirdi ''kampüste mi?''

''evet, kafenin orda.'' ağzını açtıktan 0.5 saniye sonra pişmanlık duymaya başlayan iwaizumi neden bu bilgiyi paylaşma ihtiyacı duyduğunu anlamaya çalışıyordu ''oikawa-san genelde ya atolyede ya da kampüs dışındaki barlarda takılırmış onu kampüsün içinde görmene şaşırdım.''

''sen bu kadar şeyi nerden biliyorsun?'' hanamaki ilgili gözlerle akaashiye baktı. gerçekten de akaashinin kendisini ilgilendirmeyen bir konu hakkında bu kadar şey bilmesi olağan değildi. ''bokuto-san anlatmıştı da.'' hepsi anlamış bir şekilde akaashiye gözlerini devirirlerken akaashi boğazını temizledi ve iwaizumiye döndü ''onunla konuştun mu, portre çekimlerin için iyi bir model olabilir.''

iwaizumi hızla başını salladı ''yakışıklı olması iyi bir model olacağı anlamına gelmez.'' akaashiyse yüzüne iwazuminin hiç sevmediği bilmiş ifadesini takındı ''yakışıklı olduğunu söylememiştim.''

on a canvas || iwaoiWhere stories live. Discover now