3 - love

209 26 15
                                    

"ve konu olarak aşkı mı seçti?" arkadaşının kulak tırmalayıcı kahkasına sadece gözünü devirebilen iwaizumi hanamakiyi tişörtünden çekerek kaldırımın dışına çıkmasını engelledi "elimde hiç bu konuya uyabilecek bir fotoğraf yok ve 5 gün geçti bile. 1 gün içinde fotoğrafını çekebileceğim modeller nereden bulacağım?"

iwaizuminin düşünceli sesine kaşlarını kaldıran hanamaki birkaç saniyeliğine arkadaşının yüzünü inceledi. hanamakinin sessizliğini fark eden iwaizumi "ne?" diyerek sinirini yanındakinden hafifçe çıkartmaya başlasa da hanamaki zevkle gülümsedi "oikawa gerçekten de anlamadığın bir konuyu seçmiş."

"bu da ne demek şimdi!"

hanamaki sadece kıkırdadı ve elbette iwaizuminin sorusuna cevap vermedi çünkü arkadaşının acı çekmesini izlemek kesinlikle çok daha eğlenceli olacaktı "ben burdan kendi sınıfıma gidiyorum. dersine odaklanmaya çalış! çok fazla oikawayı düşünme!"

bütün bahçenin duyabilmesi için bilerek sesli bağıran hanamaki iwaizumiye el sallayarak kendi yoluna giderken iwaizumi arkasını dönüp hanamakiyi tanımama taklidi yaparak kendi sınıfına doğru yürümeye başlamıştı bile.

derslerine odaklanmakta daha önce hiçbir sorun yaşamamıştı. derslerini seviyordu ve sevdiği bir konu hakkında yeni bir şeyler öğrenmeye bayılıyordu. ama oikawanın bulduğu konu hakkında bir fotoğraf çekmesi için 1 günü kalmıştı ve oikawaya tarihi bir sonraki cumartesiye atmak istediğini söylemektense ölmeyi yeğlerdi.

bu yüzden sınıfta önünde oturan kişilere bakarken normal insanlar yerine kadrajını doldurabilecek muhtemel modeller görmekten kendini alamıyordu. tabi fotoğrafçılık öğrencileri olmaları modellik yapabilecekleri anlamına gelmiyordu, kamera önünde rahat olmak sanıldığından çok daha zordu, ama iwaizumi başka bir şansı olmadığını düşünüyordu.

ders bittiğinde ve sınıf arkadaşlarından yardım isteyecek cesareti kendinde bulamadığında oflayarak çantasından fotoğraf makinesini çıkardı ve boynuna astıktan sonra sınıftan çıktı. önüne gelebilecek saniyelik fotoğraf şansını kaçırma gibi bir lüksü yoktu.

kampüs sevgililerle doluydu ne de olsa. 1 gün içinde mutlaka iyi bir fotoğraf çekerdi.

mutlaka.

etrafı normal bir insanın gözüyle değil de bir fotoğrafçının gözüyle inecelerken yürümek kolay değildi. bir eli göğsünde asılı duran fotoğraf makinesinde, kafası bir sağa bir sola dönerken yoldaki diğer öğrencilere çarpmamaya çalışmak da yolculuğunu pek kolaylaştırmıyordu.

yine de en sonunda kampüsün kalabalık bölümlerinden sıyrılıp öğrencilerin bahar aylarında ağaçların serinliğinin altında vakit geçirdiği ve sevgililerin favori zaman geçirme mekanına geldiğinde hedefini görmesi 5 saniyesini bile almamıştı.

sarı saçlı minyon bir kız başını siyah saçlı çok güzel bir kızın bacağına koymuş çimlerin üzerinde uzanırken siyah saçlı kız sarı saçlı kızın saçlarıyla oynuyordu. mükemmel bir an!

ama iwaizumi izinsiz insanların fotoğraflarını çekmezdi, ayrıca röntgenci gibi algılanmak da istemiyordu. bu yüzden tanımadığı ikiliye ufak adımlarla yaklaştı.

siyah saçlı kız iwazuminin varlığını hemen fark etmiş olacak ki gözleri kız arkadaşının saçlarından iwaizuminin yüzünü anında buldu ve iwaizumiye küçük ama sıcak bir gülümseme gönderdi. iwaizumi de aynı şekilde karşılık vermeye çalışsa da tedirgin olduğundan dolayı gülümsemesinin garip göründüğünü biliyordu.

"şey ben merak et-" siyah saçlı kızın hızla parmaklarını dudaklarına götürüp sessiz ol işareti yapmasından sonra sarı saçlı kıza bakan iwazumi kızın gözlerinin kapalı olduğunu gördü

on a canvas || iwaoiWhere stories live. Discover now