KIZIL ASLAN

58 22 88
                                    

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
KIZIL ASLAN

Sabah gözlerimi araladığımda hiç mutlu değildim. Derin bir nefes verip doğruldum. Saate bakmak için telefonumu aldığımda şarjımın bitmiş olduğunu gördüm. Mutsuzluğuma mutsuzluk eklenirken ayağa kalktım. Dün gece geldiğim gibi yatmıştım. Sadece gece çok rahatsız olduğum için bir ara yarı uyanık bir şekilde botlarımı ve içindeki silahları çıkarmıştım. Telefonu şarja daha sonra takmaya karar verip gerinerek banyoya ilerledim. Duşa girecek olmanın rahatlığıyla banyoya girdiğimde yüzüm asıldı. Zeminde, iki gün önceden kalan kan izleri vardı ve iyice kurumuşlardı. Bıkkınlıkla bir nefes vererek kenardaki kovayı su doldurdum. İçine biraz temizlik malzemesi boşaltıp iyice köpürttükten sonra bir bezi o suda yıkayıp yeri silmeye başladım. Sonunda lekeleri çıkarabildiğim kadar çıkarmıştım. Kovayı kenara koyup aceleyle üzerimdeki elbiseyi ve takıları çıkardım. Makyajımı da öylece makyaj temizleme suyu ile sildikten sonra küveti doldurup suyun içine girdim.

Duştan çıktıktan sonra kendimi gerçekten temizlenmiş hissediyordum. Kapının arkasında asılı duran bornozumu giyip yatak odama geçtim. Bir havluyla saçlarımın ıslaklığını alırken duraksadım. Bir gariplik vardı. Odam her zamankinin aksine ağır bir erkek parfümü kokuyordu. Dişlerimi sıktım. Gece çıkardığım ve yerde duran bıçaklardan birini alıp oturma odasına doğru ilerledim. Kokunun sahibini elbette tanıyordum! Hışımla bıçağı ileri savurarak odaya girdim.
"Seni bu sefer kesin-"

Cümlem yarıda kaldı çünkü odada kimse yoktu. Aniden kollarımı vücuduma birleştirerek arkamdan sarılan beden yüzünden irkildim ve bıçağı elimden düşürdüm.
"Beni öldürmeye neden bu kadar taktın anlamıyorum."

Başını omzuma koymuştu. Sesi kulağıma çarparken nefesini yanağımda ve boynumda hissediyordum. Gözlerimi kapattım. Bu kez karşılık vermemeye karar verdim.
"Ne istiyorsun?"

"İlk ben sordum. Neden beni öldürmeyi bu kadar istiyorsun?"

"Aynı soruyu dün gece de sordun ve ben de cevapladım. Neden tekrar soruyorsun?"

"Yaptığım iş yüzünden olmasına hala inanamıyorum."

"Gerçekten senden nefret ediyorum." derken dişlerimi sıkıyordum. Hiçbir şeyi umursamayıp ilk fırsatta işini bitirmek çok cazipti. Gülüşü yüzüme çarptığımda kendime geldim ve geriye doğru ittirmeye çalıştım. Ama şu durumda tüm avantaj ondaydı ve beni inatla bırakmıyordu.
"Beni bırak."

"Neden?"

"Senin sorunun ne?!"

Bağırışımla omzumdaki başını geri çekmiş, tutuşunu gevşetmişti. İtikleyip kollarının arasından sıyrıldım. Ona döndüğümde kaşları çatıktı. Kollarımı birleştirip açıklama beklercesine baktım.
"Aradım telefonun kapalıydı."

"Yani?"

"Yolumun üstüydü geleyim dedim."

"Sen gerçekten sıkıntılısın."

Sırıtarak koltuğa oturduğunda bakışları bir süre üzerimde gezindi. Gözlerimde durduğunda bakışları parladı.
"Hem gayet hoş bir zamanda gelmiş gibiyim."

Pislik herif. Gülümsedim. Yavaşça ona doğru adımlayıp aramızdaki mesafeyi kapattım. Üzerine eğildiğimde saçlarım yüzüne ve boynuna sürtüyordu. Ayrıca az da olsa göğüs dekoltesi verdiğimin de farkındaydım. Bakışları bir anlığına bornozdan görünen göğüslerime kaydığında elimi yanağına koyup gülümsedim. Gözleri gözlerimle buluştuğunda bakışları tehlikeliydi. Parmaklarımı usulca yanağından boynuna kaydırdığımda tepki vermiyordu ama bakışları daha da derinleşiyordu. Boynuna geldiğimde aniden boğazını kavrayıp bir dizimi de tam akciğerlerine gelecek şekilde koydum. Dizimi sert bir şekilde bastırırken iki elimle boğazını sıkıyordum. Nefesini nasıl keseceğimi biliyordum. Hareket etmesini engellediğim için tek yapabildiği kollarımı tutmak olmuştu. Yüzü iyice kızarırken ve beni itmeye çalışırken durmadım.
"Bir daha sakın ama sakın bana temas etmeye kalkma."

S. DEANWhere stories live. Discover now