KARANLIĞIN TANRIÇASI

9 2 4
                                    

YEDİNCİ BÖLÜM:
KARANLIĞIN TANRIÇASI

Tavanı izlerken düşünüyordum. Tıpkı beş gündür yaptığım gibi. Bugün hastanedeki altıncı günümdü ve yarın akşam taburcu olacaktım. Sonunda. Bir haftadır burada yatmaktan bıkmıştım. Ara ara bahçeye çıksam bile sonuç yatak oluyordu. Kapı açıldığında hala tavana bakıyordum.
"Yiyecek bir şeyler getirdim."

Murat'ın sesini duyunca bakışlarımı ona çevirdim. Hastane yemeklerini sevmediğim için Murat dışarıdan bir şeyler getiriyordu. Yavaşça doğrulup oturdum. Paketleri yatak üzerine çektiği masaya bırakırken mırıldandım.
"En azından yarın akşam evimde yiyeceğim."

"Maalesef hayır. "

Bakışlarımı usulca Oflaz'a çevirdim. Murat'la beraber gelmiş olmalıydı. "Ne demek maalesef hayır?"

"Bizimle kalacaksın."

Gülerek lahmacunu sardım. "Sen bu aralar çok hayal kuruyorsun."

"Hayal değil Simirna. Saldıran kişiyi bulamadık. Muhtemelen hala tehlikedesin ve tek başınayken herhangi bir şeyle başa çıkamazsın."

"Hay! Cidden ama!"

Tam ısırmak üzere olduğum lahmacunu geri bırakıp Oflaz'a döndüm. Ben dik dik suratına bakarken o gayet sakindi. Abisiyle fazla vakit geçiriyordu sanırım.
"Bak Oflaz, seninle dost değiliz, arkadaş değiliz ya da başka herhangi bir şey değiliz. Sadece çıkarları için bir arada olan iki düşmanız ve-

"Ve bunu unutmuş gibi seninle çok ilgileniyorum falan filan mı?"

"Hayır. Ve buna rağmen senin bu davranışların beni iyice şüpheye düşürüyor. Saldıran kişiyi bulamamış olman ki ben arasaydım çok kısa sürede bulurdum. Her neyse konu bu değil. Hala bulamamış olman ve benim her şeyle başa çıkabileceğimi bilmene rağmen kendi yakınında tutmaya çalışıyor olman çok şüphe verici."

"Çok konuşuyorsun boş konuşuyorsun derler ya Simirna, çok düşünüyorsun boş düşünüyorsun. Biraz daha basit düşün. Gerçekten her şey daha iyi olacak. Hayır, seni yakınımda tutarak ne elde edebilirim? Öldürmek istesem çoktan yapmış olurdum, fırsatım vardı. Ya aptalsın ya da beni sinirlendirmeye çalışıyorsun."

"Ben seni değil ama sen beni sinirlendiriyorsun. Beni rahat bırak da yemeğimi yiyeyim."

Keyifle tekrar elime aldığım lahmacunu yine ısıramadım.
"Seni geberteceğim Oflaz!"

Elimden aldığı lahmacunu ısırırken gözlerime bakıyordu. Yemin ederim bu adamın ölümü çok kötü olacaktı. Derin bir nefes alıp diğer lahmacunu aldım ve hızla ısırdım. Oflaz'ın gülüşünü duyduğumda göz devirdim. Hastanede yatıyor olduğumdan dolayı kim olduğumu unutmuş gibi duruyordu. Burdan çıktığımda en güzel şekilde hatırlatacaktım. Bildirim geldiğinde telefonumu aldım. Mesaja baktığımda hiçbir şey olmamış gibi geri bıraktım. Oflaz'ın şüpheyle bana baktığını görünce göz devirdim.
"Yine ne var? Beni rahat bırak artık, gerçekten!"

"Ne mesajıydı?"

"Sevgilimden gelmiş."

"Sevgilin yok?"

"Nereden biliyorsun?"

Duraksadığında keyifle yemeğime devam ettim. Gelen mesajı Kızıl Aslan atmıştı. Bana saldıran kişiyi bulduğunu ve bunun peşine düşmeme gerek kalmadığını söylüyordu. Tanıdığı biri olmalıydı. Buna dair bir kanıtım yoktu ama nedense içimden bir ses öyle diyordu. Bununla daha sonra ilgilenecektim.
"Depoyu iyice araştırdık." derken sesi dümdüzdü ve bana bakmıyordu. İçimden attığım kahkahayı dışımdan da atmak, ona göstermek istedim ama şu an değildi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 29 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

S. DEANWhere stories live. Discover now