İÇERDEKİ ŞEYTAN

30 14 67
                                    

BEŞİNCİ BÖLÜM:
İÇERDEKİ ŞEYTAN


Eve geldiğimde hava yavaştan kararmaya başlamıştı. Arabayı park edip indim ve apartmana doğru ilerledim. Daireme çıkarken Oflaz'ın şimdi ne yapacağını merak ediyordum. Bir insan üzerine kumar oynamıştım. Ya Murat'ı öldürecekti ya da öldürmeyecekti. Tabi bu iki seçeneğin sonuçları da çoktu. Ama ne olursa olsun ben kumarın şans oyunu olduğuna inanmazdım. Şans sadece bir etken, zeka ise kazandıran güçtü benim düşünceme göre. Oflaz ise Murat'ı öldürmeyecek kadar akıllı bir insandı. Öldürürse de... Öldürürse de yapacak bir şey yoktu. Güldüm.

Daireme girince banyoya ilerledim. Ellerimi yıkarken aynaya baktım. Güzel bir yüz vardı aynada. Başımı yana eğdim. Bu güzel yüzün ardındaki şeytanı ise ancak ben tanıyordum. Bulunduğum konumda yalnızca kötü insanlarla uğraşan birisiydim. Sırıttım. Aynadaki görüntüm gerçeği yansıttı. Saçlarım, yüzüm, her bir parçam kana bulanmıştı. Güldükçe ağzımdan kanlar akıyordu. Sevmediğim insanların kanlarına bulanmıştım. Ben, hiçbir insanı sevmezdim. Hepsinden tek tek nefret ederdim. Kötü insanlarla uğraşırdım ama iyi insan diye bir şey yoktu. Tüm insanlar kötüydü, kötü olmaya da devam ediyorlardı. Ya ben? Suyu kapatıp ellerimi kuruladım. Yatak odama geçtiğimde masanın üzerinde duran zarfa takıldı gözlerim.

Muhtemelen Oflaz bıraktırmıştı. Elime alıp yatağa oturdum. Açacağım sırada zarfın köşesindeki sembol dikkatimi çekti. Basit bir çizimdi. Yeleleri alev şeklinde olan kırmızı bir aslan figürüydü. Kesinlikle Oflaz yollamamıştı. Hızlıca açıp içindeki kağıtta yazanları okudum.

Sevgili S.Dean...

Belkıs'ın aksine senin zeki biri olduğunun farkındayım. Arkadaşını kurtar ve beni bulmaya çalış. Merak etme, işin sonunda ikimiz de asıl amacımıza ulaşacağız.

Kağıdı buruşturup yere attım. Ben ona dokunmamışken, ondan uzak durmuşken bu da neydi şimdi?! Hızla kalkıp çantamı aldım. Aslında Murat'ın ölmesini ya da ölmemesini pek umursamıyordum ama sanırım Kızıl Aslan ile ilgili bir şeyler biliyordu. Boş yere onu kurtarmamı istemiş olamazdı. Arabama bindiğimde bir yandan da Oflaz'ı aradım.                        "Neredesin?"

  "Neden sorduğuna bağlı?"

  "Fikrimi değiştirdim. Umarım Murat'a bir şey yapmamışsındır çünkü fikrimi değiştirmeme sebep olan şey o." Sırıttığını telefondan bile fark edebiliyordum. Bana kafa tutabilecek kadar zeki, yalanlarıma inanacak kadar salaktı.

  "Şirketteyim, gel."
Telefonu kapatıp yola odaklandım. İçimdeki şeytan tekrar ortaya çıkmaya başlamıştı. Oflaz onu tetikliyordu. İstesem onu engelleyebilirdim ama işin kötüsü bundan zevk alıyordum. Sabah Oflaz'ın söyledikleri ile kendini göstermeye başlamıştı ve Murat'ı ölüm riskine atmamla daha da ortaya çıkmıştı. Gittikçe hızlanırken aynaya baktım. Yüzümün güzelliği ardındaki şeytanı saklamaya yetecek miydi? Gülerek daha da hızlandım. Sanırım geçmişe geri dönüyordum. Araba hızlandıkça gerçek benliğim kontrolü ele alıyordu. İnsanlar hiçbir zaman değişmezdi ve ben de değişmemiştim. Çıkabildiğim son hıza çıktığımda kilitlediğim şeytanı serbest bıraktım. Ben bir şeytandım.

Oflaz Belkıs'dan

Telefon kapandığında çenemi sıvazlayarak abime döndüm. Elindeki dosyayı bırakıp bana baktı.
"Fikrini değiştirmiş." dediğimde ayağa kalktı.
"Beklediğimiz bir şeydi."

S. DEANWhere stories live. Discover now