ŞEREFE!

47 24 51
                                    

İKİNCİ BÖLÜM:
ŞEREFE!

Gözlerim kararırken elimdeki bıçağı göğsüne biraz daha bastırıp geri geri gitmesini, duvara yaslanmasını sağladım. Öfkem aklım ve mantığımın önüne geçmemeliydi ki bunun için çok zorlanıyordum. Özellikle de karşımda alayla sırıtıyorken...
"Murat'a ne yaptın?!" diye bağırdım birden. Üzerindeki kazağın kandan dolayı ıslak olması daha kötü şeyler düşünüp daha fazla sinirlenmeme sebep oluyordu.

Bu ani tepkimi bekliyormuş gibi bir elini kaldırıp biraz inceledi, ardından bıçağı tutan elimin üzerine koydu. İçimden "Sakın bıçağı bastırma." diye tekrar ediyordum sürekli. Ne yapmış olduğu ya da yapabileceği ile ilgili bir fikrim olmadığı için şu an riske girmeyecektim. Büyük ihtimalle -hatta kesinlikle- Murat tehlike içindeydi. Eğer karşımda, bana alayla bakan gözlerin sahibine bir şey yaparsam, ona da bir şey olabilirdi. Bu riski almazdım. Aldığım riskler sadece beni kapsamalıydı.

Bıçağı sakin bir şekilde göğsünden çekip elimi indirdim. Eklemlerim, bıçağı tutmaktan beyazlamışlardı. Olduğu yerde dikleştiğinde bakışlarımı elimden çekip yüzüne çıkardım. Giydiği kazağın boğazlı olduğunu o sırada fark ettim. Sanırım, onun evinde oluşan kesiği kimse görsün istemiyordu. Ama gözü için bir şey yapamamıştı. Ne kadar kapatmaya çalışmış olsa bile morluk hala görülüyordu. Dudaklarım alayla kıvrılırken bakışlarımı gözlerinin içine çevirdim. Ona zarar vermek kolaydı. Zarar vermek kolay olsa bile zekiydi ve beni nereden vuracağını iyi bir şekilde öğrenmişti. Kaşlarım çatılırken sakin bir şekilde konuştum.
"Murat'a ne yaptın?"

"Hiçbir şey. En azından, sen bana bir şey yapana kadar hiçbir şey." derken kelimeleri imayla vurgulamıştı.

Kısaca aklımdan tüm olasılıkları geçirdim. Her ihtimalde zamana ihtiyacım olduğu kesindi. Zeki herif, beni hafife almayıp her şeyi düşünmüştü. Sanırım ben biraz hafife almıştım. Derin bir nefes verip bakışlarımı duvarlarda gezdirdim.
"Ne istiyorsun? Peşini bırakmamı mı?"

"Ah, hayır hayır. Aksine peşimde dolanıp durmanı."

"Kartlarını açık oyna."

Ellerini pantolonunun ceplerine sokup omuz silkti.
"Nasıl istersen. Yarın akşam şirketimde bir davet verilecek. Orada olmanı istiyorum."

"Akıllıca," diye mırıldandım. "İnsanları dolandırdığın şirketinde kardeşinin ölümünün ardından hala ayakta olduğunu göstereceksin."

"Devir kötü, güçsüz olduğumu düşünürlerse ne yaparım?"

Alaylı sözleri bedenimdeki her bir hücrenin sinirle dolmasına sebep olurken elimdeki bıçağı biraz daha sıktım. Bu halimden hoşlanmış gibi konuşmasına alayla devam etti.
"Umarım sürprizleri seviyorsundur."

Konuşmak için dudaklarımı araladığımda aniden kolumdaki yarayı sıkıp bedenimi duvara itti. Sırtım duvara sert bir şekilde çarptığında dişlerimi sıktım. Kolumdan akan sıvıyı hissettiğimde acı beraberinde gelmişti. Gözlerimi bir anlığına yumup açtığımda Oflaz'ın gerilediğini hissettim. Parmakları kolumu iyice sararken bıçağı ters çevirip kabzasını göğsüne çarptım. Dengesini kaybettiği an kolumu boynuna yaslayıp duvara ittim. Dişlerimin arasından çıkan kelimeler zehir gibiydi.
"Eğer beni sinirlendirirsen ne nefes almana izin veririm ne de boğulmana. İnan bana hiçbir şey umrumda olmaz."

S. DEANWhere stories live. Discover now