Ev çok kalabalıktı. Akrabalar, arkadaşlar bu mutlu günlerinde yanlarında olmak için gelmişlerdi.
Gülay daha on dokuz yaşındaydı. Bir sene önce bir arkadaşının doğum gününde tanışmıştı Erhan’la. Erhan üniversitede son sınıfta okuyordu. Tanıştıktan üç ay sonra nişanlandılar ama evlenmek için Erhan’ın okulunun bitmesini beklediler. Erhan Edebiyat Fakültesinden mezun olduğunda düğün tarihini aldılar. Daha ataması yapılmamıştı ama atanana kadar dershaneler de öğretmenlik yapacaktı. Erhan’ın bir tek annesi vardı hayatta. Onun için ayrı eve çıkmak istemedi. Erhan’ın odasına bir yatak odası takımı aldılar. Diğer eksikler zamanla diye düşündüler.
Gülay okumak istediğini söylediğinde Erhan itiraz etmedi. Hatta onu destekledi. Kazandığı sınıf öğretmenliği bölümüne kayıt yaptırmak için birlikte gittiler.
“Sen oku ben gerekirse ek iş yaparım. Bir şekilde masrafımızı çıkarırız.” dedi. Gülay sevdiği adamla evleniyordu ya gözü ondan başka bir şey görmüyordu.
“Hey gelin hanım yine nerelere daldın.”
“O kadar mutluyum ki evleniyor olduğumuza bir türlü inanamıyorum.” Kendi etrafında dönüp arkadaşına sordu.
“Nasıl oldu?”
“Dünyanın en güzel gelini oldun damat bey seni görünce düşüp bayılmazsa ben bu işten anlamıyorum demektir.”
Korna sesleri duyulduğunda erkek tarafının geldiği anlaşıldı. Her şey gibi düğünde sadeydi. Nikâh salonunda imzalar atılıp ailelerin ve yakın arkadaşların katıldığı bir yemekten sonra herkes evlerine dağılmıştı. Gelin arabası olarak Gülay’ın babası kendi arabasını vermiş birde kızından gizli yeni evli çifte bir haftalık balayı ayarlamıştı. Herkes evlerine giderken gelin arabasına bir tek gelinle damat binmiş ve damat balayını geçirecekleri yere doğru sürmüştü arabayı. İstanbul'dan fazla uzaklaşamamışlardı ama Gülay için masallardaki gibi bir balayı olmuştu. İki sene her günleri bir diğerinden güzel geçmişti. Paraları yoktu kıt kanaat geçiniyorlardı. Parası yol parasına anca yettiği için okulda hiç yemek yemeden akşam ediyordu. Bir gün bile bundan şikâyet etmedi. Çünkü mutluydu, sevdiği yanındaydı. Bir gün bile Erhan karısının yanına eli boş gelmemişti. Bazen bir gül bazen bir çikolatalı gofret, küpe, kolye, bileklik ve çeşit çeşit yüzükler ve her seferinde eklerdi. “Bir gün sana bunların gerçeklerini alacağım.” Gülay her hediyesiyle havalara uçar sanki ona dünyaları vermiş gibi sevinirdi.
Kayınvalidesi Hatice Hanım güler yüzlü tonton bir kadındı. Gülay okuyor diye ona evde iş yaptırmıyor. Temizliği yemeği hep kendisi yapıyordu. Bazı akşamlar Gülay kayınvalidesi çok yoruluyor diye bulaşıkları zorla elinden alıp yıkıyordu.
Evleneli iki yıl olmuştu fakat Erhan hala atanamamıştı. Bir hafta sonu babası geldi.
“İzmit’te bir arazi varmış sizde gelin hep beraber bakalım. Biraz birikmişimiz var. Fazla bir şey değil ama o araziye yeter. Siz de olur derseniz alırız. Beğenmezsek de gezip gelmiş oluruz. O parayı da bir dairenin peşinatına sayar kiradan kurtuluruz.” dedi. Hatice Hanım rahatsız olduğu için onlara katılamadı. Gülay, Gülay’ın annesi, babası ve Erhan İzmit’e doğru yola çıktılar. Otobanda giderken lastiği patlayan bir tır’ın sebep olduğu bir kazada Gülay annesini, babasını ve eşini kaybetti. Kendisi sıkıştığı arabadan saatler sonra kurtarılabildi. Kaldırıldığı hastanede yarı baygın bir şekilde onu röntgen odasına götürürlerken hemşirenin elini tutmuş “hamile olabilirim.” diyebilmişti. Doktorlar acil kan testi yapıp sonuçları aldıklarında gerçekten hamile olduğu ortaya çıkmıştı. Gülay ile ilgilenen doktor “Sadece bacaklarına ve kollarına röntgen çekeceğiz karın bölgene yaklaşmadan çekeriz.” dediğinde Gülay “Ben bu kazada annemi babamı ve kocamı kaybettim. Siz bana bebeğimden de vazgeçmemi söylüyorsunuz. Bu tedaviyi kabul etmiyorum. Vücudumun neresinde kırık olduğunu düşünüyorsanız orayı alçıya alabilirsiniz. Ama röntgen çekemezsiniz.” Doktorlar bu sözlerden sonra itiraz etmediler. Elleriyle muayene edip sol kolunda ve göğüs kafesinde kırık olduğunu tespit ettiler sağ bacağında da çatlak olduğunu düşündükleri için alçıya almayı uygun buldular. Normal odaya aldıklarında Hatice Hanım perişan bir durumdaydı. İki kadın birbirlerine sarılıp acılarını dindirmeye çalıştılar.

CZYTASZ
İkinci Bahar
Romansİkinci Bahar Çok sevdiği karısı ve iki kızıyla mutlu mesut yaşarken bir sabah evden çıkıp giden karısından bir daha haber alınamamış. Karısının kendisini ve kızlarını terk etmesi ile hayatı altüst olmuş bir adam. Daha on dokuz yaşındayken evlenmi...