Serap arabayı bahçenin dışına park edip hırsla onlara yaklaştı. Yanlarına gelir gelmezde büyük bir sinirle konuşmaya başladı.
"Yusuf Bey bu kadın okulun güvenlikçisine beni tutturup çocukları benden kaçırdı. Okula gidip gelirken güvenlikçiyle nasıl samimi olduysa adam sözünü ikiletmedi." Kadının sözlerindeki ima sesine de yansımıştı. Yusuf "Kendine gel serap bu kadın diye hitap ettiğin kadın benim karım. Ve güvenlik görevlisi okulda ki öğretmeni mi dinler hiç tanımadığı bir kadını mı?"
"Nasıl yani bu kadın bir de öğretmen mi?"
"Gülay Hanım demeyi yine unuttun."sözleri Yusuf'un dişlerinin arasından çıkmıştı.
"Hem sen kim oluyorsun da benim kızlarımı okuldan alıyorsun. Sana bu hakkı kim verdi." Yusuf bu sözleri söylerken sanki dövecekmiş gibi kadının üstüne yürüdü. Bir kolunu babası diğer kolunu Gülay tuttuğunda durdu.
"Ben düşündüm ki öğlen bıraktım akşamda alsam iyi olur."
"Sende düşünecek kadar beyin olsaydı. Hiç böyle bir şeye kalkışmazdın. Kızları da bu kadar korkutmazdın."
"Niyetim onları korkutmak değildi. Ben sadece onlara yakın olmak istemiştim."
"Ne yani bu da bana yaklaşmak için yeni bir yol mu? Serap düş yakamdan sınırlarımı çok zorlu yorsun. Bu gün seni kovmamış olmam seni cesaretlendiriyorsa bilmelisin ki seni kovmamamın tek sebebi Gülay'dı. Sevgili karım kendisi yüzünden hiç kimsenin mağdur olmasını istemediği için hala şirkette çalışıyorsun."
Yusuf'un sinirleri her geçen dakika daha da geriliyordu. Bütün sözleri kadının yüzüne tükürürcesine haykırmıştı.
"Ben senin sevgili karının sadakasını istemiyorum. İstifa ediyorum." Bunu söylerken 'sevgili' kelimesini vurgulayarak söylemişti. Sonra ağlamaya başlayarak devam etti.
"Ben yıllardır saçlarımı sen sarışın seviyorsun diye sarıya boyuyorum. Sen beni fark et diye her gün en güzel kıyafetlerimi giyip de işe geliyorum. Yağmur hanım çok bakımlı bir kadındı. Bende senin beni fark etmen için hep bakımlı olmaya çalıştım ama sen bu basit kadını kendine eş diye seçtin ve o sarışın bile değil. Şunun giydiği elbiseye baksana sıradan ve sade..."
Yusuf'un sessizliği karşısında ki kadının ilanı aşkı ve karısını eleştirmesi üzerine uzun sürmedi.
"O elbiseyi onun için ben beğendim. O elbiseyle gözlerinin rengi daha çok ortaya çıktığı için. Ve onu sadece Gülay olduğu yani kendisi olduğu için seviyorum. Eski karıma benzemeye çalıştığın gün kaybetmişsin. Sana benden bir tavsiye kendine seni sevecek birini bul ve sadece kendin ol. O zaman bir şansın olur. İstifanı kabul ediyorum. Şimdi hayatımdan da evimden de defol." Yusuf son cümlelerini acıyarak söylediği kadından bakışlarını karısına çevirdiği anda o bakışlardaki anlam anında değişti. Büyük bir aşkla karısına bakarken kolunu beline sardı ve onu evin kapısına doğru yönlendi. Bir yandan da konuyu değiştirmek adına konuşuyordu. "Sen ne meraksız bir kadınsın Yakup'la yaptığımız konuşmayı merak etmiyor musun?" Gülay genç adama büyük bir hayranlık ve aşkla bakıyordu.
"Ölüyorum meraktan ama bu bizim aramızda sır demenizden korktuğum için soramıyorum." Derken ikili Serap ve Ahmet Beyin görüş alanından çıkmış eve girmişlerdi.
Ahmet Bey "Gitmek için daha ne bekliyorsun." Diye sorduğunda serap hızla arkasını dönerek kapıya doğru ilerledi. Ahmet Bey cebinden telefonu çıkartıp bir numara çevirip açılmasını bekledi.
"Efendim Ahmet amca"
"Serkan seni daha önce uyarmıştım. Kız kardeşini oğlumdan uzak tut demiştim. Ama sen beni dinlemedin. Getirdin onu şirkette işe soktun."

YOU ARE READING
İkinci Bahar
Romanceİkinci Bahar Çok sevdiği karısı ve iki kızıyla mutlu mesut yaşarken bir sabah evden çıkıp giden karısından bir daha haber alınamamış. Karısının kendisini ve kızlarını terk etmesi ile hayatı altüst olmuş bir adam. Daha on dokuz yaşındayken evlenmi...