22. bölüm

26.5K 1.7K 30
                                    

Uçaktan inip hava alnından bir araç kiraladılar. Valizlerini yerleştirip hava alanından ayrıldılar. Nevşehir tabelalarını takip ederek önce Nevşehir'e oradan da göreme istikametine yöneldiler.

Gülay daha önce okulun düzenlediği bir turla Çanakkale'ye başka bir tur ile de Bursa'ya gitmişti. Bunun dışında nerdeyse İstanbul dan hiç çıkmamıştı. İlk defa gördüğü farklı manzaralar karşısında heyecanına engel olamıyordu. Yusuf daha önce gelip gördüğü için daha sakindi. Ve nereye gideceğini iyi biliyordu. Kalacakları pansiyona geçmeden önce karısıyla kapadokya'nın eşsiz manzaralarından birinde kahvaltı yapmak istiyordu.

"Gel şurada kahvaltı yapalım."diyerek arabayı park etti. Bahsettiği yer arabayı park ettiği yere biraz uzaktı. Hava alanından çıkıp hemen arabaya bindikleri için havanın bu kadar sert olduğunu fark etmemişlerdi. Yürüdükleri mesafe kısa olmasına rağmen kendilerini içeri atıncaya kadar geçen zamanda Gülay titremeye başlamıştı.

"Gerçekten çok soğukmuş." Dediğinde genç adam onu pencere kenarına yönlendiriyordu.

"Şimdi ısınırsın." derken önüne geldikleri masaya oturdular. Hemen yanlarına gelen garson önlerine menüleri bırakırken Yusuf "Biz kahvaltı istiyoruz. Ama çaylarımız hemen gelirse daha çabuk ısınırız."

"Tabi efendim hemen getiriyorum diyen adam uzaklaşırken Gülay dışarıdaki manzaraya hayran bakışlarını gönderiyordu.

"Şimdi anladın mı kahvaltımızı neden burada yapıyoruz?"

"Evet, bu manzara harika. Kalacağımız otelin manzarası da bu kadar güzel mi?"

"Aslında otelde kalmayacağız pansiyonda kalacağız."

"Neden?" sesindeki meraklı tınıyı saklamamıştı.

"Çünkü kalacağımız pansiyonun bir kısmı dağın içine oyulmuş mağaralardan oluşan bir konak." Biraz duraklayıp genç kadının gözlerinde ki ışıltıyı seyretti. "Göreme milli parkına bir kilometre mesafede. Ve dışardan bakılınca sanki peri bacalarının içine yapılmış gibi duruyor."

"Yaa çok güzel şimdi gerçekten merak ettim."

Yusuf ciddileşerek konuşmasına devam etti.

"Öğretmen Hanım kaç gündür araştırıyorsunuz. Eminim siz benden daha fazla bilgiye sahipsiniz."

"Biraz araştırmış olmam her şeyi bildiğim anlamına gelmez Yusuf Bey. Bu güzellikler hakkındaki düşüncelerinizi duymak için sabırsızlanıyorum." Dediği esnada kahvaltıları gelmişti. Bir müddet konuşmadan kahvaltılıkların masaya yerleştirilmesini beklediler. Yanlarına bırakılan küçük bir ocak üstündeki çaydanlıkları da kahvaltının sonuna kadar bir daha başkası tarafından rahatsız edilmeyeceklerinin habercisiydi. Masayı terk eden çalışanların ardından Yusuf çayı bardaklara doldurduktan sonra Gülay'a bir tebessüm gönderip bakışlarını dışarıdaki manzara üzerinde gezdirdi.

"Burası dünyadan ayrı bir yer gibi. Doğanın toprağı bir sanat eseri gibi işlediği, büyüleyici bir dünya.. Tarihin ve doğanın binlerce yıl uyum içerisinde ve iç içe var olduğu; tarihin, toprak dokusunun her metrekaresinde kendini hissettirdiği çok özel bir yer...

Adı, eski Pers dilinde 'Güzel Atlar Ülkesi' anlamına gelen "Katpatuka" sözcüğünden gelmektedir.

Burada sonsuzluğa uzanan gökyüzü altında, doğanın akıl almaz sanatına şaşıracak; tarihin gizemli derinliklerinde büyüleneceksin."

Yusuf'un çevresindeki manzarayı anlatırken ki duruşu ses tonundaki eski yaşanmışlıkların tınısı genç kadını çok etkilemişti. Gülay daha ağzını açıp bir şey diyemeden Yusuf ona hitaben konuştu.

İkinci BaharWhere stories live. Discover now