31. Bölüm

25.8K 1.6K 11
                                    



Gülay hazırlanmak için girdiği odasında kendisini aynada gördüğünde bir anda zaman mekân kavramlarını kaybetti. Aynada gördüğü kadının gözlerinin içi gülüyordu. Bu manzarayı yıllardır görmemişti genç kadın. Sonra dudakları kıvrıldı. Artık tüm yüzünde tebessüm dans ediyordu.

Hayatının baharında daha yazı görmeden, sonbaharı yaşamadan kışa girmişti. Kayıplarının acılarını hastane odalarında yaşarken ruhu onlarca yaş yaşlanmıştı. Eski hareketli fıkır fıkır genç kız gitmiş yerine ciddi, her adımını en az üç kere düşünüp atan yetişkin bir kadın gelmişti. Mecburdu böyle olmaya yoksa kışın soğuk, sert rüzgârları dallarını tek tek kırardı. Üzerine yağan karlar yapraklı dallara hiç acımazdı. Gülmek bahar için uygun olabilirdi ama kış için hiç uygun değildi. Daha yazın güneşlerinde yanamadan kışın karlarına düşmek ne kadar da yormuştu zaten zayıf olan kalbini. Yanında Hatice annesi gibi bir meşe ağacı vardı. Her ne kadar sert esen rüzgârların hızını kesmeye çalışsa da oda kıştaydı onunda yaprakları yoktu ne kadar engel olabilirdi ki hırçın rüzgârların dallarını kırmasına. Ve yetiştirmek istediği çam ağacı vardı eteklerinin dibinde o çam ağacıydı her daim yeşil kalmalıydı. Dikenli yapraklarıyla kendini hep korumalı yaz kış yapraklarını dökmeden büyümeliydi. Ama daha küçücüktü. Şiddetli bir kış olsa karın altında kalan bedenini kurtaramayacak kadar küçük. Sonra birden üzerindeki bulutlar dağıldı. Güneş yavaş yavaş sıcaklığını gönderdi yeryüzüne. Buna en çok çam ağacı sevindi. Güneşin ilk ışıklarıyla dallarına konan kuşlara eşlik etmeye başladı. Ve genç kadın hiç fark etmeden bu ikinci baharın etkisine kapılıvermişti. Daha ne olduğunu bile anlamadan dalları tomurcuk vermişti. Şimdi ise karşısında duran aynada bir gelin gibi beyaz çiçeklere bürünmüş dallarını izliyordu. İşte bu mutluluktu. İkinci şansın mutluluğu kaderin onu sunduğu ikinci baharın mutluluğu. Bahçede çiçeklenen ağaçlarla birlikte kendi kalbinin de çiçek açtığını yeni fark etmenin mutluluğu.

Dalıp gittiği duygu selinden kocaman bir tebessüm ile çıkmıştı. Artık hazırlanması gerektiğini düşündüğünde dolabın kapısını kaydırarak açtı. Yusuf havanın serin olduğunu söylemişti. Elini kazaklara doğru uzattığında içinden kazak giymek gelmediğini fark etti. Bu gün elbise giymek istiyordu. Elleri askıdaki elbiseler arasında gezerken bütün elbiselerinin gayet muhafazakâr bir öğretmen için olduğunu fark etti. Tam umutları kırılmak üzereyken Hatice annesinin ısrarları üzerine mezuniyet töreni için aldığı elbiseyi fark etti. Eteği hemen dizinin altında biten sıfır kol mavi bir elbiseydi. Bu elbiseyi giydiğinde gözleri nasılda güzel görünmüştü. Elbisenin altına krem rengi ayakkabılarını giyerse üstüne krem renkli hırkasını alabilirdi. Hem Yusuf'la uyum içinde olurdu. Yusuf kot pantolon üstüne krem rengi kazak giymişti. Genç kadın bu düşünceler içinde hemen üstünü değiştirdi. Hep sıkıca bağlayıp ördüğü saçlarını açık bıraktı makyaj olarak da sadece dudak parlatıcısından çok hafin sürdükten sonra boy aynasından kendisine şöyle bir baktı. Kendi etrafında bir kere dönüp kloş eteğinin kendisiyle birlikte dönüşünü izledi. En son ayakkabılarını eline alıp merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Biraz önce yukarı çıkarken karşılaştığı yerde Yusuf'la karşılaştı fakat bu defa Gülay aşağıya inerken Yusuf aceleyle yukarı çıkmaktaydı. Genç adam Gülay'ı görmesiyle durakladı. Sonra birkaç basamak geri geri inerek genç kadını büyük bir beğeniyle yukardan aşağıya süzdü. Güzel karısı sanki daha bir güzel olmuştu. Genç kadın farklı bir ışık saçıyordu etrafına. Bir an onu evden hiç çıkarmak istemedi. Onun bu güzelliğini kendisinden başka bütün bakışlardan saklamak istedi. Mavi gözleriyle uyumlu elbisesi, çıplak omuzlarına dökülen hafif dalgalı siyah saçlarıyla genç adamı resmen büyülemişti. Tekrar aynı basamağa çıkarken dudaklarının arasından istemsiz olarak kaçan küfre engel olamadı.

İkinci BaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin