Otuz dört

105K 6K 4.8K
                                    

Medya: Asal Deniz Demirkan

🍒

"Kayra, güzelim on dakika da bir aramayı kessen mi artık?"

Babamın telefonundan gelen Aral'ın sesiyle son hızlıca kaşlarımı çattım "Pardon? Kiminle görüşüyordum? Suratıma telefonları kapatan ve her aradığımda meşgule atan şahısla mı?" Dedim okulun bahçesinde bir o yana bir buyana yürüyerek. Diğer yandan elimle yüzümün önüne gelen saçlarımı itekleyerek sinirle yerimde tepindim.

Yanımdan geçen öğrencilerin 'bu gerizekalı ne yapıyor?' bakışlarına maruz kalsam da şu an önceliğim kesinlikle hastanede ki Efe'ydi. Ne kadar bende hastaneye gitmek için zorlasam da Adal ve Demir beni kollarımdan tuttuğu gibi  arabaya bindirmiş ve gayet basit bir şekilde hiç zorlanmadan okula sokmuşlardı. Üstüne bir de kapıda ki bekçiye okuldan kaçmamamla ilgili dikkat etmesini, gözlerinin üstümde olmasını ama çokta olmaması ile ilgili güzel tehditlerde bulunmuşlardı.

İki sarı kafa sabah sabah beni güzel çıldırtmıştı.

"Fıstığım Efe'yle ilgileniyordum nasıl cevap vereyim? Yoksa hiç cevaplamaz mıyım telefonlarını?" Dedi gayet ılımlı ve yumuşak ses tonuyla.

Dudaklarımı ısırarak huysuzca omuzlarımı silktim "Biliyorum herhalde abi! En azından bir mesaj atsaydın, bir şey oldu diye korktum. Neyi var Efe'nin? Ateşi düştü mü? Neden hastalanmış ki? Yoksa... hastalığı çok mu kötü?!" Dedim dehşetle gözlerimi büyüterek. Bir saniye geçtiğinde hala cevap  vermemişti "Niye cevap vermiyor musun? Versene! Kesin bir şey oldu değil mi abi? Kesin oldu kesin, o yüzden susuyorsun! Bana ne ya, oraya geleceğim ben. Nefes alıyor mu? Alıyor de çabuk!"

Arkamı dönerek koşar adımlarla çıkışa ilerledim. Eşofmanımın cebinden okul kartımı çıkarttım. Tam turnikeye basacakken bekçi abi  hemen önüme geçti "Daha iki dakika önce abilerin tembihledi, olmaz." Artık ne demişlerse adamın gözünden bir korku dalgası geçmişti. Kaşlarımı çattım "Çık önümden bekçi abi. Bak telefonda abim var onunla konuş istersen, çıkmama izin veriy-"

"Müdür'den izin kağıdı almadığın sürece çıkmana izin vermem." Telefonu kulağımdan uzaklaştırarak kaşlarımı kaldırdım "Öyle mi?" Kafasını salladı. "İyi, ben çıkarım!" Hiç bekmeden öne çıkarak kendimi turnikenin üzerine attım. Kafa üstü düşüp geberme ihtimalini yok sayarak kendimi öne itekledim ama hemen belimden yakalamıştı. "Kızım delirdin mi sen? Ne yapıyorsun? Dur çırpınma."

"Bıraksana be!" Diye cırladım. "Güzelim? Ne oluyor orada." Telefonun diğer ucundan abimin sesini duydum. Sabırla gözümün önüne gelen saçlarıma üfledim. Ayağımı çekiştiren adam bir tekme atıp bir elimle turnikeye sıkıca tutunarak telefonu kulağıma tuttum "Bir dur abi sende ya- Lan! Bacağıma dokunma, yemin ederim bekçi abi falan demem ayağımla bir basarım ağzına bütün dişlerin dökülür."

"Kayra! Kim bacağına dokunuyor?" Abimin bu sefer yüksek sesli bağırışı kulağıma dolduğunda elimle alnıma vurdum. Siktir!

"Kimse. Kimse dokunmuyor." Turnike de sırt üstü dönmeye çalışarak bacaklarımı koala gibi yapışan adamdan kurtulmaya çalıştım. Bahçede ki öğrencilerin birkaçı durmuş mal gibi burayı izliyordu.

Mısır da vereyim mi gerizekalılar?

"Lan bıraksana bacaklarımı. Şş, aloo! Yok ben bunu sik-"

"Sikerim lan, kim o?!" Bu sefer telefonun ucundan Ateş'in oldukça yüksek bağrışını duymuştum. İrkilsemse sanki çok olağan normal bir durumun içindeymiş gibi kafamı salladım  "Aynen bende onu diyorum işte sike-"

𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗺𝗶?Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang