+Bonus Bölüm 4

913 93 44
                                    

(Giriş konuşması) Öhöm öhöm şimdi diyeceksiniz bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü? Bu bölüm de nesi böyle?

Kendime bir doğum günü hediyesi vermek istedim ve benim için old but gold bir dostla görüşmek iyi gelir diye düşündüm <3 26 yıllık naçizane ömrümde mutlu edilmeyi beklemek yerine kendi kendime mutlu olmaya çalışmayı öğrendim, şiddetle tavsiyemdir :)

*

Normalde de küçük sayılamayacak ayaklarıma bakıyorum. Baktıkça hayretler içinde kalmayı sürdürüyorum. Benim ayaklarım olamaz bunlar, bir file ait olabilirler ancak. Tövbe estağfurullah. Allah'ım sen günah yazma ama bunlar sen yarattığında böyle değildi, en azından bu kadar değildi, biliyorsun.

Ayakları bırakıp yüzüme gözüme bakayım diyorum aynadan, tencere dibin kara seninki benden kara. Orası daha beter. Anneannem gibi ellerimi dizime vurup, av vay bana diye haykıracağım şimdi. Baktıkça bir şey değişmeyeceğine tekrar emin olunca aynayı rahat bırakıp yatağıma geri dönüyorum. Hep görmeye katlanamadığım için bunlar canım, asla beş saniyede yorulmadım.

Mete de sabahın kör vakti, aslında gece bile sayılabilir, toplantı hazırlığı için erkenden çıktı onu da aramak olmaz şimdi. Annemi ve Seda'yı da saat farkından dolayı rahatsız edemiyorum. Bu Mete eskisi kadar sevmiyor mu beni acaba, Amine'de toplantıda bile olsa tuvalete çıkıp saat başı arardı beni. Şimdi hiç umuru değil adamın, varsa yoksa işi. Sanırsın bana plaza şehzadesi!

"Mummy, Kerim de uyandı mı?" diyen Gökdeniz ile evlatlarımın babasından şüphe duymayı bırakıyorum.

"Gel anneciğim, bak bakalım uyanmış mı?" diyorum eşikte gözlerini ovuşturan küçük adama. Bunu beklediğinden hevesle yanıma uçuyor. Göbeğimin üzerine hızlı bir öpücük bırakıyor,

"Morninggg, Kerim!"

Artık dokuz aylık olduğu için eskisi gibi tekmeler savuramayan en küçük Dilmen'den umudu kesiyor sonunda abisi,  "Uyuyor galiba, mum?"

Tüm bunlar onun için çok karmaşık olacağı için oğluma doğrular yerine istediği yanıtı veriyorum sadece. "Daha saat erken anneciğim, uyuyordur muhtemelen. Hem sen niye kalktın bakalım bu saatte?"

Babasının yastığına yatıp ellerini de yanağının altında birleştiriyor, "Kalkmadım ki bak, ben de uyuyorum."

Pişpirik! O küçük göbeği gıdıklayarak kahkahalara boğmak istiyorum ama bedenim buna müsaade etmeyeceği için saçlarını sevmekten öteye gidemiyorum. "Hmm... Ben yanlış gördüm herhalde."

"Yes, mummy herhalde." Daha bu yaştan babalarına böyle benzemeleri beni hem deli gibi mutlu ediyor hem de birazcık korkutuyor. Bir tanesi ile zor baş ederken üç Mete Dilmen... Allah yardımcım olsun.

"Anne! Yine mi burada, bu?" Bir adet orta boy Mete Dilmen de tüm sevimliliği ile giriş yapıyor odaya. İşte tam da bundan bahsediyordum. 

"Anneciğim, kardeşine bu demeyecektin hani?"

Diğer yanıma oturup başını koluma yaslıyor Oğuz Kaan. Şakağına bir öpücük bıraktıktan sonra örtüyle bacaklarını kapatıyorum.

"Özür dilerim. Yine mi burada, Gökdeniz?" Huysuz ses tonu karşısında kıstırıp sevmek için hareketlenen ellerimi zor zapt ediyorum. Kocaman karnıma bakıp iç çekiyorum. Hepinizi özgürce sevebilmek için annenizin doğurması ve sonrasında sıkı bir spora başlaması gereken konular var.

Gül İmparatorluğu (Tamamlandı)Where stories live. Discover now