3. ŞEYTANIN ZEHİRLİ TUTKUSU

9.8K 820 1.1K
                                    

KEMİKTEN MEZARLAR

♪ Tamer, Beautiful Crime

3. ŞEYTANIN ZEHİRLİ TUTKUSU

🌘

Onu ilk gördüğümde yaptığım yüzeysel incelemenin aksine, şimdi daha detaylı bakıyordum karşımdaki yüze.

Kaşının bitim noktasından aşağıya doğru uzanan ve neredeyse gözüne ulaşmış olan o ince yara izine uzun uzun baktım. İlk gördüğümde nasıl fark edememiştim? Öyle büyük öfkeyle doluydum ki, kulağından askeri üniformasının altına kadar uzanan o değişik dövmesini de diğer özellikleri gibi ancak şimdi fark edebiliyordum.

"Konuş." dedim nihayetinde.

Ufak bir cık sesi çıkardı ve, "Konuşmak, tek taraflı yapılan bir eylemdir. Ben seninle sohbet etmek istiyorum." diye açıkladı göz kırparak. "Karşılıklı." Ardından yanında oturan askere eliyle bir işaret verdi. "Uzatsana dosyayı."

Ne dosyası?

Asker, onun lafını ikiletmeden deri koltuğun yanındaki büyük evrak çantasına uzandı ve içinden siyah, kalın bir dosya çıkarıp ona uzattı. "Buyurun, efendim."

Derin bir nefes vererek dosyayı kavradığında, boşta olan eliyle sürücü tarafına bir işaret verdi ve, "Dur." diye seslendi. Ardından yanındaki askere baktı. "İn aşağı. Diğer arabaya geç." Parlak kahve gözleri yeniden beni bulunca, "Misafirimizle baş başa sohbet etmek istiyorum." diye devam etti.

"Efendim, bu imkânsız..." demeye kalkan askeri tek bir bakışıyla susturmuştu. Sanırım bu yeterliydi.

Askeri araç durduğunda, "Emredersiniz, efendim." diyerek çıktı arabadan. Adam aşağı inerken ya da araç yeniden hareket etmeye başlamışken bile bakışlarını çekmemişti benden. Öyle dikkatli bakıyordu ki, sanki bir saniyeliğine başka yere baksa bile benim hakkımda bir şeyi kaçıracakmış gibiydi.

"Seni biraz bekleteceğim." dedi sabırsız bir sesle. Yüzüne yeniden o şımarık gülümselerinden biri yayıldı ve eliyle koltuğun yanındaki ufak bir tuşa bastı. Bunu yapmasıyla araçtan mekanik bir ses yükseldi ve yalnızca bir saniye sonra sürücü tarafı ile aramıza metal bir perde indi. "Evet, Athena Maral." diye devam etti uzatarak. "Şimdi başlayabiliriz."

"Neler oluyor?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

Ellerini sabırsızca birbirine çarptı ve önündeki dosyaya göz attı. "Birden fazla suçtan aranıyorsun." diye mırıldandı düşünceli bir sesle. "Liste bayağı kabarık. Firar, hırsızlık, cinayet..." diye devam ederken, bir an duraksadı. "Ulusa ihanet?" Bunu yeni görmüş gibi suratını buruşturdu.

Dudaklarımın arasından ufak bir gülüş kaçmasını engelleyemedim. Sinirlerim bozulmuştu. "Ulusa ihanet." diye tekrar ettim onu. "Başka?"

Kahve gözleri birkaç saniye yüzümde gezinse de, ardından aynı rahat ifadesiyle dosyaya döndü ve devam etti. "Kimliğin belirlenince, suçların birer birer açığa çıktı." dedi. "Tüm bunlardan yargılanacaksın. Bunun yanında..."

"Yolsuzluk." diyerek kestim onun lafını. "Adam kaçırma, gasp, yağmalama, işkence, şantaj, kumpas..." Devam edebilirdim fakat durdum. "Eksik varsa listeyi tamamlayabilirim. Böylece yargının karşısına çıkmayı hak ederim."

KEMİKTEN MEZARLAR Where stories live. Discover now