7. KÖPRÜ ALTI CANAVARI

6.5K 777 856
                                    

bölüme başlamadan önce yıldıza tıklamayı unutmayın lütfen. (: yorum da bekliyorum.

KEMİKTEN MEZARLAR

♪ Sufjan Stevens, Fourth of July

7. KÖPRÜ ALTI CANAVARI

🌘

Kemikten mezarlar, yalnızca asil ruhları ağırlar.

Sığınaktaki ilk günümüzde karşılaştığımız ufak çaplı pürüzün üzerinden bir hafta geçmişti.

Mars, tıpkı bana söylediği gibi bu süreçte dinlenmemize izin vermiş, Sarp ile ben yerin onlarca metre altında sıkıntıdan birbirimize sataşıp dururken o da görevimiz ve Köprü Altı Ocakları hakkında yoğun bir araştırma sürecine girmişti.

Tuhaf bir şekilde bu bir hafta içinde aramızda hiçbir gerginlik oluşmamıştı.

Onu henüz yeni yeni tanıyordum. Daha doğrusu onları. İkisinin de üzerimde bıraktığı ilk izlenimler pek iyi sayılmazdı ancak sonrasında farklı bakış açılarından bakabilmeyi öğrenmiştim. Mars'ı geçtim, Sarp denen soytarıyla bile hiçbir polemiğe girmemiştim. Delinin tekiydi, hovardaydı ve bu dünyada Mars'tan sonra gördüğüm en umursamaz insandı. Ama bir şekilde buna alışmıştım.

İçeriden yükselen, "Athena!" sesini net bir şekilde duysam da ağır basan uykum nedeniyle hiçbir tepki vermedim. Mars. İsmim, sığınağın duvarlarında yankılanırken sonrasında birkaç metalin birbirine çarpma sesi duyuldu.

Ona cevap vermedim. Tek gözümü açıp, yüzüstü yattığım yatağın ucundaki dijital saate baktığımda, çoktan akşamüstünü geçtiğini görmüştüm.

Başımın altındaki yastığa daha da sarılıp gözlerimi kapatmıştım ki, odanın kapısı ani bir hızla açıldı ve içeri devasa bir beden girdi. Duruşumu bozmadım. Çünkü o olduğunu biliyordum.

"Hâlâ yatıyor musun sen?" diyen sesi, birkaç saniye sonra başucumdan gelmişti. "Yemek vakti, bebeğim. Uyan artık."

"Git başımdan."

"Seni almadan mı? Asla."

"Git." dedim bir kez daha ve gözlerimi açıp, ona alttan bir bakış attım. "Aç değilim."

Kısa kahverengi saçları uzuyordu. Asıl şekli dalgalı olmalıydı ancak henüz o kadar uzun olmadığı için, şimdilik sadece dağınık görünüyordu. O bilmese de onun bu uykudan yeni kalktım imajı daha çok hoşuma gidiyordu. Hayır. Hoşuma gitmiyordu. Daha iyi gözüküyordu sadece.

Ben yarı açık gözlerle onu süzerken, onun şüpheli bakışları kısılmış ve benim üzerimden, hemen yanımdaki komodine kaymıştı. Orada gördüğü jel paketlerine kadar her şey normaldi. Kaşları çatıldığında, öfkeli parıltıların gözlerinde belirmesi uzun sürmemişti.

"Şu şeyleri yememeni söylemiştim." diye homurdandı ve jellerin artıklarını eline aldı. "Tek bir tanesinin bile seni günlerce tok tuttuğunu sanıyorsun fakat kimyasal bokunda yüzüyorsun."

KEMİKTEN MEZARLAR Where stories live. Discover now