14. Bölüm : Dilek Dolu Yıldızlar

17 3 0
                                    

Sabah saat dörtte uyandım. Hemen test kitaplarımı ve notlarımı çıkarıp ders çalışmaya başladım. Dün çözemediklerimi bugüne yetiştirmeye çalıştığım için bu kadar erken kalkmıştım ama bu saatte kalkmak bana ders konusunda daha fazla zaman kazandıracağı için artık her gün sabah yedide değil dörtte kalkmaya karar verdim.

Mert'in yavaşça uyanmaya başlamasıyla saatleri devirdiğimi anladım. Biten son sorumla kitaplarımı hızla çantama yerleştirdim.

"Abla günaydın." derken bir yandan da paytak adımlarla yanıma geliyordu. Yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

"Hadi ablacım ellerini yüzünü yıka ve kıyafetlerini giyin, ben senin çantanı hazırlarım."

Bana kafa sallayarak onaylarken odadan çıktı. İçerideki seslerden o adamın da uyandığını anladım. Bu yüzden hızlıca üstümü giyindim ve Mert'in çantasını hazırladım.

Mert'in de hazır olmasıyla hemen odadan çıktık. Annemi ve o adamı masada otururken gördüm. Biz de hızlıca masaya yerleştik. Otobüs için daha yarım saatimiz vardı bu yüzden Mert'in rahat rahat yemesine izin verdim. Hem artık yolumuzun üstü olduğu için Demirler de bizimle aynı minibüse binecekti.

Bu Mert'e sürpriz olacağı için de ayrı heyecanlandıydım.

Yavaş yavaş kahvaltımızı yaparken arada annemle gözlerimiz kesişiyor belli etmeden gülümsüyorduk. Fakat bu gülümsememiz fazla uzun sürmedi.

"Bu akşam biraderleri çağıracağım hiçkimseyi evde istemiyorum yürüyün nereye giderseniz gidin sizi gözüm görmesin!"

Sert ve baskın bir sesle konuşurken çatal ve bıçağını sertçe tabağına ses çıkartacak şekilde vurdu. Hepimiz yerimizde irkilirken gözümle hem annemi hem Mert'i taradım.

Bir çözüm yolu bulmalıydım, bu adamlar geldiğinde annem evde olursa yaşanabilecek senaryolar korkunçtu. O adam masadan kalkıp üstüne ceketini aldı ve evden çıktı. Bu fırsatı kullanarak hemen saate baktım. Daha yirmi dakikamız vardı. Aklıma otobüsteki teyze gelirken hemen ayaklandım.

Annemler bana şaşkınca bakarken gülümsedim. "Hiç merak etmeyin hemen geleceğim." diyerek koşarak evden çıktım.

Teyze bizim bir alt mahallemizde oturuyorum demişti. Gittikçe hızlandım, şimdi tek yapmam gereken hangi ev olduğunu bulmamdı. Buradaki bazı gençlerin bana bakışları beni rahatsız ederken adımlarımı hızlandırdım. Camda dışarıya bakarak çekirdek çıtlayan bir ablayı görmemle hemen o tarafa yürüdüm.

"Pardon rahatsız ediyorum ama tatlı hafif kısa boylu bir teyzenin evi hangisi biliyor musunuz?"

"Tabi biliyorum kız, sen Gül teyzeyi diyorsun. Şu ilerideki pembe ev."

Çok teşekkür ederim, kolay gelsin" demem ile son dediğim sözün farkına varmamla arkam dönük kaldım, ne demiştim ben öyle. Kolay gelsin ne Eylül. Yavaşça arkamı dönerken herhangi bir öfke patlamasına kendimi hazırladım.

"Sağ ol kız, hadi git daha fazla durma buradakiler pek çetin değildir." derken son söylediklerini hafif sessizce söyledi.

Onu başımı sallayarak onayladım ve hızlıca pembe eve adımladım ve kapıyı çaldım. İlk çalışta Gül Teyze "Geliyorum bekleyin." diye seslendi.

Yavaşça kapı açıldı. İlk gözleriyle beni taradı sonra boynundaki gözlüklerini takıp beni sonunda tanıdı.

"Sen o kızsın, otobüsteki hayalleri olan o kız. Yanındaki oğlan nerede kız, iyi mi?"

"İyi teyzecim iyi merak etme. Nasılsın iyi misin teyzem?"

"İyiyim yavrum idare ediyoruz işte kapıda kaldın yavrum gel içeri." derken eliyle de içeriyi gösterdi.

Küllerinden Doğan SatırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin