29. Bölüm : Git Desem de Kal

9 2 0
                                    

Mutluluk neydi? Bu soruyu kendime sormayalı hatta cevabını vermeyeli çok yıl oluyordu ama ilk defa dün akşam mutlu hissetmiştim. 10 yıl sonra da olsa...

Yediğimiz yemekler, havuzda eğlenmemiz, dans etmelerimiz, hatta gece sahil kenarında dalgaları izleyişimiz bile çok güzeldi.

Camdan yolu izlerken hatırladığım anlar ile gülümsedim. Sabah hepimiz tekrardan normal hayatlarımıza dağılmıştık. Ben hukuk bürosuna giderken Bulut hastaneye koşturuyordu. Zeynep ve Burak ise hem iş ilanlarına bakmaya hem de ev bakmaya gitmişlerdi. E tabi gelecekte evleneceklerdi onlara ev şarttı. Kıkırdadım bu düşünce ile.

Zeynep gelin oluyordu...Vay be. Bir de Burak damat tekrardan kıkırdadım Burak'ı damatlık ile hayal ederken.

Ferit bu halimi fark etmişti anında.

"Vay vay Eylül Hanım bu sabah pek bi neşeli görüdm sizi." Alayla dikiz aynasından sırıtan Ferit'e gülerek baktım. Klasik Ferit yine yapmıştı espirilerini.

"Mutlu olmayalım mı Feritcim ya?"

Kıkırdadı. "Olalım be Eylül. Artık birazda biz mutlu olalım."

Camdaki yansımam ile göz göze geldim. 17 yaşındaki Eylül'ün mutluluğu vardı gözlerinde. Korktum o an... Yine üzülmek istemiyordum.

Kafamdaki kötü düşünceleri dağıtmaya çalışırken durduğumuzu anladım. Ferit ile vedalaşırlaşırken hızla odama çıktım.

Selin ile katta karşılaşırken selamlaştık.

"Senin klasik çiçekler gelmiş yine."

Neyden bahsettiğini hemen anlarken masamdaki çiçekle göz göze geldim. İnatla gönderiyordu Demir ne kadar hayır desem de.

Kartı alıp hızla okudum.

Gülmek en çok sana yakışıyor Ruhu Yaralı Kız...

Hızla tekrar çekmeceme gönderirken artık rutine dönmüş bir şekilde çalışanlarımızdan biri alıp buketi götürmüştü. Ne kadar zamanında atın desem de hepsini ayrı bir özenle vazoya koyuyorlardı. Yakında tüm büro çiçekler ile dolacaktık.

"Şu Aslan Bey'i araştırdım konuşmamız gereken şeyler var Eylül."

Hızla tekli koltuğun karşısına oturdum.

"Dinliyorum."

"Şüphelerinde haklıymışsın bu adam gerçekten garip. Uzun yıllardır İstanbul'da yaşıyor bu adam küçüklüğünden beri ailesi ile. Babası Hakan Karakurt. Annesi ise onu doğururken vefat ediyor. Hakan Karakurt zamanında Türkiye'nin iyi avukatları arasına girmiş ama sonra 2013 yılında aniden vefat ediyor. Uzun bir süre Aslan denen adamdan hiçbir ses çıkmıyor. Sonra hiçbir şey olmamış gibi eşi Nilüfer ile evleniyor. Ve ardından hepimizin bildiği gibi Demir ortaya çıkıyor."

2013 diye içimden geçirdim. 17 yaşında olduğumuz yıldı bu Demir'i ve annemi kaybettiğim yıldı. Doğruydu o gün bana dendiği gibi evlatlık edinilmişti Demir. Aslan Bey belki de babasının acısını unutmak istemişti. Ailesini bulmuştu, ben ailemi kaybederken...

"Peki ya başka bu kadar mı?"

"Elde edebildiğimiz bilgilerle internetten bu kadar maalesef ki. Ama eksik olan çok yer var bu hikayede. Sen ne düşünüyorsun bilmiyorum Eylül seni şu on yılda tanımış bir olarak şunu söylemek istiyorum ki sana her gün bu çiçekleri gönderen bu adamın arkasındaki gerçek hikayeyi öğrenmek istiyorsan daha fazlası lazım."

Haklıydı. Bu hikayede eksik çok yer vardı.

"Ama nasıl bulacağız ki daha fazla bilgi?"

Bir an sustu Selin düşündü. Onun zekasına her zaman güvenmiştim. O hep bu konularda iyiydi gerçekten bu on yıl içerisinde güvenebildiğim nadir insanlardandı. Ferit'in de neden bu kadar bu kızıla tutulduğunu anlıyordum.

Küllerinden Doğan SatırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin