Bölüm 1

525 121 814
                                    



4 Mart 2021, Kâbus'tan sekiz ay sonra

"Bir, iki, üç..."

Elimi uzattım. Tenimin her bir zerresine işleyen soğuk, mutlak sonunu bekleyen bir ceylanın ölüm sükunetine kavuşması gibi tüm vücuduma sessizliğine boyun eğdirmişti.

"...on dört, on beş, on altı..."

Henüz dinen yağmurun ıslak damlaları tenimde yavaşça aşağı doğru kayarken puslu gözlerle beni aşağıdan izleyen gökyüzüne baktım.

"...yirmi yedi, yirmi sekiz, yirmi dokuz, otuz..."

Gökyüzünde asılı kalan silik siyah bulutlar, yağmur tanelerini bırakmakta kararsız gibi avucunda tutuyordu.

"Hey!"

"...otuz bir, otuz iki, otuz üç..."

Durdum ve elimdeki nesneyi hızla yere attım. Ağacın kalın köklerinin bedenime ev sahipliği yapmasına izin vererek ellerimi yüzüme götürdüm. Hepsi kötü birer kabustu. Birazdan uyanacaktım ve bu kabus son bulacaktı. Bulmalıydı.

"Hey, kime diyorum?"

Sert bir el, beni içine daldığım geçmişten yakalayıp hızla yüzeye çektiğinde irkilerek gözlerimi açtım. Gözümü açtığım anda gözüme vuran ışık gözlerimi acıtmıştı. Yerimde doğrulup nefesimi düzene sokmak için kendime zaman tanıdım. Başımı eğip ellerimi dizlerimin üstüne koydum ve sesin sahibine döndüm. Melisa kollarını beline koymuş bana bakıyordu.

"Şuraya bak. Su gibi olmuşsun. Ayrıca kaç kez seslendim duymadın?"

Spor aletinin üstündeki pembe havluyu kapıp suratıma attı. "Kendini kaptırmışsın bayağı. Bu kadar mekik çekilir mi?"

Yüzüme vurup yere düşen havluyu aldım, omzuma atıp ayağa kalktım ve sıkılmış yüz ifadesiyle "Her gün kırk mekik çekiyorum ben." dedim. Başını hızla salladı, eş zamanlı olarak at kuyruğu bağladığı saçı da onu takip etti. Yüzünde muzip bir ifade vardı.

"Yalancı. Sen bu kadar mekik çekmiyordun. Az önce resmen kendinden geçtin."

Omuz silktim. Umursamadığımı görünce yanıma yaklaşıp elini omzuma koydu. Elindeki sıcaklık tüm bedenimi ansızın yaktı.

"Neyin var senin? Modun düştü sanki. Bir şey mi oldu?"

Başımı salladım. "Hayır, sadece yoruldum. Sanırım kendimi fazla kaptırdım."

İnanmayarak başını salladı, durdu ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Alaz mı?"

Vücudum ısınmaya başlamıştı. "Bu konuyu kaç defa açmaman gerektiğini söyleyeceğim sana? Benim başka bir derdim olamaz mı?"

Kaşlarını çattı, ani çıkışıma karşı bozulmuş gibiydi ama çaktırmadı. "E o zaman neyin var? Mekik çekene kadar iyiydin. Hatta neşeliydin."

Neşeliydin.

Tuttuğum nefesimi seslice dışarı verdim. "Hayır, şu an da gayet iyiyim. Dediğim gibi sadece yoruldum o kadar. Üstüme gelip durma." Elini omzumdan çekti ve "Peki. Özür dilerim, Alaz konusunda. Sormamam gerekirdi." dedi.

"Ben duş alıp çıkıyorum. Sonra görüşürüz."

Omzumdaki havluyu boynuma sardım ve duş kabinlerine doğru yürümeye başladım.

"Görüşürüz."

Sıcak duş bütün gün ağrıyan başımı biraz gevşetsede tamamen geçirmemişti. Üç kez yutamadığım halde güç bela ağrı kesici içmiştim ama tamamen boşunaydı. Başımı ovalamayı bıraktım, çantamı aldım ve telefondan rehbere girdim.

Sekiz Ay Önce Ne Yaptığını BiliyorumWhere stories live. Discover now