28. Bölüm: "Zavallı Moses..."

2K 274 165
                                    

Burak eve dönmek istemiyordu.

Artık eve giden ayakları bile geri geri gidiyordu. Eskiden heyecanla çırpınan kalbiyle birlikte hızlı hızlı varmak istediği yer cehenneme dönüşmüştü.

Ne zaman böyle olmaya başlamıştı bilmiyordu.

Olabildiğince yavaş adımlarla sokaklardan geçerken aklına dolup taşan düşünceleri geriye ittirmeye çalıştı. Yine de karşılaşacağı görüntüler bu çabalarını boşa çıkaracağını biliyordu. Burak çok pişmandı.

Ona karşı olan duygularını fark ettiği an çekip gitmeliydi.

Gözleri tanıdık kaldırımları süzdü ve olduğu yerde durdu. Evine gelmişti. Yanındaki binadan ise sesler geliyordu. Tanıdık sesler...

Kardelen iki hafta önce eve dönmüştü.

Turgut'u kurtaralı üç hafta olmuştu. Küçük çocuk tam da beklediği gibi doğru düzgün ne olduğunu hatırlamamıştı. Ki Devrim'e gördüklerini anlatsa bile sorun yoktu. Burak onun halüsinasyon gördüğünü söyleyip işin içinden sıyrılırdı. Kimse başkasının parmağının bıçağa dönüştüğüne inanmazdı. Özellikle bir çocuk söylüyorsa. O yüzden Burak çekinmeden Turgut'u kurtarmak için kendisini açığa çıkarmıştı.

Her şeye rağmen o çocuğa değer veriyordu.

O olaydan sonra annesi Kardelen apar topar ülkesine, ailesine dönmüştü. O gelmeden önceki bir haftalık dilim Burak için cennetti. Her gün onların evindeydi. Hatta onlarda kalmıştı birkaç gün. Sabah Devrim'in yüzünü görüyordu. Akşam onun suratını görüp uyuyordu. O kadar mutluydu ki çok uzun sürmeyeceğini fark etmeliydi.

Sonra Kardelen gelmişti ve Burak'ın kaçışı başlamıştı.

Zaman geçtikçe her şey daha da kötü oluyordu. İlk zamanlarda onu karısıyla görmek küçük bir üzüntüden fazlasını yaşatmıyordu ona ama Devrim'e olan aşkı büyüdükçe acı da büyümüştü. Onun başkasına aşık olduğunu hatırladıkça kalbine iğneler batıyor gibi hissediyordu. Depresyona girmişti. Hayır, daha da kötüsünü yaşıyordu. Hastalanmıştı ve hayat enerjisi resmen çekilmişti. Bu çok saçmaydı. Zaten onun evli olduğunu biliyordu ama neden zaman ilerledikçe daha da kötü oluyordu?

İçindeki bu sevgi artık sağlığına kadar etkiliyordu. Ölü gibi hissediyordu. Kabuslar görüyordu ve asla mutlu olamıyordu. Bu normal değildi. Nasıl bu kadar sevebilmişti?

Aklına Devrim geldi. Acıya rağmen yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. Onu nasıl sevmezdi?

Devrim müthiş bir adamdı. Sevgisi o kadar güzeldi ki bazen ağlayası geliyordu. Ona aşık değildi buna rağmen hisleri Burak'ın ayak bağını çözüyordu. Bir de aşık olsaydı? Burak bundan sağ çıkamazdı. Mutluluktan ruhu bedeninden ayrılırdı büyük ihtimalle.

Turgut'u kurtardığı için o kadar çok minnettar olmuştu ki Devrim Kardelen gelene kadar Burak'ı bırakmamıştı. Onun her istediğini yapmış, defalarca kez ne kadar mutlu olduğunu göstermişti. Ona olan ilgisi bu olaydan sonra artmıştı. Hatta Turgut'u kurtardığı ilk gün Burak'a sarılıp ağlamıştı. Devrim, Burak Turgut'u kurtardığı andan beri Burak'ı bir başka seviyordu.

Bunun büyük bir can borcu hissinden olduğunun farkındaydı Burak.

İşte, bu daha farklı acıtıyordu. Devrim kendisinin ona aşık olduğunu bilse ne yapardı acaba? Kesinlikle uzaklaşırdı. Devrim'in gözleri sadece Kardelen'e bakarken aşkla parlıyordu.

Yan evden gelen sesleri daha fazla dinleyemeyeceğini düşündü Burak ve seri adımlarla evine doğru ilerledi. Mutlu aile tablosunu görmeye dayanamıyordu.

BİLİNCİN ÖTESİNDEKİ | bxbWhere stories live. Discover now