33. Bölüm: Bir Şeyler Yanlış

1.5K 255 133
                                    

Nefes nefeseydim.

"Yolu karıştırmadığına emin misin?" diye sorguladım Diablo'yu. Elimizde harita yoktu o yüzden onun ezberlediği kadar ilerliyorduk. Diablo bana bakmadı. Gerildiği her halinden belliydi. 

Bir ara canavarın bağırışlarını duymuştuk. O yüzden on dakikadır koşturup duruyorduk. Her an bir şey üzerimize atlayıp bizi parçalara ayırabilirdi. Dakikalardır onun gerginliğiyle ilerliyorduk.

Yolu karıştırdığımıza emindim artık.

"Sessiz ol. O lanet şeyi çekmek istemezsin." dedi Diablo sinirli bir sesle. Kısık sesle konuşuyordu. Bir şey demedim. Aşırı yorgundum zaten bir de onunla tartışamazdım.

Yavaşça ilerlemeye devam ettik. Diablo uzun kollarını yırtmak zorunda kalmıştı çünkü kumaş açık yarasına yapışıyordu. Zorumla birkaç kat sargı bezi sarmıştı ama şimdiden sargı bezinin beyazlığı kandan dolayı görünmüyordu. Boynunda biriken terleri çıplak gözle görebiliyordum.

Zar zor ayakta duruyordu.

Başkası yüzünden sonunda ölüm olsa bile yürümek kötü bir his olmalıydı. Askerler ise bunu meslek olarak yapıyordu. Şahsen ben tanımadığım insanlar için canımı tehlikeye atmazdım. O yüzden askerlere karşı ayrı bir saygım olmuştu.

Diablo ise ilk zamandan beri benden haz etmeyen biriydi. Öyle ki hem beni hem de Feda'yı ölümle tehdit edip terör estirmişti. Şimdi beni canavara atıp kaçması işten bile değildi. Yine de bir yanım bunu yapmayacağını söylüyordu.

Sağa dönerken, "Garipsin." diye mırıldanmadan edemedim.

"Neden kendi kendine laf sokuyorsun bana?" 

Diablo'nun cevap vermesini beklemiyordum.

İlk önce çekinsem de onun yaptıkları aklıma geldikçe çekincem uçup gitti. Sinir daha fazlaydı. 

"Feda'yı neredeyse öldürecektin. Beni ölümle tehdit ettin. Şimdi de hayatın pahasına koruyacağım havasına giriyorsun. Aşırı ikiyüzlüce." 

Diablo duraksayıp bana baktı. Bunu dememi beklemiyor gibiydi. Gerilemek istedim ama kendimi sıktım. Gerçek niyetini öğrenmek daha mantıklıydı.

Derin bir nefes verirken, "Elinde silah olan biriyle daha kibar konuşmalısın." demiş ve önüne dönerek yürümeye devam etmişti. Yüzüm buruştu. Tabii canım.

"Yanlış bir şey demediğim için cevap veremedin değil mi? Eğer beni yem atma gibi planın varsa söyle de kendimi hazırlayayım."

Dalga geçercesine konuşmam onu germiş gibiydi çünkü omuzları dikleşti. Bana omzunun üstünden ters bir bakış attı. Kaşlarımı kaldırdım. Çok da yanlış bir şey söylemiyordum.

"Senin zeki olman gerekiyordu." diye homurdandı. Yüzümü buruşturdum. Zeki olmasam burada olamazdım zaten. Aptal herif. Bunları yüzüne söyleyemedim tabii. O homurdanmasına devam etti. "Sana ihtiyacımız varken ne diye seni yem edeyim o canavara? Eğer öyle bir amacım olsaydı başta korumazdım seni. O şey seni yerken kaçar giderdim."

Bir süre bir şey demedim çünkü haklıydı. Yine de zamanında canımı almakla tehdit etmiş birine güvenemiyordum. İnsanların gerçek yüzleri en tehlikeli anlarda açığa çıkardı. Can korkusundan beni ileri atabilirdi. Neden olmasın? Biz insandık.

Yine de tavırları böyle bir şeyin yaşanmayacağını söylüyordu.

Sessiz kalmayı tercih ettim. O da konuşmadı zaten. Beş dakika kadar koridorlarda dolanıp durduk.

BİLİNCİN ÖTESİNDEKİ | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin