Bölüm 27: Ben ve Sen... İkimiz... 🦊

896 91 78
                                    

🦊

MISRA BELGİN

Salona girdiğimde Yeşim kahvaltıyı hazırlıyordu. Ona sakince baktıktan sonra salona kısa bir bakış atarak "Günaydın." dediğimde bana gülerek baktı.

"Günaydın canım." dediğin de sessizce etrafıma bakındım.

"Ferit, nerede?" mırıldandığımda gülerek bana baktı.

"Bazı işleri vardı bu yüzden de dün erken ayrıldı." dediğinde onu yavaşça onayladım. Benim onayıma gülerek "Hadi gel otur. Acıkmış olmalısın." dediğinde onu yavaşça onayladım. O masaya oturduğunda bende onun ardından oturdum.

"Neden gitti? Bir şey mi oldu?" sorduğumda bana gülerek önüme doldurduğu çayı bıraktı.

"Ah, bende bilmiyorum sen telefonla konuşmak için gittiğinde o da gitmesi gerektiğini söyledi." dediğinde onu yavaşça onayladım. Dudağımı ısırarak önümdeki kahvaltılıklara baktım. Benim sessiz halime dayanamayıp "Merih ve senin düğünün daha yapılmadı değil mi?" sorduğunda ona baktım.

"Evet daha yapmadık." dediğimde dikkatle bana baktı.

"Peki nasıl bir şey istiyorsun? Yani şu olaylar bittikten sonra kesin bir düğün yaparlar bu yüzden de sen ne düşünüyorsun?" sorduğunda bende ona dikkatle baktım.

"Şey, kır düğünü istiyorum. Merih kış olduğu için yazın yapabileceğimizi söyledi." dediğimde beni kafasıyla onayladı.

"Çok güzel... Ferit'in aklına sokmalıyım bu fikri!" dediğinde bende güldüm. Daha sonra aklıma gelenle dudağımı ısırarak ona baktım. Benim bakışımı görünce "Sormak istediğini sorabilirsin." dediğinde tamamen ona döndüm.

"Ferit ile ne zamandan beri berabersiniz Yani şey..." mırıldanmaya başladığımda, güldü.

"Sorun değil. Biz yaklaşık 4 yıldır beraberiz." dediğinde şaşkınca ona baktım. Onun hakkındaki tüm haberler o zaman çıkmaya başlamamış mıydı? Benim bakışımı görünce "Hakkındaki tüm söylentiler ve haberler yalan. Benimle beraber olduğunu kimse öğrenmesin diye tutulmuş kadınlardan oluşuyor o haberler." dediğinde şaşkınca ona baktım.

"Yine de bu seni rahatsız etmiyor mu?" sorduğumda iç çekerek elindeki çaya baktı.

"Rahatsız oluyorum ama... bunu ikimiz için yapıyor." dediğinde onu yavaşça onayladım. Benim onayıma gülerek "Biz sizin gibi direkt evlenemiyoruz ne yazık ki." dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Elindeki çayı bırakarak "Üzgünüm, sizin evlilik pek de iyi yollarla olmadı ve bende... özür dilerim." dediğinde onu hızlıca reddettim.

"Haklısın, bunun için özür dileme. Hem istemeden olan bir evlilikti." dediğimde anlamayarak bana baktı.

"Nasıl yani? Merih'i sevmeden mi evlendin! Ferit bana Merih ile birbirinizi sevdiğinizi söylemişti ve sende..." diyeceği sırada onu hızlıca durdurdum.

"Hayır, Dize'yi seviyorum. Sadece evlilik bir anda oluverdi." dediğimde beni kafasıyla onayladı.

"Anladım." dediğinde ona güldüm. Bu konuşmadan sonra ikimizde sessizce kahvaltıya devam ettik. Masayı toplamasın da ona yardım ettikten sonra ikimizde koltuğa geçtik. Ben sessizce otururken o da telefonda bir şeylere bakıyordu. İç çekerek dünü düşündüm. Merih ile konuştuğum için mutluyum ama dün konuşmanın ortasında uyuya kaldığım için Merih'in telefonu ne zaman kapattığını bilmiyorum ve bu çok utanç verici. Bir süre bu şekilde dursak da Yeşim bir den ayağa kalkarak "Gitmeniz gerek!" dediğinde anlamayarak ona baktım. O ise elindeki telefondan bazı görüntülere bakıyordu.

"Ne oluyor?" sorduğumda kolumu tutarak beni uyandığım odaya götürdü.

"Bizi hemen bulmuşlar!" dediğinde anlamayarak ona baktım. Benim bakışıma gülerek "Kim olduklarını tam olarak bilmesem de tam bir baş belaları! Seni getirirken de peşimize bunlar vardı!" diyerek elini gece lambasının takılı olduğu prize vurdu. Şaşkınca ona bakarken "Biraz silahlansak çok da sorun olmaz!" diyerek üsten düşen bağlı silahlara şaşkınca baktım.

"Sen." mırıldanınca bana gülerek bağlı silahlardan birini aldı.

"Bunu sana daha önce söyleseydim kaçırdın!" diyerek çekmeceden çıkardığı maskelerden birini bana vererek diğerini de kendisi taktı. Kapının kırılma sesiyle Yeşim elindeki bombanın pimini çekerek kapının arkasından içeriye doğru bombayı attı. Daha sonrada bana dönerek "Tak onu ve içeride kal!" dediğinde onu onaylayarak dediğini yaptım. Onun odadan çıkmasıyla dışarıdan silah sesleri duyulmaya başladı. Odaya girmeme rağmen attığı bombadan dolayı bu odaya dahi duman gitmişti. Kokuyla nefes almaya başladığımda Uykuluya odaklanmaya çalıştım. Ona ne kadar odaklanmaya çalışırsam çalışayım dışarıdan duyduğum bağırma ve silah sesleri beni daha da stres yapmaya başladı. Elimi kulaklarıma koymamla birinin ellerimi tuttuğunu hissetmem bir oldu.

"Kaçacak mısın? Bir korkak gibi kaçacak mısın?" sorduğunda elimi kulaklarımdan çekerek arkamı döndüm.

"Kimsin?" sorarak etrafıma bakınmaya çalıştım ama duman görüşümü engelledi.

"Hadi ama Mısra ben senim, beni nasıl tanımazsın! Ben ve sen... ikimiz..." dediğinde korkuyla dumana bulanmış odaya bakınmaya devam ettim. Korkum daha da artmaya başladığında "Zamanı geldiğinde beni kabulleneceksin kızıl tilkim." dediğinde gözlerimin kararması bir oldu. Ve en son duyduğum şey ise "Ama şu an tüm kontrol benim küçüğüm. " olmuştu. Bundan sonrası ise boşluk hissiydi. Sonsuz karanlıkta etrafıma bakınmaya başladım.

"Neredeyim?" mırıldanarak etrafım da dönmeye başladım.

"Beni sakladığın boşlukta." dediğinde, sesin bu söylediğine anlam vermedim.

"Ne? Sen kimsin? Ne saçmalıyorsun?" bağırdığım da sesimin yankısını duydum.

"Ben kim miyim? Söyledim ya Mısra." diyen sese döndüğümde kendimi görmem bir oldu. Bana gülerek " Ben senim Mısra!" diyerek daha da güldüğünde korkuyla geri adım attım.

"Saçmalık!" dediğimde tekrar güldü.

"Öyle mi?" dediğinde bu seferde arkamda çıktı. Beyaz saçları ve parıldayan buz mavisi gözleriyle bana daha da güldü.

"Sen sadece bana benziyorsun ama ben değilsin! Seni tanımıyorum!" dediğimde kafasını iki yana sallayarak bana doğru yürüdü.

"Sorun değil Mısra. Zamanı geldiğinde beni kabul ettiğin zaman kim olduğumu, kim olduğumuzu öğreneceksin." demesiyle bir kez daha gözlerim karardı ve birinin seslerini duymaya başladım.

"Mısra, Kızıl Güzeli! Hadi aç gözlerini." bağıran Merih'in sesini duyduğumda başta bulanık görsemde yavaşça normal görmeye başladım. Ona baktığımda gülerek "Kızıl Güzeli, bana dikkatle bak! Benim Dize." dediğinde kaşlarımı çatarak bana bakan diğerlerine baktım. Hepsi dikkatle bana bakıyordu ama gözlerim en son yaralı olan Yeşim'e takıldı. Vücudunda buzla oluşturulmuş pençe izleri vardı. Ona dikkatle bakma şeklimi biraz da olsa onu korkutmuştu. Ferit önüne geçerek ona bakmama izin vermediğinde "Mısra?" diyen Merih'e döndüm.

"Dize." dediğimde gülerek beni onayladı.

"Evet benim Kızıl Güzeli." dediğinde boynunda Yeşim de gördüğümün aynısı olan buzdan pençe izi vardı.

"Boynuna ne oldu?" diyerek doğrulduğum da elini istemeden de olsa boynunun koydu.

"Ne olduğunu hatırlamıyor musun?" sorduğunda kafamı iki yana salladım.

"Ben, şey." diyerek etrafıma bakınmamla korkuyla Merih'e sarılmam bir oldu. Etrafta parçalanmış cesetler vardı. Korkuyla ona sarıldığımda Ferit soğuk bir sesle,

"Onları sen öldürdün ama hatırlamıyor musun? Ya da Yeşim ve Merih'i de beraberinde öldürmek istediğini!" dediğinde duyduğum soğuk sesle Merih'e dönmem bir oldu. Onları ben mi öldürdüm? Ve o yaralara ben mi yaptım?

🦊BÖLÜM SONU🦊

Tür Savaşları: Anoxtra | TSS | TamamlandıWhere stories live. Discover now