HANGİ KAPI ?

184 22 6
                                    

Şu an bölümü son ses ceza dinleyerek yazıyorum. Az önce ise  nazende dinliyordum. Ruh halim kavga etmiş ili sevgili gibi.

Neyse bu can çekişen espriden sonra  bölüme geçebiliriz ;)

İki kolundan tutmuş sıktıkça sıkıyorlar, zemine demir atmak isteyen ayaklarına inat onu zorla götürmeye çalışıyorlardı .  Bodrum katına inen merdivenlere gelince aynı şekilde adeta sürükleyerek merdivenleri inmeye başladılar.
Duvarları ışıktan mahrum kalmış, zeminin  toz ve kan damlaları tarafından özenle süslenmiş merdivenleri ...

Kim bilir o merdivenler nereye açılıyordu?!
Orada neler yapılıyordu ?!

Beliz'in küfürleri ve çığlıkları eşliğinde bodrum katına inen merdivenler son buldu ve onu karşılayan kapkaranlık ,ucu görünmeyen bir yer oldu.

Görünürde hiçbir şey yoktu. Neyin ne olduğunu anlamak için etrafına dikkatle bakan Beliz biraz sakinleşmişti . Bu sırada ortalığa yeşil ve loş bir ışık teşrif etti.  Beliz eli duvarda duran ve ona sinsi sinsi gülümseyen sarı saçlı kadını görünce ışığı onun açtığını anladı.

Gözleri önce yeşil ve loş ışığın yayıldığı eski ampule gitti. Tavandan öylece sarkıyordu. Sonra kablolara dikkat kesildi . Tavanı saran çeşit çeşit kablo vardı ve uçlarında aynı şekilde öylece sarkan ampuller. Fakat hiçbiri yanmıyordu, yeşil ışık dışında.

" Bence etrafına iyice bakmalısın " dedi sarı saçlı kadın.

Bunun üzerine Beliz etrafını incelemeye başladı. Siyah ve eski ,dibleri küf tutmuş duvarlar vardı. Tam önündeki duvarda yan yana üç kapı vardı.  Kapılar beyaz renkte olsa da kirden ve pastan geçilmiyordu. 
Ne ortalıkta eziyet gören biri ,ne işkence aletleri ne de mide bulandırıcı cinsel şeyler yoktu .

Şu işkenceleri ile meşhur olan bodrum katı bu muydu? Hani eziyet gören, tecavüze uğrayan hastalar? Sapık doktorlar?

Acaba Mert yalan mı söylüyordu diye düşünürken Beliz, " Otur şuraya!" diyerek eski bir sandalyede getirdi sarı saçlı kadın.

Bunun üzerine Beliz itiraz etmeden oturdu ve ," Sence seni neden buraya getirdim?" diye sordu sarı saçlı kadın.

" Bilmiyorum ve bu umurumda değil! Buradan çıkmak istiyorum!" diye cevap verdi Beliz.

"Şşt , acelen mi var ? Gidecek bir yerin mi var? Seni bekleyen biri ? Sen zırdelinin tekisin, tek gideceğin yer 18 numaralı oda. Senin odan !"

Evet başlamıştı.  Senin kimsen yok ve delinin tekisin.  Senin yerin 18 numaralı oda . Buradan çıkışın yok ve sen bir hiçsin!

" Burası neresi peki ? Ne yapacağız burada ?"

Masum ve ürkek bir tavır ile sordu Beliz.  O masum ve ürkek tavırların ardında  gerçekleri arayan sinsi bir kadın vardı.

"Bilmem ... Sen seç!"

" Nasıl yani ?"

Beliz'in arkasına geçip iki kolunu onun omuzlarına koydu.
" Önünde üç kapı var ,değil mi ?"

"Evet "

Yavaş yavaş Beliz'in kılığına yaklaştı ve ," Hangi kapının açılacağını sen belirledin! Ben sadece kilidi açacağım" dedi ve kapılara yöneldi.

Beliz , bu kadının ne dediğini anlamıyordu! Üstü kapalı ve ürkütücü bir şekilde konuşuyordu.

Kapılardan ortadaki açılınca derinlerden gelen çığlık sesleri Beliz'in kulaklarına  ulaştı. Dudaklarından " Siktir !" diye afili bir küfür firar etti ve hemen ardından onu aynı şekilde kollarından tutan hasta bakıcılar devreye girdi . Yere devrilen sandalyenin boşlukta çıkarttığı ürkütücü ses ve Beliz'in çığlıkları...

Zor günler başlıyordu!

Kapının ardında çok dar ve uzun bir karidor vardı. Aynı şekilde yeşil ve loş bir ışık tarafından aydınlatılıyordu.  Neydi bu yeşil ışığın sırrı?!

Koridor dar olduğu için Beliz rolünü bozmadan bundan yaralandı. Güya gitmek istemeyen ve zorluk çıkaran bir hastayı oynuyordu. Fakat bu dar koridorda ilk kanı döküldü. Zorluk çıkarınca suratına inen ve dudağını kanatan şiddetli bir tokat.

Dar koridor bitince demir parmaklıklar göründü.  Büyük bir salona açılan bir kapı yerine aynı şekilde büyük bir salona açılan demir parmaklıklar vardı.

Fakat dikkat çeken ve dehşet veren bu değildi! Demir parmaklıkların ardında görünenler!

Sayıları tam belli olmayan ,kimi bir sandalyede bağlı ,üstü başı kan içinde, kimi yerde ,eli kolu bağlı  gözleri kapalı, kimi sedye tarzında bir şeyin üstünde uzanmış ve başında bir sürü kablo ile baygın yatan insanlar. Hepsinin de çıplak ve kan içinde olması...



Gözleri dehşet ile açılan Beliz derin bir çığlık ile " BIRAKIN BENİ!" diye bağırarak kaçmaya çalıştı.

Bunun üzerine ona tekrar tokat atan sarı saçlı kadın, " Seni orospu! Demek deli taklidi yapıp buraya sızdın ha ? Şimdi gerçekten delirmen lazım!" diyerek onun saçlarına asıldı. Çektikçe çekiyordu ve ," Önce bu saçlarını keseceğim! Sonra seni çırılçıplak yapıp bedeninde izler bırakacağım. Yanık? Damga? Hangisini istersen. Sonra senin o küçük aklını alacağım. Bak ! Şunu görüyor musun ? " dedi.  Gösterdiği yerde sedye tarzında ve bir sürü kablosu olan bir alet vardı.
" İşte o bebek herşeyi unutmanı sağlayacak ! Sonra bir daha ,bir daha ve bir daha ! Her seferinde ilk defa tecavüze uğruyormuş gibi ,ilk defa acı çekiyormuş gibi olacaksın! Bunu sen istedin. Ayrıca fazla güzelsin. Sirinimi bozuyorsun" dedi .

Bunların Beliz'de yarattığı yıkım, çaresizlik, korku ,endişe hep birlikte gözlerinden yaşlar dökülmesine sebep oldu . Bedeni korkudan titrerken ," Lütfen bırak beni . Kimseye bir şey söylemem . Çok pişmanım.  Lütfen. Lütfen " dedi .

Artık çok geçti .  Sizce bu kadar riskli işler yapan manyaklar salak olabilir miydi ? Daha önce içeriye sızmış iki kadın gazeteciden sonra bütün odalara gizli kemera koymaları normal değil miydi ?

Peki ya Beliz'e " Oraya giden ilk gazeteci sensin " diyen aşağılık insanlar. Belki daha önce iki kadının sağlam gidip ölü çıktılarını söyleseydiler Beliz deli cesur  yerine akıllı korkak olurdu . Şimdi bu halde olmazdı.

Bölüm sonu.  Ne iğrenç bir hayal gücüm varmış, değil mi ? Bu umurumda değil.  Sadece okuyun gitsin . Şimdi diğer bölümü yazmaya gidiyorum ama önce açık bir çay içmem lazım.

Yazım yanlışı varsa boşverin gitsin. Eğlencesine yazıyorum bu kitabı.

ODA:18 जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें