tokat

291 50 26
                                    

Öncelikle merhaba~ çoook uzun zaman sonra bu kitabıma yb atıyorum umarım okurken keyif alırsınız. Bölüm kısa farkındayım ama böyle kısa geçiş bölümleri yazacağım daha sonra da asıl olaya gireceğiz. Sizden tek ricam okurken yorum atmanız çünkü yorumları okurken motive oluyorum ve yazmak istiyorum. Hepinize şimdiden teşekkürler ve iyi bir gün dilerim ❤️

............................................................................

"Prensim bir şey soracağım."

Zhan kendisine ilgili bir şekilde yaklaşan hizmetliyi dinlediğini belirtmek için kafasını salladı. Uzun bir sessizlik olunca gözlerini orta yaşlarındaki kadına çevirdi.

"Sorabilirsiniz."

"Neden buna katlanıyorsunuz?"

Zhan anlamadığını belirtti.

"Ne demek istiyorsunuz?"

"Bilirsiniz sizi eskiden beri tanırım. Yemeğinizi, suyunuza ben baktım hep. Buraya geldiğiniz görünce de çok sevindim ama neden burada olduğunuzu anlamış değilim. Kendinize 2 aydır eziyet ediyorsunuz."

Zhan kendisini düşünen kadına samimi bir şekilde gülümsedi.

"Benim için endişe etmeyin."

"Ama çok üstünüze geliyorlar.. sizi böyle görmek beni derinden üzüyor."

"Şuan odaklandığım tek şey halkın kurtulması. Çok fazla masum insan var ve burada olan bu insanların ölmesini istemiyorum. Dediğim gibi benim için dertlenmeyin, ben iyiyim."

Orta yaşlarında olan kadın sessizce kabullendi durumu. Ama yine de genç prenses üzülmeden edemiyordum. Sarayda herkes prens Xiao Zhan'a ters davranıyordu ve saygısızlık yapıyordu.

Zhan üzerinde olan saten geceliği çıkardı ve yatağına uzandı. Kadın mumları söndürüp prensin dinlenmesi için oda'dan çıktı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Prens Xiao Zhan yatağında bir hareketlilik hisseti ve korkuyla yerinden doğruldu. Üzerinde olan çarşaf sıyrılınca kendisine bakan küçük çekik gözler ile gülümsedi.

"Burada ne yapıyorsunuz Prensim?"

Küçük çocuk minik elleri ile Xiao Zhan'ı uzanması için yanına çekti.

"Zhan çok korkuyorum."

Prens Xiao Zhan yatağa yerleşip küçük prensi kendisine daha çok çekti.

"Korkmayın ben yanınızdayım. Ne oldu? Anlatmak ister misiniz?"

Küçük çekik gözler hızla dolmaya başlamıştı. Zhan endişe ile küçük prense sarıldı.

"Kimse beni sevmiyor! Cariyelerden bıktım! Annem benden nefret ediyor! Babam artık eskisi gibi benimle ilgili değil.. hizmetçiler babama yaranmak için çok abartılı davranıyor. Çok yoruldum.. kimse yok yanımda. Bugün bir köpek tarafından kovalandım ama azar işiten yine de ben oldum. Anneme korktuğumu söyledim ama beni dinlemedi ve babamın yanına gitti. Yatağımda uzanırken köpeğin bana havlamasını duydum ve çok korktum, bu yüzden sizin yanınıza geldim."

Yani Kral Yibo ve O kadın beraberdi.. kendi dertlerini bir kenara bırakıp küçük prense daha çok sarıldı.

"Endişe etmeyin ben buradayım. Ben güçlü biriyim bu yüzden köpekler buraya gelemez ve küçük prensimize zarar veremez. Anladınız mı?"

Yuan küçük kızarmış burnunu çekerken kafası ile kollarında olduğu adamı onayladı.

"Şimdi uyuyalım. Yarın yeni ve uzun bir gün."

"Mm."

..................

"Efendim her yere baktık ama prensimiz yok."

Cariyeler sabah giydirmek için prense bakmış ama küçük prensi her yerde aramalarına rağmen bir türlü bulamamışlardı. En sonunda haber Kralla ulaşmıştı.

"Ne demek prensimiz yok?"

Baş kalfa, kafasını öne eğerek bir adım öne çıktı.

"Sarayın her yerine baktık lakin prensimiz yok Kralım."

Yibo panikle ne yapacağını şaşırdı. Yanında olan cariyesi de bir o kadar endişeli görünüyordu. Ya küçük oğlu düşmanları tarafından kaçırıldıysa.. 

Altın kapı açıldı.

"Prens Xiao Zhan ve Prens Yuan geldiler."

Yibo sinirle kaşlarını çattı. Zhan kucağında küçük prens ile içeriye girdi.

Daha konuşmaya fırsat bulmadan Kralın gözdesi tarafından yüzüne bir tokat yemişti.

"EVLADIMA NE YAPTIN? ÇOCUĞUMU DA KENDİN GİBİ HAİN Mİ EDCEKSİN!"

"Anne!"

"Sus sen!"

Zhan etkilenmemiş gibi davranarak kucağında olan çocuğu yere bıraktı ve baş kalfaya seslendi.

"Xu Jie, Lütfen Prensi odasına götürün."

Baş kalfa alel acele küçük prensin elinden tutu ve onu odadan çıkardı.

"Ne yaptığını sanıyorsun Xiao Zhan! Sana sorun çıkarmamanı söylemiştim."

Zhan kol yenlerini düzelti ve sakin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Prensi yalnız bırakan sizlersiniz Kralım. Kendisi dün bir köpek tarafından kovalanmış ve bunu annesine ve cariyelere söylemesine rağmen görmezden gelinmiş. Yalnız bırakıldığı için yanıma geldi ve ben de kendisi ile ilgilendim."

Ying sinirle Xiao Zhan'ın üzerine yürüdü ve cübbesinin yenlerini tutu. Xiao Zhan hafifçe güldü ve genç kadının ellerini kendisinden uzaklaştırdı.

"Sessiz kaldığım için beni pasif sanmış olabilirsiniz ama değilim."

Kadını geriye doğru iti.

"Kendine gel! Basit bir cariye hangi hakla bana tokat atıp üzerime yürüyebilir? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Buraya geldiğim günden beri bana yaptığınız bütün saygısızlığa göz yumdum ama KİMSE ÖZELLİKLE DE SORUMSUZ BİR KADIN OLAN SİZ BANA EL KALDIRAMAZSINIZ!"

Yibo öfkeyle sesini yükselten adama yaklaştı.

"Benim karşımda haddini aşma! Kim oluyorsun da gözümün önünde bağıra biliyorsun?"

Zhan yapmacık bir şekilde güldü.

"Haha.. sizin karşınızda tokat yediğim ve azar işitiğim vakit sesinizi çıkarmadınız lakin.."

"Gözümde bir değerin yok çünkü."

Xiao Zhan içinde bir yerde oluşan ağrıya rağmen gülümsedi.

"Kral Yibo bir şeylerin farkında değilsiniz sanırım. Eğer bu hatun ceza almaz ise abim ile görüşüp iş birliğimizi bitirmesini rica edeceğim. Karar sizin."

Xiao Zhan hafifçe Kralın karşısında eğilip oda'dan çıktı.

Ying hırsla Kral Yibo'ya döndü.

"Gerçekten beni böyle aşağılamasına izin mi vereceksiniz?"

Yibo ağrıyan başına elini attı. Xiao Zhan denen bu oğlancıya katlanamıyordu ve ondan etiyle kemiğiyle nefret ediyordu.

Surya ve iNyanga Where stories live. Discover now