"Am I Dying?"

129 24 27
                                    

Soobin: Bugün stüdyoda buluşalım. Önemli bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor.

Beomgyu: Hangi konu hakkında konuşacağız peki

Taehyun: Onu gelince söylerim ben sana

Taehyun: Hadi gelin, sizi bekliyoruz burada

Yeonjun: Ben gelmesem olur mu

Soobin: Olmaz Hyung, bu konu gerçekten çok önemli

Taehyun: Bir sorun yok değil mi Hyung?

Yeonjun: Nedenini bilmediğim halde ölüyormuşum gibi hissediyorum

                                 ~

Stüdyoya vardığımızda hepimiz yere oturmuş, konuşmaya başlamıştık. Bu olaydan sonra kim ne görmüş, ne yapmış, bunu açıklığa kavuşturmam gerekiyordu. İlk önce sözü ben almıştım ve tüm yaşadıklarımı hatırladığım kadarıyla anlatmıştım. Herkes tedirgin gözlerle bir bana, bir de Yeonjun hyung'a bakmıştı. Yeonjun hyung ise hiçbir tepki vermeden sadece baygın gözlerle yere bakıyordu. Soobin Hyung da gördüklerini anlattıktan sonra Beomgyu hyung'a dönüp "Hyung yaşadıklarını bize hatırladığın kadarıyla anlatabilir misin?" diye sordum. Büyük bir memnuniyetle kabul etti ve yavaş yavaş gördüklerini anlatmaya başladı:

"Simsiyah bir yerdeydim, üstten az da olsa ışık geliyordu. Bir yerden ses gelmişti. Arkama baktığımda bir sürü cam üstümden geçmişti.

Hepsi neredeyse benim yansımamı gösteriyordu. Sonra camlar kayboldu ve arkamda bir kapı belirdi. Zincirle kilitlenmişti, bu yüzden çok az açabilmiştim kapıyı. İçeride ben vardım ve bir adamla kavga ediyordum.
Elimde de bir kitap vardı. Ceketimle o kitabı saklamaya çalışırken bir yandan karşımdaki adamı ittiriyordum. En sonunda sırtımdan diken tipi bir şey çıkmıştı. Ama bir dikene göre daha büyüktü. O an adeta bir canavara dönüşmüştüm. Telefonumda o anın videosu dahi var. Şimdi gösterme şansım yok ama başka bir zaman gösterebilirim size. Onun dışında yaşadığım şey cidden çok garipti ve adeta bir kabus gibiydi."

Herkes büyük bir hayretle bakıyordu Beomgyu hyung'a. Sonra Hueningkai o videoya bakmak istediğini söyleyince telefonunu çıkardı ve videoyu bize izletti.

Tıpkı korku filmi için çekilen bir sahneyi andırıyordu gördüklerimiz. Video bittiğinde ilk bu izlediğimiz şeyin şokunu üstümüzden atmaya çalıştık ve rahatladığımı farkedince de Hueningkai'den bu sefer anlatmasını istedim.

İlk başta yeltense de o da her şeyi anlatmaya başladı:
"Soobin hyung'un peşinden ben de asansörün oraya koşmuştum ama siyah bir alana gelmiştim bende çoktan. Sonra ışıklar belirdi, bir yol çiziyordu adeta bu ışıklar. Koşmaya çalıştım bir süre. Yorulduğum için durduğunda arkamda bir kapı belirdi benim de. Kapıyı açtığımda gökyüzüne çıkmıştım. Karşımda bir kapı daha vardı. O kapıdan da siz çıkıverdiniz dışarıya. Yanınıza gelmeye çalıştım ama birkaç adımdan sonra geri dönmüştüm bende"

Bu sefer çok fazla bir şey anlayamamıştık. Diğerlerine göre biraz normal gibiydi ama empati kurduğumuz zaman gördüğümüz şeyler gerçekten garip ve aynı zamanda da kötü olabiliyordu.

Daha fazla vaktimiz yok diye düşünerek hemen Yeonjun hyung'a baktım. Hala hiç bir tepki vermiyordu. "İyi misin" diye sordum ama duymamış gibiydi. Yanına biraz daha yakınlaştım ve ona seslendim.
Kendine gelmiş gibi bir anlık korkuyla bana baktığında "Hyung iyisin değil mi, eğer iyi değilsen anlatmayabilirsin diyecektim sana" dedim. İyi olduğunu söyledi ve yorgunluğunu önemsemeden gördüklerini anlatmaya başladı:

"Her yer çok karanlıktı, üstümde bir spot ışığı vardı tek aydınlık olarak. Sonra bir ışık belirdi. O ışığa doğru ilerledim bende.

Artık dışarı çıktığımda da tüm dünya yıkılmış, hayatta kalmış tek kişi benmişim gibi bir hal vardı dışarıda. Merdivenlerden yukarıya çıktım ve havaya bakmaya başladım. Gri bulutlar kaplamıştı, ara sıra da bulutların arkasından kızıl bir görüntü çıkıyordu.

Durduğum yere biraz daha baktıktan sonra aşağıda bir şeyin olduğunu farkettim. İlk başta bakınca pek bir şey görünmüyordu.
Daha yakından baktığımda o şey bendim. Bedenim kanlar içerisinde bu harabenin ortasında yatıyordu. Başımdan aşağı kanlar akıyordu.
O anki gördüğüm şey korku filmlerindeki bir sahneden farksızdı resmen. Büyük bir hayretle ve korkuyla ölü bedenime baktıktan sonra bir ses duydum ve hemen yana baktığımda yine o kediyi gördüm. Mavi ve yeşil gözleriyle bana bakıp miyavlıyordu. O an gerçekten hiç bu kadar korkmamıştım ve kendimi çaresiz hissetmemiştim"

Son cümlesinden sonra bir sessizlik oluşmuştu. Baya solgun görünüyordu. Bayılacak olursa kafasını vurmasın diye ona sıkıca sarıldım. Bunu farketmesi biraz geç olmuştu ama farkedince sarılmama karşılık verdi ve gözlerime bakıp "Taehyunie ben şuan ölüyor muyum" diye sordu yorgun ama bir o kadar da tedirgin bir ifadeyle.

Bu belki içlerinde sorduğu en can yakan sorulardan biriydi. Gözlerimdeki yaşlar yavaşça yanağımdan süzüldü ve "Bunu bilemem ki Hyung, ama bana sorsan seni gerçekten kaybetmeye korkuyorum" dedim. Ona daha sıkı sarılmıştım, "Kim ne derse desin, lütfen ölme Yeonjunie Hyung" diyip ağlamaya başladım. Yeonjun hyung hemen gözümdeki yaşları sildi. Bana bir şey söyleyecekmiş gibi bakmaya başladı ilk başta. Bu bakışların çok bir anlamı yok gibiydi, yaklaşık birkaç dakika sonra beni dudaklarımdan öpmeye başlayınca netlik kazanmıştı.

Öpmeye başladığı andan itibaren daha çok ağlamaya başladım. Sesimi çıkaramıyordum ama gözümdeki yaşlarla öpücüklerine karşılık veriyordum bir şekilde.

Bir süre sonra dudaklarını ayırdı ve yorgun olsa dahi yine de mutlu bir yüz ifadesi ile "Seni seviyorum Taehyun, ister harabede ölmüş olayım, ister bedenimi çiçekler kaplasın, ister başka bir sebepten ölmüş olayım. Sonraki hayatımda da seni sevmeye devam edeceğim. Ama bu öyle sıradan bir sevgi olsaydı bunu şimdi böyle bir anda söylemezdim. Ben sana aslında çok aşığım ama bunu açıklayacak cesareti bulamadım hiçbir zaman" dedi.

Bunları söylerken ağlamamaya çalışıyordum bir yandan ama hiç elimde değildi. Son sözlerini de dudaklarıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra "lütfen beni unutma olur mu Taehyunie, ve beni bir gün hayata geri döndüreceğini biliyorum. O zamana kadar ama beni bekle" diyerek söylemiş oldu.

Gözlerini kapatmış, boynundaki kesikten de kan akmasına izin vermişti bedeni. Hem kolundan, hem de boynundan mor renkli kan büyük bir şiddetle akıyordu. Ben ise gözümde yaşlarla kucağımda kalmış olan bedeni izliyordum.

Ölmüş olmasına rağmen yine de çok güzeldi ama güzelliği yüreğimi incitiyordu. Baktığım zaman ağlayışımı şiddetlendiriyor, onu daha da özlememe sebep oluyordu. Ben ağlarken diğerleri de sıra ile bana sarılıp ağlamaya başlamıştı. Hepimizin o gün en acı verici günü olmuştu ve bu böyle tarihe geçmişti bizim için..

Evet yine ben.. Yeonjun öldü, iki gözüm iki çeşme şuan... AĞLIYORUM DOKUNMAYIN BANA! Bu fici yazarken hiç bu kadar psikolojimin bozulacağını düşünmemiştim :''. Her neyse, bir sonraki bölüm için beklemede kalın 💗

 Her neyse, bir sonraki bölüm için beklemede kalın 💗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
finding you i've lost, taejun.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin