Söyledikleri hala kafamın içinde dolanıyordu. Sözlerini bitirdikten sonra sağa baktı ve "sanırım geldiler" dedi. Kim gelmişti? Neyden söz ediyordu o? Bunları soramadan bir anda Yeonjun hyung'un sırtına bir ok saplanmıştı. Onu gördüğüm ilk gece bana saplanan okun aynısıydı. Saplandığı an anında bedeni yine kucağımdaydı.
Ve ellerimden kayıp giden o bedeni yarı yolda bıraktığımda karşıma yine o yaratık çıkmıştı. Ona artık şeytan bile demeye başlamıştım çünkü bize o kadar zarar veriyordu ki, insana bazen ölecekmiş gibi de hissettirebiliyordu. Her şeyden önce onun yüzünden belki hayatta en çok sevdiğim insanı kaybetmiştim. En çok bundan nefret ediyordum.
Ama bu içinde kaybolduğumuz ateşin içinden de bir şekilde çıkmamız ve Yeonjun hyung'u kurtarmamız gerekiyordu. Bir işe düştüysek sonuçta devamı gelmeliydi bunun. O kedi yine üstüme geldiğinde rüyadan uyanmış ve etrafıma bakmaya başlamıştım. Bu sefer gözümde yaşlarla uyanmıştım. Hemen yanağımı sildim ve Yeonjun hyung'un yatağına baktım. Ama orada değildi. Kendi başına gidemezdi ya da birileri de onu götürmüş olamazdı. Biri onu kaçırmış olmalıydı. Her yeri aramaya başladım. Diğerleri de yoktu. Sadece Soobin Hyung kulübede benimle beraberdi. Yanıma geldi ve bana neler olduğunu sordu. Ona tam manasıyla bir açıklama yapamamıştım, o da anlamış gibi göründüğü için sorun etmeyeceğini tahmin ettim ve hemen dışarıya çıktım. Her yer çok karanlıktı. Çiçeklerin rengi solmuş, gökyüzü simsiyahtı. Yer mor bir sıvıyla kaplanmış gibiydi.
Bir an aklıma stüdyodaki deprem gelmişti. Zaman yolculuğu yapıp kısa bir süreliğine de olsa Yeonjun hyung'un ölümünü görmüştüm. Buna benzer bir şeyler oluyordu o an. Ama tek sorun, Soobin hyung'la bir başımıza kalmıştık burada. Beomgyu hyung ve Kai'yi nasıl bulacağımız hakkında en ufak bir fikrimiz dahi yoktu. Ve bunun üstüne Yeonjun hyung da kayıptı.
Soobin Hyung'la bir karara vardık ve en sonunda ikiye ayrılarak diğerlerini aramaya başladık. Her yer karanlık olduğu için görüş alanım daralıyordu. İlerledikçe nereye gittiğimi bilmiyor, elimdeki küçük telefon ışığıyla adımlarımı izlerken bir yandan Beomgyu ve Yeonjun hyung'u arıyordum. Ormanın derinliklerine girdiğimde ikinci bir ışık görmüştüm. Telefon ışığına benziyordu o da.
Yakınına gittiğimde bu kişinin Beomgyu Hyung olduğunu anlamıştım. Yaralanmıştı ve bizi arıyor gibiydi. Beni görür görmez koşarak yanıma geldi ve bana sarılarak "saatlerdir sizi arıyorum burada" dedi. Sarılmasına karşılık verince titremeye başlamıştı. Sonuçta yalnız başına bir ormanda kalmak baya korkutucuydu. Ona bir süre sarıldıktan sonra diğerlerinin nerede olduğunu bilip bilmediğini sordum. Bana "Kai nerede bilmiyorum ama Yeonjun hyung bir anda ortadan kayboldu, bir şey onun etrafını sardı ve bir süre sonra ikisi birden gitmişti. Onu aramak için çıktığımda bende kayboldum" dedi ve telefonun ışığını ayak izlerime götürdü. "Bunlarla belki evin yolunu bulabilirim" dedi ama onu tek başıma eve gönderemezdim. Bu yüzden yanımda kalmasını istedim ve Soobin hyung'u aramaya başladım. Bu neredeyse bir 5 saat sürmüştü. Onu bulduğumuzda Kai ile beraber yaralanmışlardı. Koşarak onlara sarıldım ve bu yaraların nasıl oluştuğunu sordum. Kai anlatmakta güçlük çekiyordu.
Soobin Hyung'a baktığımda bana "Yeonjun hyung'un peşinde olan o yaratık bizi buldu burada, onu durdurmaya çalışırken ikimiz de yaralandık" demişti. Onu kaç kez öldürmeye çalışsak da neyi yanlış yaptığımızı bir türlü anlayamamıştım. Ama bu sefer onu yok etmemiz gerekti. Kitabı az da olsa düzeltebilmiştim. Onu aramaya başladığımda yanıma almadığımı hatırladım ve iyice panikleyip ceketimi dahi çıkarıp iyice aramaya başladım. Soobin Hyung beni durdurabilmişti.
Elimdeki tek silahı da Yeonjun hyung'u aramak için çıkmadan önce yanıma almayı unutmuştum. Evde olmadığımız için kitabın tekrardan bozulma ihtimali vardı.
Artık ne yapacağımızı bilemez bir halde Yeonjun hyung'u aramaya başladık. Hepimiz sesleniyorduk ona, duymayacağından emin olduğumuz halde... Bir ihtimal yine de deneyelim dedik. Ama baktığımız her yerde bambaşka bir şey vardı. İki saat sonra onu bulmaya çalışırken hepimiz kaybolmuştuk.
Dışarısı baya soğuktu ve yanımızda hiç bir şey yoktu. Kai birkaç odunla yanımıza geldi ve ateş yakabileceğimizi söyleyip odunları bana verdi. Dalları birbirine sürtmeye çalışarak birkaç dakika boyunca da ateş yakmak için uğraşmıştım. Ateş yanmaya başladığında hepimiz etrafına geçip biraz konuşmaya başladık. Hepimizin derdi Yeonjun hyung'u kurtarmaktı.
Elimden hiç bir şey gelmediğini farkettiğim an Answer'ı mırıldanmaya başlamıştım. Bu şarkıyı hep üzgün veya çaresiz hissettiğim zaman belki biraz daha iyi hissettirir diye sürekli mırıldanıyordum.
"Her şey böyle kalırsa, ne zamana kadar
Bu yolda devam edecek miyim?
aynada kendime bakıyorum
cevabı bulamıyorum
Hala biraz kırık olan kalp
Hala bu anı sıkı tutmak istiyor
Çömeldiğim ve gözyaşı döktüğüm gecelerde
Yalnızlık beni büyüttü
Korkudan çaresiz hissetmek
kendimi suçlamaya başladım
Geçen günler arasında
sadece hayal kurmaya devam etmek istiyorum"
Bu iki kısmı söylerken Soobin Hyung yanıma gelip bana sarıldı. Bu şarkıyı hele onun yanında da birçok kez mırıldanmıştım. Artık kendimi onun kollarına bırakıp gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya doğru akmasına izin vermiştim. Yeonjun hyung'un ölümünden neredeyse 4 ay geçmişti ama o an hala dün gibi aklımdaydı ve gün geçtikçe iyice canımı yakıyordu.
Gözyaşlarıyla Soobin Hyung'a baktım ve "Hyung, aşık olmak nasıl bir şey?" diye sordum. Uzun bir süre düşündü, tam sözü alacakken Kai "Aşık olmak sevdiğine kavuşmak için elinden gelenin en iyisini yapmaktır" diyerek soruma cevap verdi. Sonra "aslında aşkın tanımı kişiden kişiye değişir, ben sadece sana uygun olanı söyledim" diye de ekledi söyleyeceklerine.
Soobin Hyung da ona katıldı ve "biliyor musun, aşk benim için de sevdiğin halde onu kırmamak için katlanmak demek aslında" dedi. Sonra Kai'ye baktı ve "Sanırım ben de Kai'ye aşığım, ilk başta Yeonjun hyung'a aşık olduğumu sanmıştım ama onun gerçek hislerini görememiştim. Sonra sen çıktın, bana iyi geliyordun ama bunun gerçekten aşk olduğunu bilememişim bile. Sen yanımda olsan bile Kai'nin hep yanımda olmasını istedim ben. Ama bu seni sevmediğim anlamına gelmiyor. Sadece hissettiğim duygular çok farklı ve bu da aşkmış sanırım. Eğer gerçekten aşıksam bilin ki ben Kai'ye aşığım" dedi. Kafam karışmıştı. O gerçekten de Kai'ye mi aşıktı? Ben bile tam duygularımı açık edememişken Soobin Hyung benden hızlı davranmıştı bu konuda. Bu yüzden ona hayrandım. Duyguları konusunda da bu kadar kararlı olması çok iyiydi cidden. Ama benim de bu kafa karışıklığımı bir şekilde gidermem lazımdı. Evet, ben başından beri Yeonjun hyung'a aşık olduğumu söylüyordum ama bunu kafamda da kesin olarak belirleyememiştim. Sadece bana çok iyi geliyordu.
Ben de bunu ilk başta aşk sanmıştım, aynı Soobin Hyung gibi. Ama bu konuşmadan sonra artık gerçekten aşık olduğumu anlamıştım. Ve bu sevgimi ona gösterebilmek için ona kavuşmak için daha da çabalamam lazımdı. Bunları düşünürken bir ışık geldi yanımdan. Daha doğrusu bu ışığı sadece ben görüyor gibiydim. Işığa doğru ilerlemeye başladım. İlerledikçe sanki bu yol daha da uzuyordu. Bir saat boyunca aralıksız yürüdükten sonra karşımda bir gölge belirdi. Sonra da bir ses geldi. "Taehyunie" diyerek bana sesleniyordu.
Bu ses bana o kadar tanıdık gelmişti ki, koşarak o gölgeye doğru ilerlemeye başladım. Ama yine zifiri karanlığa gitmiştim. O ses hala beni çağırıyordu. Sanki birisi beni Yeonjun hyung'un sesiyle manipüle etmeye çalışıyor gibiydi. Sesin kaynağını bulmaya çalışırken bir anda her yer sis olmuştu. Önümü görmekte baya zorlanıyordum. Sisin azaldığı yere doğru giderken görüntü yavaş da olsa netlik kazanmaya başlamıştı. Yürümeyi bitirdiğimde bembeyaz bir yere gelmiştim.
Gökyüzü siyahtı ama yerlerdeki donmuş çiçekler ortalığı aydınlatmaya yetiyordu. Az ileride cam kapaklı bir tabut ve etrafına sarılmış bir sürü de çiçek vardı. Bir anda buraya nasıl geldiğimi düşünürken o tabutun içindekinin Yeonjun hyung olabileceği aklıma geldi ve koşarak oraya doğru gitmeye başladım. Umudumu yitirmemiştim hala. Bir şeyler yapabilirdim, ama karşıma herhangi bir engel çıkmasaydı. O ruh yine karşıma çıkmıştı. Baya korktuğum için bir anda yere düşmüştüm. Şimdi ne yapacaktım ben?
-devamı diğer bölümde-
ESTÁS LEYENDO
finding you i've lost, taejun.
Fanfiction"Aşk benim için sevdiğine kavuşmak için elinden gelenin en iyisini yapmak demekmiş, öyleyse artık sana kavuşabildim mi hyung?" #1 on Taejun 🤧 [finished]
