"There's A Hope That's Waiting For You In The Dark" (Final)

112 12 1
                                    

Durduğum yerde korkudan titremeye başlamıştım. Bir silahım dahi yoktu yanımda. Şimdi o beni öldürmek için tam karşımda duruyordu. Etrafıma baktım belki bana yardımcı olabilecek bir şeyler bulabilmek için. O an resmen ölümle burun burunaydım. Sonra bir anda buzdan bir kılıç buldum ve hemen elime alıp yerimden kalktım.

Yerimi aldım ve kendimi korumak için o yaratığa doğru savurmaya başladım kılıcı. Pek bir işe yaramıyordu bu ama en azından denemeye değerdi. Sonra yanımda bir anda bir kese belirmişti. İçi boştu ve bu kese ile ne yapacağımı bilmiyordum. Bu yüzden cebime koydum ve beklemeye başladım. O sırada o yaratık şekil değiştirmişti ve bu sefer Soobin Hyung'un görüntüsüne ulaşmıştı. Beni yenik düşürmek için elinden yaptığı buradan bile belli oluyordu. Çaresizlikten ona bakakalmıştım ve Soobin hyung'un yanıma geldiğini bile farkedememiştim. Diğerleri de yanımdaydı. Bir anda kendime geldim ve yanımdaki Soobin Hyung'a sarıldım. En azından biraz da olsa desteğe ihtiyacım vardı.
Tekrardan gözyaşları dökmeye başladığımda etrafımız sarılmıştı. Hepimizin elinde bir silah vardı artık. Beomgyu ve Kai'ye diğerleri ile uğraşmasını söyledikten sonra benim de Soobin Hyung ile beraber asıl yaratığı öldürmem gerekiyordu. Ona doğru koşarken karşımıza daha fazlası çıkıyordu. Ben kılıcımla, Soobin Hyung da gelirken bulduğunu düşündüğüm oku ve yayıyla bu önümüze çıkan canavarları öldürmeye çalıştık.

Tam yakınlaştık derken karşımıza bambaşka bir şey çıkmıştı. Ve o Yeonjun hyung'a benziyordu. Yanındaki de Jiyeon noona'ydı. Buna inanmamamız gerekiyordu ama Soobin Hyung'u o an kaybetmiştim. Gözyaşları içinde Yeonjun hyung gibi görünen o şeye koşmaya başladı. Bir yandan ben de ona koşuyordum ona bir şey olmasın diye. Tam karşısına geldiğimde onları kılıcımla haklamıştım.

Arkama baktığımda Beomgyu Hyung ortalıklarda yoktu yine. Ama o an onu düşünememiştim bu yaşadığımız yüzünden. Yaratıkların sayısı her birini öldürdükçe artmaya devam ediyordu. Kai de en sonunda yanımıza gelmişti bize destek olmak için. Ona Beomgyu hyung'un nerede olduğunu sordum. Bana Yeonjun hyung için hazırladığımız serumu ve diğer eşyaları da almaya gittiğini söyledi. Buna aslında gerek olmadığını söylemek istiyordum ama bunu söylemek için çok geçti.

Beomgyu Hyung, Soobin Hyung'u aradığında serumun içinde bir şeylerin eksik olduğunu ve o eksiklikleri tamamlamak için evde kalacağını söylemişti. Yüzüme kapanan telefonla içimden işte şimdi boku yedik diye düşündüm. Üç kişi kalmıştık şimdi, onlar belki 15 tanelerdi (ya da daha fazlaydı). Yapacak bir şeyimiz yoktu ama buna rağmen saldırmamız gerekiyordu. Ve öyle de yaptık.

Üçümüz aynı anda bunlara daldık. Ben kılıcı savurarak hepsini öldürmeye çalışıyordum, Soobin hyung okları onların üstüne atarak, Kai de kitabın önceki haliyle hatırladığı tüm büyüleri onların üzerinde deneyerek. Baya uğraştırmıştı ama sonunda hepsini öldürebilmiştik.
Geriye asıl uğraştırıcı kısım kalıyordu. Karşımızda o sürekli kedi görünümünü alan ruhsal yaratık, onun karşısında da ellerinde silahlı üç genç. Tam yerlerimizi almışken Beomgyu Hyung bir anda koşarak geldi ve "Çocuklar serumu sonunda tamamladım" diyerek yanımıza geldi. O yaratık bir anda ona doğru gitmeye başlayınca arkasından saldırmaya çalıştık.

Çoğunluğu işe yaramadı ama en azından dikkatini dağıtmayı başarmıştık. Beomgyu hyung'a "Hyung sen Yeonjun hyung'un yanına git hemen" diye seslendim ve en sonunda kılıcı büyük bir şiddetle yere saplamaya çalıştım. Büyük bir deprem olmuştu. Tam serum yere düşecekken koşarak gittim ve serumu elime aldım hemen. Kılıcı Beomgyu hyung'a atıp hemen Yeonjun hyung'un yanına koştum.

Tüm olanlardan habersiz öylece tabutun içinde yatıyordu. Elinde onun üzerine koyduğum beyaz gül de vardı. İlk önce ona, sonra da diğerlerine bakmaya başladım ne durumda olduklarını görmek için. Sonra serumu ona bir şekilde enjekte etmeyi başardım ama uzun bir süre beklememiz gerekiyordu etkisi için. Sonra da iyice etki edilmesi için bir büyü yapılması gerekiyordu ama bunu yapacak çok da vaktimiz yoktu. Kitap artık neredeyse yok olmuştu ve o bulduğumuz sayfa da Beomgyu hyung'daydı. Sonra aklıma yerde bulduğum o kese gelmişti.

finding you i've lost, taejun.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin