[Day 10] Part. 1

967 87 123
                                    

Hyunjin sabahın maviliğine gözlerini açtığında kolundaki ağırlığı hissetti. Tatlı bir ağırlıkta aslında. Minik bir melek kollarının arasında kafasını göğsüne dayamış bir şekilde uyuyordu. Fazlasıyla huzurlu görünüyordu. Hyunjin bu huzurda payının olup olmadığını merak etti.

Düşündüğü gibi ise bu onu dünyanın en mutlu erkeği yapabilirdi. Ve kollarındaki erkeği de dünyanın en mutlu erkeği yapmak için her şeyini vermeye hazır olmasını sağlayabilirdi.

Daha fazla bir şey düşünmek istemedi. Boştaki eliyle çilli çocuğun gözlerine düşen saçlarını hafifçe geriye itti, onu uyandırmak istemiyordu sonuçta. Çilli çocuğun kafası yavaşça omzuna düştü. Hyunjin bu an için teşekkür etmeliydi çünkü onu bu pozisyondan daha rahat izleyebiliyordu.

Şu an dünyanın en karmaşık duygularını yaşıyordu. Ne hissettiğini tam olarak kendisi de bilmiyordu. Dün gece düşündüklerini hatırladı.

Belki bir ihtimal, çok küçük bir ihtimal Felix'e aşık olmuş olabilirdi.

Kimi kandırıyordu ki, Felix'e tamamen aşık olmuştu. Bütün gününü, gecesini onunla geçirmek için her şeyi feda edebilirdi. Onunla tamamen ilgilenmek ve onu her şekilde sevmek istiyordu. Felix hayatı için bazı fedakarlıklar yapıp ailesinden uzakta bilmediği bir ülkede ayakta durmaya çalışıyordu. Hiçbir şey olmasa bile bu Hyunjin'in ona daha fazla hayranlık duymasına sebep oluyordu. Hyunjin bu zorlu yolculuğunun her anında yanında olmak ve onu ne olursa olsun yalnız bırakmamak istiyordu.

Hyunjin dün zihninde taslak halinde duran düşünceleri için kesin bir karar verdi. Bu geceden sonra Felix'e sakin bir dille her şeyi anlatacaktı ve ona hak ettiği itirafı verecekti. Ve ondan erkek arkadaşı olmasını isteyecekti.

O Felix'i bu düşünceleri eşliğinde izlemeye devam ederken Felix homurdanarak kafasını Hyunjin'in göğsüne gömdü. Bu Hyunjin'in huylanmasına sebep olsa da Felix için sesini çıkarmamaya çalıştı.

“Günaydın.” Hyunjin duyduğu ses ile afalladı ve hemen kollarındaki çocuğa baktı. Parlak köpek yavrusu gözleri ve buna eşlik eden yanaklarındaki galaksi düzgün düşünmesine yardımcı olmuyordu.

“Günaydın.” Hyunjin ona en içten gülümsemesini sunmuştu. Felix kabul edemeden etmeyecekti ama içinde bir şeyler yer değiştirip erimişti.

“Saat kaç?”

“Fazlasıyla erken.” havadan bunu anlamak zor değildi.

Felix dışarıdaki havanın odanın içinde aksettirdiği renklere baktı. Ardından gözlerini tekrar Hyunjin ile buluşturup küçük bir ifade ile gülümsedi. Gözlerini kapatıp Hyunjin'e biraz daha sokuldu.

“Biraz daha uyumamız mümkün mü? Çok sıcaksın, beni kendine çekiyorsun.”

Hyunjin ona bu saatten sonra istese de hayır diyemezdi. Boştaki koluyla da Felix'i tamamen sarıp kendine çekti. Şu an birbirlerine en yakın pozisyonda duruyorlardı ama Hyunjin Felix'i daha çok yakınında istiyordu. Onu yanından bir an olsun ayırmak istemiyordu.

Felix'in saçlarını usulca öpüp gözlerini kapadı ve kendini sadece anın güzelliğine teslim etti.

Ne kadar olduğunu fark etmediği bir süre sonunda uyandı. Kollarındaki ağırlığı hissedemeyince yatakta yanındaki yere baktı. Ama Felix yoktu. Alelacele üzerine bir şeyler geçirip alt kata inen merdivenleri koşarak aştı.

Etrafına bakmadan gördüğü ilk canlıya Felix'in nerede olduğunu sormaya hazırlanırken gözleri ocağın başındaki iki kişiye takıldı.

Rahat bir nefes aldı. İçlerinden biri Felix'ti ve büyükannesine bir şeyler pişirmesine yardım ediyordu.

how to win a guy in 10 days ° hyunlix Where stories live. Discover now