10

814 23 31
                                    

Media: Matteo Romano ♥️

Diğer elimi de sıcak avucunun içerisine aldı ve kendinden emin bir ses tonuyla konuştu. Sanki verdiği sözü hem bana... Hem de kendisine vermişti. "Sana söz veriyorum Cemre... Ben burada olduğum sürece... Bu ellerin bir daha buz kesmesine izin vermeyeceğim."

🍃

(...)

Matteo evden gideli 3-4 saat olmuştu. Birkaç işiyle birlikte halletmesi gereken şeyler olduğunu söylemişti ve geri geldiğinde alışverişe gidebileceğimizden bahsetmişti. Tabi geç kalmazsa... Biraz acelesi var gibi görünüyordu o yüzden pek bir yorum yapamamıştım. Bense saatlerdir yarı yatar pozisyonda koltukta uzanıyordum.

Aslında Matteo çıktıktan 10-15 dakika sonra da Andrea gelmişti ve yapması gereken şeyler olduğunu söyleyip o da apar topar evden çıkmıştı. Evde rahatça takılabileceğimi ve akşam Matteo'nun mutlaka geleceğini de eklemişti. Yani saatlerdir yalnız başımaydım. Sadece telefonumu alıp Eda'ya iyi olduğumu belirten bir mesaj atmıştım. Olanlardan sonra kimseye bir şey anlatmak istemiyordum çünkü kimseyi tehlikeye atmak istemiyordum.

Kısık gözlerle duvardaki televizyona baktım. En azından bir şeyler izleyebilirdim. Koltukta gittikçe daha da kayıyordum. Bu yüzden uykumun gelmemesi imkansız gibi bir şeydi. Tek sıkıntı kıyafetlerimdi. Üzerimdekilerle de rahat oturmanın imkanı yoktu. Sıkıntıyla derin bir iç çektim.

Matteo ile konuştuklarımız sürekli kafamın içinde dolaşıyordu ama yavaş yavaş kabullenmeye başlamıştım. Yapacak bir şey gerçekten yoktu. Onun da elinden geleni yaptığını ve bu konuda üzgün olduğunu görebiliyordum. İşin garip yanı onun iyi niyetine ve sözlerine gerçekten inanıyordum. Hala bana anlatmadığı şeyler vardı. Bunun da farkındaydım. Ama bu ağır durumun altında ezildiğini de görebiliyordum. Annesi ve babasını kaybetmişti. İkiz kardeşleriyle birlikte o haberde yetim kaldığı yazıyordu. Onları kim büyütmüştü? Bu olayı iyi bir şekilde atlatabilmişler miydi? Bunlar kafamı çok kurcalıyordu ve... Ona gerçekten yardım etmek istiyordum.

Son söyledikleri de... Kendime itiraf edemesem de gitmeden önce ellerimi tutuşu ve söyledikleri aklımdan çıkmıyordu. Ela gözlerinin ışıltısı ve... Her neyse.

Düşüncelerimin arasından zorlukla koltukta doğruldum ve bir süre öyle bekledim. Aslında yapılacak ve düşünülecek o kadar çok şey vardı ki... Yine de daha fazla kendimi çıkmaza sürüklemek istemiyordum. Çoğu zaman bir şeyi çok düşünmek zihni ve ruhu yormaktan başka bir işe yaramıyordu.

Yavaşça koltuktan kalktım ve doğrudan Matteo'nun odasına doğru ilerledim. İçeri girer girmez kokusu burnuma dolarken istemsizce içime çektim. Çok garipti. Gerçekten bir insanın böylesine bir imza kokuya sahip olması çok garipti.

Üzerimdekileri tekrar Matteo'nun kıyafetleriyle hızlıca değiştirdim ve paytak adımlarla salona geri döndüm. Aslında banyo yapmak istiyordum ama hala kendi kıyafetlerim yoktu. Ne zaman olacaktı onu da bilmiyordum. Tek umudum çıkacağımız alışverişti. Daha fazla Matteo'nun dolabını karıştırmak istemiyordum. Alışverişe gidene kadar beklemeliydim.

Az önce oturduğum koltuğa tekrar yarı yatar bir şekilde yerleştim. Masanın üzerindeki kumandaya uzanıp kanallar arasında gezinmeye başladım. Pek de farklı bir haber ya da değişik bir şey olduğu söylenemezdi. Bıkkınca kanalları gezmeye devam ettim ve bir yemek kanalında duraksadım. Kısık gözlerle bir süre şefin yaptığı değişik İtalyan yemeklerini izledim. Gittikçe göz kapaklarım ağırlaşırken her ne kadar gözlerimi kapatmamak için savaş versem de derin bir iç çekerek gözlerimi kapattım. Şef tabağına son dokunuşlarını yaparken kocaman gülümsüyordu. O büyük gülümseme aklıma Matteo'nun gizlediği gamzelerini, ardından da ışıldayan gülümseyişini getirmişti.

Roma'daki SözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin