19

413 13 0
                                    

Aşklar merhaba💖 Uzun süre sonra ben geldim evet... Baya uzun olduğunun farkındayım🥲 Ama onları çok özledim. Hayatımın yine oldukça stresli dönemlerinden geçiyorum. Ben de her zamanki gibi yazmaya sığındım. Hala takipçim var mı bilmiyorum ama bu hikayeyi tamamlamaya kararlıyım. Bölümler çok daha sık gelecek.
Sizi seviyorum, iyi okumalar💖

Media: Matteo Romano

🍃


Gökgürültüsü bütün odayı tekrar esir ettiğinde o an sadece ikimiz vardık. Yeryüzünde ve evrende... O olduğu sürece... Hiçbir şeyden korkmuyordum.

Onunla her şey daha kolaydı.

Onunla her şey daha huzurluydu.

🍃

Ne kadardır bu haldeydik bilmiyordum... Ama artık gök gürültüleri azalmıştı ve sadece yağmur yağıyordu.

"Cemre...?"

"Hm...?" Başım hala göğsüne yaslı dururken sakinleştirici ses tonuyla konuşmaya devam etti. Yine de sesindeki endişeli notaları duyabiliyordum.

"Daha iyi misin?"

"Hı hı..." Kokusunu içime çekerek gözlerimi kapattım. Bu kadar güvende hissetmem... Normal miydi?

Elimi tutup üst kısmında baş parmağını gezdirdi. Dokunuşu çok... Beni incitmekten korkar gibiydi. Beni rahatlatmaya çalıştığını biliyordum. Sıcaklığını hissetmek... Çok güzeldi. Çabalarının hiçbiri boşuna değildi.

İki gün bile olsa... Gitmesi beni üzmüştü. Ona bu kadar çabuk alıştığımın farkında bile değildim. Şu an yanımda olması huzursuzluğumu alıp götürmüştü.

"Milano'ya ne için gittin?" Sorumla birlikte Matteo derin bir iç çekti. Öğrenmek istiyordum. Bu kadar apar topar gitmesinin nedeni neydi? Sergio ile mi alakalıydı? Kafamda bir sürü soru dolaşıyordu. Yağmur damlaları ise hala cama vuruyordu. Benim zihnimin aksine odanın sessizliğini damlaların camda bıraktığı sesler ve bizim nefes alışverişlerimiz dolduruyordu.

En sonunda konuştuğunda sesi olduğundan çok daha yorgun geliyordu. "Çok uzun bir mesele... Sana daha sonra anlatırım. Daha fazla seni nasıl uzak tutarım onu bile bilmiyorum. Zaten en kısa sürede gitmemiz gerekiyor."

Beni bu işlerin içinden olabildiğinde uzak tutmak istediğini biliyordum ama kendisi de sonunda kabullenmişe benziyordu. Beni uzak tutmasını ben de istemiyordum. Ona yardım etmek istiyordum.

"Nereye gideceğiz? Burası güvenli değil mi?" Sorum karşısında benden biraz ayrılarak yüzüme baktı. Ela gözleri karanlıkta da olsa parlıyorlardı.

"Korkuyor musun?" İlgiyle bana bakarken gözlerimi kırpıştırdım. Korkuyor muydum? Şu an onun kollarındayken hissedeceğim en son duygu korku olurdu.

Bunu ona söyleyemedim.

Başımı hayır anlamında yavaşça salladım. Bir süre gözlerimin içine baktı. Aklından ne geçiyordu o kadar merak ediyordum ki... Birden gözlerini kapattı ve alnını alnıma yasladı. Benim gözlerim de yavaşça kapanırken fısıltısı kalbimi titretmişti. "Güzel... Ben yanında olduğum sürece... Korkma."

Matteo iyi olduğumdan emin olduktan sonra banyoya üstünü değiştirmeye gitmişti. Sakin gözlerle camı izlemeye devam ettim. Az önce yaşananlar hala hayal gibi geliyordu.

Ona bu kadar çekilip gitmem... Çok garipti. Hiç hissetmediğim duygularla çevriliydim. Kafamdaki sesleri susturabilmek amacıyla derin bir nefes aldım. O gelmese bu geceyi nasıl geçirirdim hiçbir fikrim yoktu.

Matteo banyodan çıktığında duş aldığını anlamıştım. Sıcak buhar ve kendine has odunsu kokusu odayı doldururken gördüğüm kadarıyla saçları hala nemliydi. Mükemmel bukleleri yine alnına düşmüştü. Buradan bile olsa görebiliyordum. Üstünde siyah bir tişört altında da siyah penye bir şort vardı.

Adımları yanıma doğru ilerlediğinde sessizce onu izlemeye devam ettim. O da aynı şekilde beni izliyordu. Yan tarafıma yavaşça oturduğunda yüzüme düşen birkaç tel saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. İstemsiz bir şekilde kokusunu içime çektim. "Daha iyisin değil mi? Hava da sakinlemiş gibi duruyor."

"Evet... Öyle duruyor..." Ona bu gece gerçekten minnettardım. O olmasa nasıl bir gece geçirirdim bilmiyordum. Göz yaşlarımı ona fark ettirmemeye çalışarak zorlukla geri ittim.

""Ben salonda yatacağım. Sen de rahatça dinlen." Cevabına karşılık anında kaşlarımı çattım. Gitmeden önce bu konuyu hallettik sanıyordum. Odasını hapis altına almam yeterince kötüydü. "Hayır. Salonda yatmayacaksın."

"Cemre..." Tam kalkacağı sırada elini tutup onu geri indirdim. Anlık şaşkınlığa uğrasa da elini hala bırakmamıştım. Eli duştan çıkmasına rağmen yine her zamanki gibi sıcacıktı. "Bunu konuşmuştuk. Yatağın yeterince büyük ve o koltuk da senin için yeterince büyük değil. Benim için bir sıkıntı yok. Gerçekten..."

Matteo kararsız gözlerle bana bakmaya devam ederken içimden ona karşı yönelen yoğun duyguyu hissettim. Bu kadar düşünceli olmak zorunda mıydı?

Bu kadar güzel bir adam olmak zorunda mıydı?

"Seni.. Rahatsız hissettirmek istemiyorum." Cevabına karşılık tuttuğum elini sıktım. Kendimden emin bir şekilde başımı sağa sola salladım. "Hissettirmeyeceksin."

Bunu söylememle bir şimşek daha odayı aydınlattı. Gergince ona baktım. Birazdan gelecek olan o korkunç gürültünün farkındaydım. Matteo bunu çoktan fark etmiş gibi yatakta biraz ilerleyip sırtını başlığa yasladı ve kollarıyla nazikçe beni kendine çekti. Yüzüm göğsüne çekilirken sımsıkı gözlerimi kapadım. Kendimi sıcaklığına ve kokusuna yoğunlaştırmaya çalışırken rahatlatmaya çalıştım.

Anında büyük bir gök gürültüsü odayı kaplarken elimi tutmuştu. Kalbim tekrar kaygıyla hızlanmıştı fakat bu sefer sakinleşmem çok daha kısa sürmüştü.

Yanağını başıma yasladığını hissettiğimde fısıltısı kulaklarımı doldurdu. Elini daha sıkı tuttum.

"Ben buradayım. Korkma."

Biliyordum. Buradaydı.

Korkmuyordum.

🍃

Roma'daki SözWhere stories live. Discover now