chapter 4

82 19 1
                                    


     Jaehyun ağır bir şekilde uzun zamandır doğru düzgün veremediği nefesini verdi ve vücudunun yerel oyun parkının etrafındaki küçük tuğla duvara yaslanmasına izin verdi. Başından yanlış yapmıştı. Gitmemeliydi.

Sabırsızlıkla saatini kontrol etmek için kolunu sıvadı. Tüm bu yaşadıkları olurken saatin kaça geldiğini merak ediyordu. Belki de durum hakkında fazla olumlu davranmıştı. Tüm bağlarını kesmeliydi. Sırf az önce yaptıkları yüzünden burada suçluluk içinde kavruluyordu. Kocaman bir kendine acıma çukuruna düşmüştü.  Sırf toplumun saçma nezaket kuralları yüzünden bu aptalca davranışta bulunmuştu, hiçbir zaman önemsemediği ve önemsenmediği toplum ne olduysa bu gün oraya gitmesine sebep olmuştu.

Sosyal ayrımı, sınıfları icat edenlere, insanları kategorilere ayırmaya karar verenlere lanet ediyordu içinden. Aynı türden olanların büyük lüks bir balık akvaryumuna yerleştirildiği bir dünyada yaşıyorlardı. Kendi konumunu değiştirebilme gibi bir imkanı bile yoktu. Tek yapabildiği çift taraflı camın arkasından oradakilere bakmaktı. Bazen akvaryumun içinden yüzerek geçip oradakilere hayran olma fırsatı elde edebiliyordu ama asla aynı ortamda bulunmaları mümkün değildi.

Parlak kırmızı bir flaş görüş alanının kaplayarak yanından geçmişti ve ayaklarının tam önünde hızlı bir şekilde durdu. Bu defa Jaehyun az öncekinden daha derin bir iç çekti.

"Jaehyun."

Kim Doyoung'u dünyadaki yeri ile yetinmeyi reddeden inatçı bir balık olduğu için lanetlemek istiyordu. Çocukken, Jaehyun'un dünyasına kabaca, davetsizce adımı atmış ve o andan itibaren kalbinin bir kısmını ele geçirmişti. Bu kısmı Jaehyun'un yüksek sesle itiraf edemeyeceği kadar korkutucu derece büyüktü.

Küçük olan elini siyah saçlarının arasından geçirerek midesindeki kıpırdanmayı azaltmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. "Partinizden neden ayrıldınız? Sabaha kadar sürecek dediklerini sanıyordum."

"Çünkü kutlayacak bir şey yok." diye omuz silkti Doyoung. Tiki spor arabasının sürücü koltuğunda otururken aptalca yakışıklı görünüyordu. Gülümseyerek arabasının gözünden aldığı güneş gözlüklerini taktı. "Ticaretten başka bir şey değildi. Bir yığın dolar için bir çocuk.  Ayrıca, akşam sekiz gibi geri dönerim zaten partiye."

"Başın belaya girecek." Kahve gözlerinden saçtığı delici bakışları ile Doyoung'u süzerken kollarını kavuşturmuştu Jaehyun. "Ayrıca yedi dakika geciktin."

"Ne zaman belaya girmiyor ki?" Jaehyun, Doyoung'un şikayeti andıran sorusunu duymazdan gelerek boş yolcu koltuğuna doğru ilerledi. Doyoung, Jaehyun'un binmekte uzlaştığını gördüğü için sevinmişti. "Ne diyorsun? Beladan uzaklaşmak ister misin?"

Aşamalı bir isteksizlikle Jaehyun kendini koltuğa iyice yerleştirdi. Doyoung'un onu nasıl bu şekilde etkileyebildiğini anlamıyordu. Doyoung'un ilişkilerinde her zaman dışadönük olan taraf olduğu gerçeğini düşünürse gerçi bu normaldi sanırım. Jaehyun şuan Doyoung ne söylese ona uyacak bir haldeydi, elbette bir sürü sızlanmadan sonra. Sabırla Jaehyun'un kemerini bağlamasını bekleyen Doyoung, gaza bastı ve kırmızı spor arabayla yolda hızla ilerlediler.

lover in the graveyard + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin