16. Nasıl Vampirsin?

6.6K 642 324
                                    

Jisung:

Minho'dan zorla kurtularak ayağa kalkmış, az önce Jeongin ve Felix'in girdiği odaya ilerlemiştim. Jeongin'in hala Felix'e alışamadığını biliyordum. Aslında bende alışamamıştım, 2 senin ardından bir insan ile bu kadar yakındık.

Hem Hyunjin onunla sevgiliydi ve ona çok güveniyordu. Hyunjin'i ilk defa birine karşı, bir insana karşı bu şekilde görüyordum. Gözlerinden anlaşılıyordu Felix'i sevdiği...

Onları kıskanıyordum. Acaba Minho ile böyle olabilecek miydik? Onu uzun zamandır seviyordum ve her seks yaptığımız zaman içim parçalanıyordu. Çünkü aramızda arkadaşlığın dışında hiç bir duygusal bağ yoktu.

Felix, Minho'ya aşıksın diyordu. Ama ben onun gözlerinde bana karşı olan duyguyu göremiyordum. Belki sadece kördüm. Kendimi, onun beni sevmeyeceğine inandırmış bir aptalım.

Yavaş adımlara kapının önüne gelmiş, kapıyı açacağım sırada nefret ettiğim ismi duymuştum. Jaehoo.... Sevdiğim kişilerin özellikle Minho'nun zarar gördüğü, canının yanmasına sebep olan kişi...

Kapı pervazına yaslanarak dinlemeye başlamıştım. Bir kaç dakika sonra Jeongin'in ayağa kalma sesini duyunca bir kaç adım gerileyip eski yerime tekrardan oturmuştum.

"N'oldu? Kapı dinlemelerine mi başladın?"

Yanımdaki bedeni umursamadan kollarımı göğsümde birleştirerek arkama yaslanmıştım. Demek bize söylemeden onunla buluşacaktı.

"Hey iyi misin sen?"

Çeneme konan elle kafamı Minho'ya döndürmek zorunda kalmış, donuk bakışlarla yüzüne bakmaya başlamıştım.

"Ne duydun? Ne duydun dedim sana!?"

Minho'nun konuşmasıyla Jeongin'in odadan çıkması, Hyunjin'in içeri girmesi aynı anda olmuştu. Hyunjin ilk önce bize sonra yanında geçen Jeongin'e bakmış ardından omuz silkerek Jeongin'in çıktığı odaya girmişti.

Bununla bende hızlıca ayağa kalkarak Jeongin'in peşinden ilerlemeye başlamıştım.

"Nereye?"

Kolumdan hızlıca çekilmem ile Minho'nun göğsüne sertçe çarpmıştım.

"Jisung bebeğim? Ne oldu? Hadi söyle bana."

Yanaklarıma konan ellerle aşık olduğum yüze, irislerimi sabitlemiştim. O gün çektiği acıyı gözlerinin içinde hala görebiliyordum. Ve bu benim canımı çok yakıyordu.

"Hey hey ağlama ama."

"Jaehoo..."

"Jaehoo mu?"

Şaşkınca sormuş, bunu fırsat bilerek tutuşundan kurtularak kapıdan hızlıca çıkmıştım. Kendimi dışarı attığımda Jeongin'in caddenin sonunda olduğunu görmüş, onu takip etmeye başlamıştım.

<><><>

Dakikalarca cadde boyu yürümüştüm. Hava olabildiğince kararmış, sokak lambaları yolları aydınlatmaya başlamıştı bile. Ortalıkla tek tük insanlar vardı.

Jeongin'i bir kaç dakika önce gözden kaybetmiştim.  Ama görüş alanıma şimdi başka biri girmişti. Aradığım kişi....

Karşımdaki yaya geçiden, kulaklarındaki kablosuz kulaklıklarıyla telefonuna bakıyor, sallana sallana yürüyerek karşıya, benim olduğum tarafa yürüyordu.

Muhtemelen üstünde hissettiği bakışlarla kafasını bana çevirmiş, göz göze gelmiştik. Bununla olduğu yerde durmuş, gözlerini kırpıştırarak bana bakmaya başlamıştı. Onu o günden beri görmeyeli daha güzel olmuştu. Yüzü pürüzsüz, rengarenk boyattığı saçları omuzlarına kadar dökülüyordu.

Oddinary/Hyunlix√Where stories live. Discover now