20. Sakın Korkma

5.8K 636 583
                                    

Kırmızı Afet'den:

"Hyunjin gelmeyecek misin?"

"Felix, hala gelmedi Chan Hyung."

"Kafasına göre dolaşıyordur işte Hyunjin. Onu bu kadar kafana takma. Bak o seni takmıyor."

Dedikleri ile oturduğum koltuktan ayağa kalkarak salonda volta atmaya başlamıştım. Gerçekten öyle miydi? Telefonlarımı bile açmadığına göre öyleydi. Ya o atılan konuma gittiyse ama gitmeyeceğini söylemişti. Kafam tamamen karman çormandı.

"Jisung Minho'nun dediğine göre iyi değil. Onun yanına gitmeliyiz. Kardeşimizin..."

Yanıma gelerek beni omuzlarımdan tutarak beni olduğum yerde durdurdu. İrislerine bakışlarımı sabitlediğimde derin bir iç çektim.

"Tamam. Gidelim."

Şefkatle gülümseyerek benden uzaklaşıp kapıda bizi bekleyen Seungmin'in yanına giderek kolunu onun omzuna atmış, ve öylece kapıdan çıkmışlardı.

Bende kafamda dolaşan kötü düşünceleri bir kenara bırakarak salondan çıkmıştım. Düşüncelerimin yanı sıra kalbimde kötü hissediyordu ve bu duyguyu engelleyemiyordum. Onun başına kötü bir şey gelmesi beni, lanet olsun ki çok endişelendiriyordu.

"Hadi ama Hyunjin! O küçük veleti takma kafana."

"Changbin, olmuyor işte."

Dışarı adımımı attığım gibi yanımda biten Changbin'e baktım. Ardından gözlerimi etrafta gezdirdim. İnsanların fazla olması normal miydi?

"İnsanlar neden burada?"

"İlerde ki 24 saat açık olan markette soygun mu ne olmuş polisler gelmiş? O yüzden sanırım. Neyse boşver hadi gidelim."

Soygun mu? O minicik markette ne soygunu olabilir ki? Hemde polislerin gelebileceği türden?

"Siz önden gidin. Ben size yetişirim."

"İyi peki. Git meraklı seni."

Dedikten sonra benden uzaklaşıp Chan Hyung'un yanına giderek Seungmin ile arasına girmişti. Jeongin'in ise göz devirdiğine yemin edebilirdim.

Bir kaç dakika sonra arkamı dönerek olayın geçtiği markete ilerlemeye başladım. Görüş açıma giren markettin önünde, bir kaç polis bir genç kızla konuşmaya çalışıyordu. Ama kız ne yaşadıysa girdiği şoktan çıkamamıştı.

Onlara yaklaştıkça polisin elindeki poşetteki parlaklık dikkatimi çekmişti. Bu...bu Felix'in yanından ayırmadığı kilidi değil miydi?

Düşünmeden onlara koşup polisin elindeki poşeti elinden kapmıştım. Bununla önümdeki bedenin kaşları çatılmış bana bakıyordu.

"Hey genç çocuk. Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Felix?"

"Onun kime ait olduğunu biliyor musun?"

Polisin sorusu ile kafamı onaylar şekilde salladım. Lanet olsun burada ne oluyordu?!

"Kimin oluyor peki? Yani bunun sahibi?"

"Sevgilim...."

Dememle anladığını belirten mırıltılar çıkarmıştı.

"Bu bende kalabilir mi?"

"Olay için bir kanıt olduğu için geri almalıyım."

"Bunu umursamadığınızı biliyorum."

Diye çıkışmam ile kaşlarını çatmıştı. Ama bu umrumda değildi. Felix muhtemelen bir bokluğun içine düşmüştü ve yardıma ihtiyacı vardı. Başından beri biliyordum işte. Onu hissetmiştim.

Oddinary/Hyunlix√Where stories live. Discover now