29. Ufaklık

5.9K 529 247
                                    

"Felix!"

Kulaklarıma dolan boğuk sesle gözlerimi açmak istesemde yapamıyordum. Şuan gerçek dünya ile zihnimi ayırt edemiyor, uyanık mıydım değil miyim anlamıyorum?

Görüş açıma giren birkaç bedenin üstüme koşmasıyla yerimden hareket etmek istiyordum ancak yapamıyor sanki ayaklarım üstüne bastığım zemine çivilenmiş gibiydi.

Saatler geçmiş gibi hissettiğim saniyeler sonra gelenlerin yüzlerini şimdi daha iyi ayırt edebiliyordum. Bununla kalbimden defalarca bıçaklama hissiyatı bedenimi ele geçirmesiyle aniden yere çökmüş, kollarımı dizlerime doğru sıkıca sarmıştım. Kulaklarım anlamadığım bir şekilde çınlıyor, uzaktan boğuk bir şekilde kulaklarıma dolan konuşma seslerini anlamıyorum.

Ardından aniden omzumda hissettiğim elle boşluğa düşmüş gibi her yer kararmaya başlamış, saniyeler sonra karanlığı aydınlık karşılamıştı.

"Ah, tanrım delireceğim!"

Şimdi daha net duyduğum sesle gözlerimi bir kaç kez kırpıştırıp görüş alanımı netleştirmiştim.

"H-hyunjin?"

"Bebeğim?"

Dedikten sonra beni sıkıca kolları arasına almıştı. Ben hâlâ gerçeği algılayamamışken o yanağını yanağıma sürtmüş, derince nefesler almaya başlamıştı. Bir kaç dakikanın ardından benden uzaklaşmış, alnını alnıma doğru yaslamıştı.

"Korkuttun beni... Defalarca seni uyandırmaya çalıştım ama hiç bir tepki vermedin. Seni uykunda ağlatacak kadar ne gördün bebeğim?"

Zihnim de tekrardan canlanan görüntülerle alt dudağım titremeye başlamış, kollarımı kaldırarak üstümdeki bedene sıkıca sarılmıştım. Onu, onları tekrardan hatırlamak istemiyordum....

Flashback:

"Hey Lixie! Hadi ama korkma!"

"Jihoon, aptal mısın? Oraya hayatta girmem!"

"Korkuyorsun?"

Kwin'in konuşmasıyla bakışlarım onu bulmuş, bana alayla gülüyordu. Her zaman bipolar herifin teki olmuştu.

"O bağımlı olduğunuz, kafa bulmaktan başka bir şey yapmayan otları neden ben alıyorum?"

Kollarımı göğsümde birbirine geçirerek kaşlarımı çatmıştım. Bununla Jihoon yanıma gelerek kolunu omzuma atıp gülümsemişti. İrislerim gülüşünde sabitli kalınca yüzüm düz bir ifade almıştı.

"Eeen yakın arkadaşınım güzelim. Bunu benim için yapmayacak mısın?"

Bakışlarımı yüzünden zorla da olsa çekip karşımdaki evi bulmuştu. İçeriden gelen yüksek ses ve çığlıklar gerçekten kulağa pek hoş gelmiyordu.

"Hadi Lixie! Oraya gidip şu adamı bulacaksın sadece ve bitti."

Kwin'in yanındaki Hae-in'in telefondaki gösterdiği resimle sesli bir iç çekmiştim.

"Biz hemen şu arka sokakta olacağız tamam mı güzelim? Yap şunu!"

Kalçamda hissettiğim dokunuşla irkilerek geri çekilmiş, seslice gülen Jihoon'un kasıklarına sertçe vurmuştum.

"Kapa çeneni şerefsiz!"

Homurdanarak konuşup kendimden emin adımlarla evin giriş kapısına yürümeye başlamıştım. Kapının önüne gelince kapıdaki görevlileri umursamayarak aralık olan kapıdan içeri girmiştim. Girmemle yüzüme çarpan tiksindirici kokuyla yüzümü buruşturmuş, Hae-in'in gösterdiği adamı aramaya başlamıştım.

Oddinary/Hyunlix√Where stories live. Discover now