2. Bölüm

9.1K 824 502
                                    

!! Hikayedeki Jihyo karakterinin twice'daki Jihyo ile uzaktan yakında alakası yoktur. Soyadı bile farklı. !!

-2-

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

-2-

Yaklaşık iki saattir Jimin'le bekleme koltuklarında bileklerimizde kelepçelerle oturuyorduk ve ilk kez nezarette değildik. Büyük bir şanstı bizim için genelde gece bir belaya bulaşıp düşer, parmaklıkların ardında alırdık soluğu ama bu kez müdür yazan odanın hemen önünde beklemedeydik işte. Önce nezarete girmiş sonra da çıkarılarak buraya oturtturulmuştuk. Rose de henüz gelmemişti, sanıyordum ki haberi almış yoldaydı, çok yüksek ihtimalle de söz konusu çekimimi kaptırdığım model yüzünden Namjoon da gelecekti. Ama

Oturduğum yerde biraz kaymış bacaklarımı da iki yana ayırarak kelepçeli ellerimi karnımın üzerine koymuştum. Bir süre önce yediğim ters kelepçeyi azılı bir suçlu olmadığımı anladıklarından önce takmışlardı.

"Uzun zaman olmuştu." dedim kelepçeleri kast ederek bir serseriden çok Kore'nin ipsiz sapsız sokaklarındaki cazgırlara benzeyen Jimin'i dürtükleyip. Pembe peluştan kürkünün omzunda bıraktığı açıklığı önemsemeden tırnaklarının aralarına göz devirip inceleyerek dudak büzdü bana "Kendi adına konuş." hemen ardından da bacak bacak üzerine attı.

"Siktir oradan yedi yirmi dört benimlesin, biriyle kelepçe fantezisi gerçekleştirecek vaktin yok."

"Bu hayatta hızlı olacaksın, Jeon."

"Senin kovaladığın fare kadar benim siktiğim-." derken uzaktan ismimizin bağırılmasıyla susmam bir oldu "Jeon Jungkook, Park Jimin!" hemen ardından ise enseme yediğim ufak bir çantayla sarsıldım. Rose, birkaç tane de Jimin'e yapıştırdığında ikimiz de çocuk gibi yüzlerimizi ellerimizle siper etmiş dayak yemekle meşguldük. Pek sık geçirmezdi sinir krizi ama geçirdiğinde de elinin ağırlığının tadını almak istemezdiniz. Dediğim gibi, sıradan biri buna cesaret edemezdi ama Rose azar konusunda benim tek istisnamdı. Gerçi benim için hava hoştu da Jimin pek mızmızdı, hemen pes edip Rose'ye karşılık vermeye başlamıştı.

"Yah! Kaç kere dedim vurma diye elin ağır işte!"

"Bir de karşılık veriyorsun?! Tanrım, tanrım ben ne günah işledim de sizinle çalışmaya mahkum edildim, ah!"  Yere çöküp elleriyle yüzünü kapatarak yakınmaya başladığında durulma aşamasına geçmişti "Yirmi altı yaşındasın, güya dünyaca ünlü rock yıldızı olacaksın ama seni polis merkezlerinden topluyorum. Bakıcın mıyım, menajerin miyim karar ver bıktım artık?"

"Benden bıkamazsın, sen benim her şeyimsin."

Çöktüğü yerden yüzünü kapattığı parmaklarını aralayarak kahve gözlerini benimkilerle buluşturduğunda hemen geri kapatmıştı ve başını iki yana sallamayı seçmişti "Hayır yumuşamayacağım. Bana öyle bakmayı kes."

"Nasıl bakıyormuşum?" dedim tatlı tatlı ve yüzümü ona yaklaştırarak ve kadınların birer birer döküldüğü bakışımı atarak. Bana ne kadar kızsa da biliyordu haklı olduğumu ki onun da içten içe öfke dolu olduğunu biliyordum. İkimizin de kendince haklı tarafları vardı, tabii Namjoon gelene kadar. O geldiğinde benden özür dileyen taraf olmamı bekleyecekti yüzde bir milyon ihtimal sonucunda da daha öfkeli bir Jungkook ortaya çıkacaktı.

Baptise in your thighs | taekookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora