23. BÖLÜM HAYAT

187 181 0
                                    

Bölümü oylamayı unutmayalım çiçeklerim... 🌺
İyi okumalar... 🍁

🐚🐚🐚

Hayatta yaşadığın bazı şeyleri unutmak ister insan. Bazı acı olaylar yaşar, bir daha hatırlamak istemez. Öyle acıdır ki o anı ona, öyle yakıcıdır ki ondan önceki hayatını unutur insan. "Nasıl yaşıyordum, bu olay olmadan önce benim hayatım nasıldı?" gibi sorular sorar insan kendisine. Cevaplarını bilmediği sorular… Yoktur çünkü cevapları, bir bilinmezliğe karışmıştır artık. Unutulmuştur ya da, aradan ne kadar zaman geçtiği önemli değildir unutmuştur onu insanın beyni. Çünkü güzel anıların yerine asla unutamadığı o olay gelmiştir, güzel anıların yerini işgal etmiştir kısaca kötü anılar. 

Bir daha ne değiştirebilirsin o acı anılarını ne de yerine güzellerini koyabilirsin. En acısı da bu galiba, canını yakan anıyı ruhunu iyileştirecek bir merhemle değiştirememek… 

O kadar çok acım vardı ki hayatımda, o kadar yara vermişti ki bu hayat bana bir daha nasıl iyileşirdim inanın bilmiyorum. Eğer elimde sihirli bir değnek olsaydı bebeklikte kalıp bir daha büyümemeyi isterdim. Ama yok işte; ben büyüdüm, bu yaşıma geldim. Bir sürü acı aldım, birçok yara sardı ruhumu ve benle beraber o yaralar da büyüdü. Şimdiyse ruhumda tek bir iyi yer bile yok. Acı çeke çeke büyüyor ruhum ve kan akıta akıta ölüyor… 

Ölüm aslında bir kere olur ya hayatında, bir kere o soğuk toprağın altına girer bir daha da çıkamazsın ya oradan hani; kurtuluş mudur bu dünyadan? İnsanların ağlayarak sevdiklerini verdikleri toprak ödül müdür toprağa verilene? Dünyadaki tüm bu yaşanmışlıkların sonunda, tüm bu acıların sonunda her şeyin bitişi midir? 

Kimileri ölümü ödül bilir, kimileriyse ceza. Ben ödül bilenlerdenim mesela. Neden olmasın ki? Neden bir gün daha bu yalan dünyada yaşamak için çabalayayım ki? Bir kere daha canımı acıtmak için mi, bir kere daha ruhumu öldürmek için mi, yoksa bir kere daha yaşarken ölmek için mi? Her günüm bir cehennem benim bu dünyada. Neden fazladan bir gün daha yaşayayım ki? 

Belki çok yanlış düşünüyorum, belki beni kınıyorsunuz. Ama bilin ki benim çektiğim acıları çekseydiniz beni kınamazdınız, kınayamazdınız zira. Acının her bir zerresini tattım ben. Annem beni bırakıp sevdasının peşine gitti, o adamdan bir kardeşim olmuş, yıllar sonra o adamın babam olduğunu öğrenmişim, beni seven adam sırf onu sevmedim diye intihar etmek istemiş onu kurtarmaya çalışırken en beteriyle karşılaşmışım, bir sevdaya tutulmuş ama sürekli terk edilmişim, babamın ihanetine uğramışım, türlü intikamların kurbanı olmuşum… Ne kadar fazla değil mi? Şu yaşıma rağmen ne kadar fazla şey yaşamışım değil mi? Yaşım çocuk, ruhum ölü… Hak ettim mi, bunları yaşamalı mıydım yoksa tüm yaşıtlarım gibi ben de mutlu biri olarak mı devam etmeliydim hayatıma? 

Ben hiç mutlu olmadım. Mutluluk nedir bilmedim. Ben doğdum doğalı hep mutsuzum; yüreğimde hep hüzün gözümde hep gözyaşı… Ben mutluluk nedir bilmem ki… Yaşayamadım. Ve insan çocukluğunda yaşayamadığı bir duyguyu bir daha asla yaşayamazmış. Ben yaşayamadım, hala yaşayamıyorum. Ve belki de asla yaşayamayacağım… 

Hatırlar mısınız bilmem. Bu hikayeye ilk başlarken tenime değen soğuk mermerin kalbimde yarattığı sızıyla açtım gözlerimi, demiştim size. Şimdi de öyle aslında küçük farklar dışında. Tenime değen soğuk duvarın kalbimde yarattığı sızıyla döndüm dünyaya hatırımda kalan kirli anılardan. Tenim soğuk, içim yaralı, kalbim kirli… Öylece bakıyorum boş boş sokaktaki insanlara. Bazıları gülüşerek geçiyor, bazıları birbiriyle konuşuyor, bazılarıysa kulağında kulaklıkla müzik dinliyor. Kimisi halinden memnun kimisi değil yine de yaşıyor. 

SİYAH MEZARDonde viven las historias. Descúbrelo ahora