9

1.7K 179 100
                                    

selam selam selam!!!

sınır koymuyorum ama oy verip yorum yapsanıza amkkkkkkkkk

mwah 💞🫠

***

ileri atılıp chan'a sert bir tokat attım. acıyla yanağını tutarken şokla bana bakıyordu.

"siktir chan. sen-" öpüştüğü beden bana döndüğünde titreyerek konuştum. "sen kimsin amına koyayım?" ben uzanıp şapkasını çıkaramadan sikik tuvaletten koşarak uzaklaşmıştı.

***

"ben de hyunjin'in kucağında sıçrarken adını sayıklayayım o zaman, madem arkadaş. her boku yiyelim o zaman chan."

"çok sarhoştu diyorum sana. bilerek yapmamıştır. hem, yapsa bile, ben seni seviyorum. onu değil." sesini oldukça yükseltirken irkildim.

"bana bağırma." dedim hıçkırırken. benim ağladığımı gördüğünde yüz ifadesi gevşemişti, siktir diye mırıldandı. "jisung bebeğim ben özür-"

"dileme özür falan." yere, duvar dibine çökerken ağlamamı bastırmaya çalışsam da başarısızdım.

zorla yerimden doğrulup çantamı aldım ve önümde dikilen kaslı bedenini son gücümle iterek kapıya ulaştım, gözyaşlarımdan önümü göremezken tökezleyerek ilerledim koridorlarda.

çantamdan zar zor çıkardığım telefonla hyunjin'i arayıp bu gece onda kalacağımı söyledim. ağlamaklı sesimi duyunca çok endişelenmişti.

hemen bir taksi çağırıp evini tarif ettim. yaklaşık 15 dakika sonra hyunjin'in evinin önüne vardığımda kapıyı çaldım.

titriyordum.

kapıyı açtığında titreyen bedenimi hyunjin'in güvendiğim kollarına bırakmıştım. saçlarımı hafifçe parmakları arasına geçirip sımsıkı sarıldı bana. sımsıkı sarılarak gözyaşlarımla omzunu ıslatmama rağmen sessizce saçlarımı okşadı. canım yanıyordu.

içeri geçip koltuğa oturduğumuzda sordu. "neyin var sincap güzelim" dedi. hafifçe gülümsemeye çalışarak olayları anlatmaya başladım ama gülümsemem hıçkırıklara dönüşünce bana sigarasını uzatmıştı.

sessizce dinledi. kimi zaman chan'a küfür etti.

her şeyden konuştuk. chan'ın bana son zamanlardaki garip davranışları, ilgisizliği...

dertleşmemiz bittiğinde ağlamaktan gözlerimin altı yanıyordu. bu yüzden tuvalete gidip elimi yüzümü yıkamak için sigaramı küllüğe bırakıp tuvalete yöneldim.

ellerimi yıkarken içerideki telefonum çalmaya başlamıştı ama siklemedim. kesin chandı, onunla şu an görüşmek istemiyordum.

havluyla ellerimi kurularken içeriden hyunjin'in sesini duyduğumda telefonumu açtığını ve konuştuklarını duydum.

chan'a çok öfkeliydim. aynadaki yıpranmış görünümüme son kez bakıp tuvaletten çıktım. ayakta duracak halim yoktu.

hyunjin yüzüme anlamsızca bakıp "şey jisung, seni seobin diye biri aradı" dediğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.

"ne-ne dedi?" diyerek kekelemeye başladığımda hyunjin " buraya geliyor." dedi. ona çaktırmamak için umursamazca sigarama uzanıp derince bir nefes çektim.

yarım saat kadar sessizce ağladım sürekli. hyunjin titreyen bedenime sarılıp beni sakinleştirmeye çalışsa da başım ağrıyordu deli gibi.

zil çaldığında hyunjin kapıya gidip gelen kişiyi -changbin'i- ağırladı. changbin içeri girdiği an endişeli bir yüzle yanıma gelip saçlarımı hafifçe okşadı. "gidiyoruz." dediğinde "siktir, nereye?" diyerek sordum ardından hyunjin de tepki ile "nereye götürüyorsun çocuğu amına koyayım?" diyerek çıkışmıştı.

changbin sakince "onu bana götüreceğim merak etme yanımda güvende olacak.." diyerek hyunjin'e açıklama yapmıştı.

hyunjin bana döndüğünde sorun yok, gideceğim bakışı attığımda "pekâlâ, kendine dikkat et jisung. beni sık sık haberdar et lütfen." dediğinde başımla onayladım. ardından hızla yanında sebepsizce güvende hissetiğim changbin'le evden ayrıldık.

kendimi fazlasıyla güçsüz hissediyordum. arabasına bindiğimizde yol boyu camdan yansımamı ve dışarıyı seyretmiştim. changbin ise hiçbir şey sormadan sanki her şeyi biliyormuşçasına sessizce arabayı kullanıp arada kısa bakışlar atarak beni izlemişti.

yorgunluktan gözlerim kapanıyordu. başım deli gibi ağrıyordu. bedenim istemsizce uykuyu istiyordu gözlerimi kapatıp bir süre öylece dinlendim.

lüks araba yavaşça durduğunda hafifçe ayılsam da gözlerimi açmaya mecalim yoktu. changbin kapımı açtı ve kemerimi sökerek beni kucağına aldı. itiraz etmedim. belki de ona şuan ihtiyacım vardı. şefkatine ve bana gördüğüm her şeyin aslında bir rüyadan ibaret olduğunu söylemesini istiyordum.

usulca kollarımı boynuna sarıp beni götürmesine izin verdim. sıcak evine girdiğimizde beni merdivenlerden çıkartıp odası olduğunu tahmin ettiğim yere getirmişti.

gözlerimi hafifçe aralayıp odanın ortasındaki siyah çift kişilik yatağı gördüğümde içimden, neden böyle düşündüğümü bilmesem de, o yatakta başka birinin de yatabileceğini düşünmek istememiştim, gerginlik karnımı ağrıtmıştı.

gözlerimi kapatıp ona daha çok sarıldım. neden böyle hissetiğimi bilmesem de, şu an hissettiğim en belirgin duygu kırgınlıktı.

beni büyük yatağın soluna bıraktığında, gözlerimi kapatıp uykuma kaldığım yerden devam etmek istiyordum.

ışıkları söndürüp sadece yatak başlarındak panjur gece lambasını yakıp, üstünü çıkarıp yanıma uzanmıştı.

sıcak bedenini o an çıplak omuzlarımda hissetmek istediğimden gözlerim hafif bayık açık bir şekilde üstümdeki tişörtümü çıkarıp yanına uzandım. arkamdan sarılarak kaslı ve sıcak vücudunun beni güvende hissettirmesine izin vererek uykuya daldım.

***

şey- nasıldı 🥺💞

gift ★ 3rachaWhere stories live. Discover now