11

1.6K 182 105
                                    



selam!! oy yorum?

***

"cheesecake için ruhumu şeytana satabilirim." changbin gülerek sordu: "bu kadar çok mu seviyorsun gerçekten?"

"çoooook." dedim ağzım dolu doluyken.

gülüşerek tatlılarımızı yerken tanıdık bir koku doldu burnuma.

chris?

şüpheyle etrafıma bakındığımda onu göremedim.

oysa o sanmıştım.

hafifçe gözlerim dolarken changbin'in endişeli bakışları üzerimdeydi.

"yah! sungie, iyi misin bebeğim?"

sessizce mırıldandım, "iyiyim."

dün gece uzun bir süre sonra hayatımda ilk defa onun tanıdık sıcaklığının dışındaki bir bedenin sıcaklığına sığınıp uyumuştum.

onu hatırlatan ve anımsatan her şey canımı yakıyordu.

kafamı kaldırıp changbin'i izledim. sessizce sert kahvesini yudumluyordu. ardından bir anda masamızın yanındaki sandalyenin sertçe çekildiğini duyduğumda yerimde irkilmiştim. kafamı kaldırdığımda ise chan'ın sorgulayan bakışlarıyla karşı karşıya kalmıştım.

"jisung ne halt ediyorsun bu sikik adamla?"

daha fazla dayanamıyordum. daha geçen gün biriyle öpüşmüş şimdi ise gelip beni sorgulamaya çalışıyordu aklınca.

kendimi daha fazla tutamadım. elimdeki çatalı sertçe bırakıp hışımla bağırdım. "yeter artık chan. kalbimi sikip şimdi de buraya gelmiş ne yaptığımı sorguluyorsun. sana ne amına koyayım? gidip öptüğün adamın yanında olsana!"

dudaklarımın arasından, arkasını önünü düşünmeden cesurca söylediğim kelimeler dökülüvermişti. ve bedenim deli gibi titriyordu. diğer masadaki herkes bizi izlemeye başlamıştı. ortam sessizleştiğinde ise changbinin başımı döndüren sakin kelimeleri dudaklarının arasından çıkmıştı. "şuan onun yanında zaten.."

sesim titreyerek verebildiğim tek tepki "ne?" dememdi.

changbin yüzüme sakin olmaya çalışan bir gerginlikle bakıyordu. chan'ın ise şuan yüzünden hislerini okuyamıyordum. "changbin ne demek istiyorsun sen?" diyerek hışımla çıkıştığımda birazdan olacak gürültü için başka yere gitmemiz gerekiyordu. changbin sakince yerinden kalkıp "insanları rahatsız ediyoruz. bu konuyu başka yerde konuşalım.." dediğinde üçümüzde ayaklanıp kafeden ayrılmıştık. dışarıda geldiğimiz kafenin yanındaki sahile geçip sakinleşmeye çalıştım. neler oluyordu anlayamıyordum. ikisi de yüzüme buruk bir ifade ile bakıyordu.

sessizliği bozan changbin olmuştu. "sanırım olayları birinin anlatması gerekiyodu üzgünüm jisung chan sanırım hoşlanmadığı geçmişinden anlaşılan sana bahsetmemiş" yüzüne anlamadığımı belirtircesine bakmıştım. " bak jisung, chan'la ben iki dost şirketin oğullarıyız. yaklaşık 5 yıl önce falan ailelerimiz bizi zorla evlendirdi ve biz de sık sık kavga ettik. bir süre sonra artık dayanamadığımızda ise ayrıldık. dün gece yıllar sonra onu ilk defa orada gördüğümde ise ikimiz de şaşırmıştık chan iyi görünmüyordu. ve aklı da pek yerinde değil gibiydi-" dediğinde olayları sindirmeye çalışıyordum.

kafamın içindeki bir ses olayları reddedip duruyordu hep. böyle bir şey olamazdı, anlamlandıramıyordum ve bacaklarım karıncalanmaya başlamıştı.

ya da madem böyle bir durum vardı neden chan bana anlatmamıştı, anlamıyordum. gözümün önü kararıyordu ve duyduğum son ses chan'ın "güzelim iyi misin?" deyişiydi.

***

geçiş bölümü pff

kaosla devam edeceğiz yinee :(

gift ★ 3rachaWhere stories live. Discover now