9. Bölüm

178 20 3
                                    

Günümüz

Ona yaşadıklarımı en kısa ve öz şekilde, bundan sonra beni anlayacağını umduğum kadarıyla anlattım. Tanıdığı insanların isimlerini andım. Mustafa abiden, bana yardım eden eşinden bahsettim. Neden gittiğimi açıkça söyledim. Beni gitmeye mecbur bırakan sebepleri kendisinin açtığı yolda bulduğumu anlattım. Bu süreçte beni hiç bölmeden dinledi. Gözlerini tek bir noktaya sabitleyip ağzımdan çıkan her kelimeyi ezberliyormuş gibi bir dikkatle dinledi. Anlatırken tepkisini görmek istediğim seferler haricinde ben de ona bakmadım.

Ben açık kapının önünde; o ise sınıfın diğer bir ucundaydı. Anlatmaya başladığımdan beri yerinden tek bir adım kımıldamamıştı. Bu mesafe daha önce söylediğim gibi nefretten mi kaynaklanıyordu yoksa onu bıraktığım yolda yürümeye devam ettiği için miydi bilmiyordum. Anlatmayı bitirdiğimde bir şey söylemesini bekledim. O ise hiçbir şey söylemedi, yalnızca başını çevirip pencereden dışarı bakmaya başladı.

Kapı hemen arkamda, açık olarak beni bekliyordu. Belki arkasını dönerek cevabını aldığını ve şimdi çıkmamı istediğini söylemeye çalıştığını düşündüm. Emin olamadım. Belki bir şey söyler diye bekledim.

Bekledim.

Bekledim.

Sanırım gitmeliydim.

Hadi bir şey söyle, dedim içimden. Hiçbir hayalimde sessiz kalmıyordun. Sessizlik ve tepkisizlik umursamadığının bir işareti olurdu. Yapma. Bir şey söyle.

Tam ben konuşacağına dair umudu kesiyordum ki, ''Sözünü tuttun.'' dedi.

''Ne sözü?''
''En fazla beş yıl demiştin.''
Başta ne demek istediğini hemen anlamadım. Sonra o akşam balkonda geçirdiğimiz zamanın anıları doldu zihnime

''O farklıydı.'' dedim.

''Olabilir. Ama buradan bakınca fark pek de anlaşılmıyor.'' Hafif bir tebessüm mü duymuştum sesinde? Sesindeki soğukluğun yokluğu akşamıma güneşi doğurmuştu sanki. Karşılaştığımız andan bu yana ilk defa bu kadar yumuşak konuşmuştu benimle.

Balkonda geçirdiğimiz o akşamı yıllardan sonra ilk kez hatırladım. Üniversite tercihlerinden dolayı ayrı yerlere gitme ihtimalimiz vardı. En fazla beş yıl demiştim. Dayanmamız gereken, ayrı kalacağımız süre en fazla beş yıl. O kızın bu kadar isabetli bir tahminde bulunacağını hiç beklemezdim. O akşam yanıldığımı çok sonra anlayacaktım. Ben üniversiteden bahsettiğini sanırken onun aslında aklında başka şeylerin olduğunu çok sonra öğrenecektim.

Korktuğumuz, hiç istemediğimiz ayrılığı beklemediğim bir anda çıkarıp karşıma koyduğu gün geldi aklıma.

''Bana neden bu kadar kızgınsın ki?'' diye sordum o günün anıları hala gözümün önündeyken. ''Veda etmedim diye mi? Senin de olmasını istediğin bu değil miydi? Ayrı kalmak. Haklısın, gidiş şeklim yanlıştı. Ama sonuç olarak herkes istediğini almadı mı?''

Söylediğim şeye inanamıyormuş gibi, ''Herkes istediğini almadı mı...'' diye tekrarladı. ''Gerçekten yıllarca kendini böyle mi avuttun? Herkesin istediği oldu mu dedin?'' Sinirle güldü. ''İnanamıyorum.''

''Neye inanamıyorsun? Yalan mı? Sen ne dedin? 'Biraz ayrı kalalım Ayla. Buna ihtiyacım var.' Ben sana ne verdim? Mesafe ve zaman. Yani istediğin her şey.''

''Mesafe olarak da Londra'yı mı seçtin? Ya zaman? Söz verdiğin gibi beş yıl? Sen bunları düşünüp de gitmedin Ayla! Sen kendin için gittin!''

''Tabi ki kendim için gittim!''

Şaşırarak baktı. Sonra elini boşlukta salladı. ''En azından kabul ediyorsun.''

İki Ömür Bir Aşk (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin