Bölüm 44 Başlangıç Nedeni

905 83 8
                                    

Sevgilim, bize karşı olan insanlara karşı aşkımızı haykırdık, sevgimizi haykırdık. Biz onlara olacak her şeyi haykırdır. Herkes her şeyi biliyor, sen hariç.
Bilmediğin şeyler var sevgilim.
Ve bu bilmediğin şey seni benden koparabilir.
Ben senden gitmem, ama sen benden gidebilirsin sevgilim.
Bu yükü omuzlamak, sorumluluğunu üstlenmek istemeyebilirsin.
Benden gidebilirsin.
****
"Helal! Koçum benim, çak bir beşlik?" Doğan'ın eline vurduğum gibi kolunu omzuma atarak beni kendine çekti. Gülümserken hep beraber portaldan geçmiştik.
Anneme her şeyi açık açık bağırmamızın üzerinden yaklaşık on beş dakika geçmişti. Bir sürü tebrikler ve övgüler yağmıştı üzerime.
Ayaz ise gerçekten şaşırmıştı, bir anlığına onu orada rezil edeceğimi, anneme boyun eğeceğimi zannetmişti ama yanılmıştı. Ben sandığının aksine herkese onu sevdiğimi haykırmış ,kurallara boyun eğmeyeceğimi açıkça bildirmiştim.
Üsse girmek yerine bahçeye girmiş, bize çevrilen gözleri umursamadan her zaman oturduğumuz çardağa geçmiştik. Doğan ve Aybar annemin surat ifadesi hakkında şakalaşırken gülerek gözlerimi devirmek harici yorum yapmıyordum. Doğan hemen yanıma otururken Ayaz söyleyip karşıma oturdu. Betty ve Azad kol kola otururken Aybar Doğan'ın diğer yanına oturup dizine Asena'yı oturttu. Betty kınayan bir bakış atıp Azad'ın üzerine oturduğunda hepimiz kahkahaya boğulmuştuk, Ayaz'ın kıskanç bakışları üzerime çekildiğinde Doğan beni sıkıca tutmuştu, herkes sevgilisiyle beraber dipdibe olduğu için o da beni yanında istiyordu lakin benim koca oğlanım beni bırakmıyordu. Saçlarını karıştırıp çektiğimde o da saçımı çekti. "Pislik!" Atalan ve Ardil ise sessizce bir köşede oturmuş, telefonlarına gömülmüştü. "Eskisi gibi kendimi barlara da atamayacağım ya. Deli gibi gezip içmeyi özledim." Betty yakınırken Azad onunla dalga geçiyordu. "Oh, iyi oldu sana."
"Azad! Koş bana çilek getir, hadi!" Sinirle inlediğinde Azad'ın kafasına vuruyordu, Azad gülerek Betty'in yanağına bir öpücük bırakıp üsse ilerlediğinde Ardil yüzünü buruşturarak Betty'e baktı. "Şunu da hanım köylü yaptın ya. Bravo. Aramızda bir zeki vardı, Diana sağ olsun onu da kaybettik." Ayaz kaşlarını çatarak Ardil'e doğru çevirdi, Ardil'le göz göze geldiğinde Ardil beni işaret etti. "Şu deli geldiği günden beri akıllıca davranmıyorsun Pars, çocukla çocuk oluyorsun. Atalan'a ulaşılamıyor, Doğan var bir akıllı onu da Aybar bozdu, Aybar desen o zaten hiç akıllı değildi. Bir tek benim öğrencim Kıvanç kaldı zeki. O olmasa işimiz yaş." Kıvanç sırıtırken onun varlığını tamamen unutmuştum
Ardil bana deli mi demişti?
O da yeni idrak ettiğimi fark ettiğinde kahkaha attı, hızla ona fırlatmak için bir şey aradım ama yoktu! "Lan! Taş yok mu taş?" Ben sinirle yerde taş ararken Doğan'ın yanından kalkmış taş arıyordum. Birden belimde hissettiğim ellerle geri çekilirken kendimi Ayaz'ın kucağında bulmuştum. Yanaklarıma kan çekilirken cayır cayır yanıyordum. Burnunu boynuma sürtüp geri çekildi, kendine kendine bir şeyler mırıldanıyordu ama anlamıyordum. Karnıma aniden saplanan sancıyla kaskatı kesilirken gözlerim kocaman oldu. İnlememek için dudaklarımı ısırırken Doğan'la göz göze geldik. Kaşlarını çatmıştı, başını ne oldu dercesine sallarken önüme döndüm. Derin nefes almaya çalıştığım an karnıma giren sancı hiddetlendi. "Pars, şu dosyaya bakabilir misin?" Atalan başını tabletinden kaldırmadan konuşurken Ayaz'ın kucağından indim, Atalan'ın yanına kayıp tablete baktı. Fırsattan istifade ederek ve acının bir anlığına azalmasıyla ayağa fırlayıp üsse ilerledim. Ellerim karnımda ilerlerken sancı şiddetlenmeye başladı. Merdivenlere adım atacakken kilitlendim, tutamadığım inleme dudaklarım arasından firar ederken birinin kolları belime dolandı. "Viata? Ne oluyor sana, neyin var?" Doğan endişeyle sorularını dizerken gözlerim dolmuştu, merdivenlere otururken ellerim karnımdaydı. Derin nefes alarak kendimi sakinleştirdim. "Ayaz'a Viata Lâl'le konuşmaya gidecekmiş de. Sonra yanıma gel, burada bekliyorum." Başıyla onaylayıp tekrardan bahçeye çıktı, umarım Ayaz bu ufak yalanıma kanardı.
****
"Hassiktir. Sen ciddisin?" Şok içinde elimdeki kağıtlara bakarken hastanenin merdivenlerine oturdum. Bir yandan göz yaşlarım akıyor, bir yandan olayı kavramaya çalışıyordum. Hamileydim.
Lanet olsun.
Doğan yanıma çöktüğünde yüzüme bakıyordu, Ayaz bize inanmıştı. Odamda portal açarak dünyaya inmiş, bulduğumuz ilk hastaneye girmiştik, Doğan beni kapıda beklemişti. "Viata sen, ah lanet olsun. Sen ciddisin?" Ağlayarak başımla onu onaylarken korkuyla elimdeki kağıdı buruşturuyordum. Doktor bana yaşım için erken olduğunu, ama aldırma gibi bir girişimin çok tehlikeli olduğunu söylemişti.
Ayaz bir bebeği kabullenmezdi.
O hem bir vâris hem de önemli bir savaşçıydı. Nasıl bir bebeğin sorumluluğunu alabilirdi? Ben, ben tek başıma bir bebeğe. Ben. Ben ne yapacağım?!
"Doğan ben bittim. Ne yapacağım?" Hıçkırarak ağlamaya devam ederken Doğan'ın kolları sıkıca beni sardı. Çenemi tutup başımı ona çevirdi. "Sakinleş, halledeceğiz. Sen yeterki sakinleş." Derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Ayağa kalktığımda Doğan elimi tuttu, güven vermek istercesine bana bakarken yaşlı gözlerimi yumruk yaptığım elimle sildim. "Sakinleş. Pars neden istemesin Viata? Adam deli gibi aşık sana, bu haberi duyunca muhtemelen havalara uçacak. Sen kendini yormamaya bak, dinlen kafanı topla. Öyle söyle Pars'a." Başımla onaylayıp ona sıkıca sarıldım, hala ağlıyordum. Sırtımı sıvazlayarak benimle beraber geldiğimiz yöne ilerledik. Açtığımız portala girdiğimizde etrafı kontrol etmiştik, kimse yoktu. İçeri girdiğimizde üssün bahçesindeydik, duyduğum seslerle hızla yaşlarımı silip yüzümün kızardığına emin olduğumdan elimle yüzümü yelledim. Her ne kadar işe yaramasada. "Kim yener? Azad mı, Pars mı?" Betty Azad'la Ayaz'ı mı yarıştırıyordu? İkisi rekabete girse muhtemelen değil kesinlikle Ayaz alırdı.
"Elbette Ayaz!" Sesimle bakışlar bize dönmüştü, Azad ve Ayaz karşılıklı oturuyor, Betty ise ikisinin ortasında masanın ucunda ayakta dikiliyordu. Bir eli karnında diğeri ise belindeydi. Kıvanç sıkılmış bir şekilde onları izlerken Aybar ve Asena onun aksine gülerek izliyordu. Atalan ve Ardil dünyadan somut teknoloji alemine dalmış, biri telefonun diğeri tabletin içine gömülmüştü. "Azad alır! Baksana benim kaslı bebeğime!" Betty Azad'ı işaret ettiğinde gözlerimi devirerek Ayaz'ın yanına oturdum. Azad, Betty'in gazıyla beraber hırslanmış, Ayaz'a aç kurt gibi bakıyordu. Bu onu yenebileceğini düşündüğünü kanıtlıyordu. Ne kadar yazık.
"Azad, ciddi misin? Bak, sonra ağlama." Ayaz'ın dudaklarını kıpırdatarak dediği şeyle yüzünde sinsi bir tebessüm belirdi. Ayaz bana göz kırpıp Azad'a döndü. Azad ise göğsünü şişirmiş kendinden emin bir ifadeyle ayağa kalktı. "Azad, sanırım Ayaz'ın ademoğlundan ibaret olduğunu zannediyorsun. Kendisi Zeus ve Atlas'ın da bekçisi. Dahası varda, üşendim. Emin misin?" Ardil başını telefonundan kaldırmadan mırıldanırken otuz iki diş sırıttım, bu iddia oyunu fazlasıyla hoşuma gitmeye başlamıştı. Azad bir anlığına bozulurken umursamadan omuz silkip ayağa kalktı. Ayaz ise gözlerini devirip peşine takılırken ikisi de birbirinin karşısına geçerek hazıra geçti. "Diana, olacaklar umurumda değil. Sonra "aşkımın burası çizilmiş " diye ağlama." Diana'nın taklidini yaptığında hepimiz kahkaha atmaya başladık, Ayaz'ın bu hallere girmesi beni gerçekten güldürüyordu. Sanki bir az önce ondan bebeğim olduğunu öğrenmemişim gibi keyifliydim.
  İkisi birden birbirlerinin üzerine atladığınds Azad ustalıkla Ayaz'ın hamleleri sen kaçıyordu, birden Ayaz'ı tutup kaldırmaya çalıştığı an Ayaz bacağını Azad'ın bacağının altından geçirerek onu düşürdü, ardından ellerini iki yana açıp onu su baloncuğunun içine aldı, Azad hırsla ellerini iki yana açtığı an baloncuk patladı, eş zamanla Ayaz bir adım bile sayılamayacak kadar bir mesafeye geriledi. Azad Ayaz'ın hamlelerini okuyordu, bu yüzden onu baş kaldırmıştı. Ayaz bunun farkında mıydı peki?
Ayaz'ın bu bebeği kabullenip kabullenmeyeceğinden emin değildim. Bir yanım benim her parçamı kabul edeceğini söylerken diğer yanım hala hazır olmadığını söylüyordu.
Azad Ayaz'ın kasıklarına vurduğunda Ayaz inlemişti, Doğan kahkaha atarak Azad'a seslendin. "Adamın çocuğu olmayacak, yavaş."
"Ne çocuğu ya! Ne yapayım çocuğu ben?" Ayaz sinirle bağırırken birden bocaladım, Ne yapayım çocuğu ben?
Ne yapayım?
Ne çocuğu?
Çocuk istemiyordu.
Doğan'la göz göze geldiğimde yutkunuyordu, o da anlamıştı. İş yokuşa sürükleniyordu. Doğan zorla gülmeye çalışarak Ayaz'a döndü. Ben ise dolmuş gözlerimi zapt etmeye çalışıyordum. "Neden? Güzel olmaz mı, yani sevmez misin bebekleri?" Ayaz bir yandan Azad'ı yere yatırırken Doğan'a döndü, "Oğlum manyak mısın? Ne yapacağım çocuğu ben,  en güzel zamanlarımda beşik mi sallayacağım?" Bir yaş benden izinsiz dökülürken hızla sildim, gittikçe dibe batıyordum. Yarım saatlik bir uğraşın sonunda Azad pes etmiş, kendini çimlere atmıştı. Ayaz üzerinde kalkarken Betty onun üzerine atlamıştı. Sinirle onu yumruklarken Aybar ve Asena gülmekten çimlere yatmıştı. Tabii yatmaktan kastım yere yapıştıklarıydı. Asena kahkaha atarken dengesini sağlayamamış Aybar'ın kucağındayken yere düşecekken Aybar'a tutunmuş, o da aniden ona asılmasıyla afallayıp onunla beraber çimlere yapışmıştı.
Ayaz saçlarıma buse kondurarak yanıma oturduğunda ayağa fırladım, onun yanında durmak istemiyordum. Şaşkınlıkla bana bakarken sinirle üsse ilerledim. Asansöre binip kendi katımı tuşladım. Ne yapacaktım? İstemediği bir bebeği ki dünyaya getirecektim? Doktor bana bunun çok riskli olduğunu söylemişti, bebekle beraber bende ölebilirdim.
Sırf o istemiyor diye ölümle burun buruna gelebilirdim.
Odama dalıp kapımı arkamdan sertçe kapattım, hıçkırmaya başladığım an fark etmiştim yanağımı ıslatan yaşları.
Kahretsin!
Bunu hiç yapmamalıydık, aptal adam bu ihtimali göz önünde bulundurmamış mıydı? 
Kapı açıldığında içeri öfkeli gözleriyle Ayaz girdi. Kaşlarını çatmış gözleri yüzümde geziyordu. Yatağa oturduğunda beni kendine çekti, ben ise ellerimle onu ittirdim. "Viata yine ne oluyor?"
"Bir şey olduğu yok, çık odamdan."
"Yine aynı şeyi yapıyorsun! Yine bir halt dönüyor ve sen bunu bana anlatmak yerine gizliyorsun." Ellerini kollarıma koyarak bana doğru eğildi, öfkesi gitmiş yerini hüzün almıştı. Gözleri o kadar yorgun bakıyordu ki yorgunluğunu nasıl gizlemiş, hayret etmiştim. "Bunu bize yapma Viata. Her başın sıkıştığında benden bir şeyler gizleme. Yapma. Yalvarırım."
Söylemeli miyim?
Karnımda beliren sızıyla kaşlarımı çattım, sızı giderek artarken sancıya dönüşmüştü. Kaskatı kesilirken Ayaz'ın anlamaması için dualar ediyordum. Acaba sarılıp yüz ifademi ondan gizlesem mi? Hayır hayır, bana sarılınca bedenimin kaskatı olduğunu anlar, çünkü acıdan kendimi o kadar sıkıyordum ki dişlerimi sıktığımı yeni fark ediyordum.
"Ah!" Tutamadığım inleme dudaklarım arasından kaçarken Ayaz şaşkınlıkla bir bana birde karnımda olan ellerime bakıyordu. "Viata," diye mırıldandı korkuyla, ikinci bir inlemenin ardından sancı giderek arttı, yer alan çığlık Ayaz'ın korkuyla ayağa kalkmasına neden olmuştu.
Derin nefesler alıyor, kendimi düzene sokmaya çalışıyordum. "Viata, ne oluyor? Viata!" Ellerimi kaldırdım, sancı giderek azalmaya başlamıştı, bir nebze olsun rahatlamıştım. "Geçecek. Sadece bana müsaade et."
"Nasıl müsaade edeyim?! Viata ne geçecek? Ne oluyor? Bana cevap vermek zorundasın!"
Sinirle dişlerimi sıkarak tepemde cinnet geçiren adama baktım. "Zorunda değilim!"
"Viata!"
Derin nefes aldım. Acım dindiği için, çığlıklarım kesildiği için, biraz olsun rahatladığım için. Ve hazır olduğum için.
"Hamileyim." Yüzündeki öfke birden bire kayboldu, aksine şok oturdu. Bir süre öyle bana baktı, gözlerini kırpmadan, göz bebeklerini oynatmadan. Öylece bana bakıyordu, ardından karnıma düştü gözleri, ağzı şaşkınlıktan "o" şeklini almıştı. Korkuyla vereceği cevabı beklerken tekrardan bana baktı, "Nesin nesin?"
"Hamileyim." İnanamaz gibi bana baktı, ardından güldü, avucunu açıp yere doğru alçak bir şekilde tuttu. "Hani böyle küçük küçük şeyler, gelmeden önce?" Küçük küçük şeyler mi? Normalde şuan kahkaha atmam gerekiyordu ama o kadar gergindim ki onu bile yapamıyordum. Başımla onu onayladığımda bana doğru eğilip hızla beni kucağına aldı. Ne yaşadığımı şaşırırken birden dönmemle gözlerim kocaman oldu. Ayaz'ın kahkahası odamda yankılanırken beni yere bıraktığında afallamıştım. Sevinmiş miydi?
"Sen. Bir dakika! Sen istiyor musun?" Sorumla inanamaz gibi bana baktı, elini yüzüme koyup bana eğildi, gözlerim yine dolmuştu. "Viata nasıl istemem, aşık olduğum kadınla bir ailem olacak, senin bir parçan doğacak ben nasıl istemem?" Yaşlarım yanaklarımdan süzülürken o otuz iki diş sırıtıyordu, çok mutluydu. Rahatlamıştım ama anın duygusallığıyla ağlıyordum, sinirlerim bozulmuştu. Dudaklarım titrerken ısırıp engel olmaya çalıştım. "Bahçede istemediğini söyledin. Ben, ben çok üzüldüm." Dudaklarını gülümseyerek büktü, ardından yanağıma sıcak bir buse bıraktı, burnunu yanağıma sürttü. "Sevgilim, ben onu Azad'la Diana'ya inat olsun diye dedim." Gerçekten mi?
"Gerçekten mi?" Safça sorduğum soruyla gülümsemesi büyüdü, o kadar mutluydu ki. Baş parmağıyla yaşlarımı silerek başını aşağı yukarı salladı.
"Gerçekten sevgilim." Hızla ona sarıldım, kollarımı sıkıca beline doladım. Beni tekrardan kaldırdığında kucağına alıp odadan çıktık, istemsizce kahkaha atarken çenemi öptü, başımı boynuna gömdüm. İstiyordu, Ayaz Pars Varis benden gelecek her şeyi kabulleniyor ve istiyordu. Benden daha çok istiyordu. "Ne zaman öğrendin?" Sorusuyla başımı kaldırdım, gözleri üzerimde değildi, merdivenlerdeydi. Beni düşürmemek için dikkatlice iniyordu. "Dünyaya indiğimde test yapmıştım ama sen olmadığın için korkumdan hastaneye gidemedim. Bugün de Doğan'la beraber hastaneye gittim, doktor hamile olduğumu söyledi, aldırmak istediğimi söylediğimde ise bunun çok riskli olduğunu söyledi." Kaşları çatıldı, attığı adım durdu. Gözleri bana çevrildi, korkuyla yeşil gözlerine bakıyordum. "Aldırmak mı? Nasıl, sen istemiyor musun?" Adeta kekeleyerek sorduğu soruyla başımı olumsuz anlamda salladım. Elbette istiyordum fakat Ayaz'ın isteyip istemediğini bilmediğim için böyle bir soru sormuştum doktora. "Hayır, elbette istiyorum! Sadece senin nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum. Hem bir vârissin, hem de çok önemli bir savaşçı-" lafımı öfkeyle böldü.
"Sen varken bunlar umurumda mı sence Viata? Vâris olmam, savaşçı olmam sana olan sevgimden büyük mü zannediyorsun? Sen kendini seçenek olarak mı görüyorsun? Kızım ölüyorum sanaz ölüyorum. Nasıl istemem?"
Onu seviyorum.
Kollarımı boynuna dolayarak başımı boynuna gömdüm. Bahçeye çıktığımızda ekip dört bir gözle bizi bekliyordu. Ayaz birden sırıtmaya başladığında herkes şok içinde ona bakıyordu. Ayaz toplum içinde gülüyordu.
Alayla değil, gerçekten gülüyordu.
"Hamileyiz!" Dur. Ne?! Birden gülmeye başladım, hamileyiz mi demişti o? Ekip kocaman açtığı gözleriyle bana baktı. "NEYSİNİZ NEYSİNİZ?"
Ayaz dediğinin farkına varıp kendine göz devirdi. "Viata, hamile." Diye onu düzelttiğimde başıyla onayladı. Ekip şok içinde bize bakarken Betty otuz iki diş sırıttı. "Desene benimkine kardeş geliyor. Viata bebeği senden çok Pars doğuracak gibi, dikkat et kendini çok kaptırmasın." Gülerek Ayaz'ın saçını çektim, aptal! Heyecandan ne diyeceğini şaşırmıştı. Tebrikler ve Aybar'ın aptal şakaları havada uçuşurken Ayaz ne beni kucağından indirmişti ne ben başımı göğsünden çekmiştim. Herkes kendi haline döndüğünde Ayaz başını bana çevirip dibime girdi. Burnu burnuma değerken dudaklarıma kısa bir buse kondurdu. Gözlerimi kapatıp öpücüğünün iliklerime kadar yaydığı hissi tattım.
"Bu bizim başlangıcımız oldun sevgilim. Bir ailemiz olsun."
Fısıltımı başıyla onayladı, ardından gözlerini gözlerime çevirdi. "Gözlerinin okyanusu beni boğuyor, ama ben boğulmak istiyorum."
Gülümsedim.
"Gözlerinin ormanında yanıyorum. Ama yanmak istiyorum."
Ben ateştim o su.
O boğuluyordu.
Ben yanıyordum.
Ama o ne kendi suyunda boğuluyordu.
Ne ben kendi ateşimde yanıyordum.
"Gözlerindeki her damla intihar sebebim sevgilim."
"Gözlerindeki her yaprak intihar sebebim sevgilim."
Ben, Viata Lidya Hazan. Belki bu benim mutlu sonum olmayacaktı ama mutlu sonumun başlangıcı olacaktı.
Gözlerinin ormanındaki her yaprak inthar sebebim sevgilim.
Bu bebek bizim başlangıç nedenimizdi.

Bitti..
Ayayay beklenen bölüm geldi.
Evlilik beklendiğini biliyorum ama zamanı olduğunu düşünüyorum.
Kitabı her kitapta olduğu gibi kız karakter hamile kalınca bitirmeyeceğim hamilelik dönemi ve bebek doğduktan (doğmadıktan?) sonraki dönemlerde olacak, kitaba öyle veda edeceğiz. Viran'a yeni başladım ve yazarken fazlasıyla zorluk çekiyorum.
Bölümü beğendiyseniz yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Sizi seviyorum başka bölümlerde görüşmek üzere güzellerim<3

Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now