00 - altının gözyaşları

78.7K 3K 1.4K
                                    

Başı dönüyordu, aldığı acımasız darbeler ve bir türlü bitmek bilmeyen maç yüzünden yorulmuştu. Işıklar gözlerini kamaştırıyor, tezahüratlar ve küfürler bir uğultu gibi kulaklarına ulaşıyordu. Bakışları kayıyor, görüşü bulanıklaşıyordu. Aklı darmadağınıktı, odaklanabilseydi yüzünün tam ortasına aldığı darbeyi önceden kestirebilirdi. Geriye doğru sendelerken dizlerinin artık tutmadığını düşünüyordu. Sırtı ringin ipleriyle buluştuğu an hissettiği tek şey saf acıydı. Acısını biraz da olsun dindirebilmek için yüzünü buruşturdu fakat hiçbir işe yaramayacağını adı gibi biliyordu.

Rakibinin üzerine yürümesine olanak tanımadan son kalan gücüyle kendini ileri doğru ittiğinde içten içe boşa çabaladığını biliyordu fakat nasıl ve ne zaman bu konuma geldiğini kestirememişti. Rakibinin bir yerden sonra vazgeçeceğini düşünmüştü çünkü Jeon Jungkook, yorulmazdı. On altı yıllık boks hayatı boyunca bir kere bile yorulup vazgeçtiğini hatırlamıyordu; yumrukları hızlıydı, refleksleri güçlü ve hissiyatı kuvvetliydi. Hangi darbenin nereden geldiğini anlar, ona göre kendini savunmasını da çok iyi bilirdi. Kazandığı her maç için uyguladığı taktik buydu, karşısındaki yorduktan sonra art arda uyguladığı darbeler sayesinde maçı kazanırdı. Fakat işler bir anda tamamen değişmişti zira on iki rauntluk maçın on birinci turunda bile karşısındaki yorulmamıştı aksine onu yormuştu.

Ara verildiğini bildiren zil kulaklarında çınladığında duruşunu düzeltip geri çekildi, yüz ifadesini korumaya çalışıyordu fakat dakikalardır kendini savunmaktan öteye gidemediğinden tepki dahi veremediğinin farkında değildi. Arkasını döndüğü an yüzüne patlayan kamera flaşları yüzünden yüzünü buruşturdu, adam akıllı görmekte zorluk çektiği halde böyle bir şeye maruz kalmak daha da sinirlerini bozuyordu. Kendini koruyabilmek için kolunu gözlerine siper etmeye çalıştı. Aldığı kafa darbesi yüzünden patlayan kaşı da cabasıydı.

Oturmak için yürürken sendelediğinde duraksamaya çalıştı fakat düşecekmiş gibiydi. Hakemin bağırarak bir şeyler söylediğini duyuyordu fakat ne dediğinden veyahut ona seslenip seslenmediğinden bile emin değildi. Belinden sıkı sıkı kavrandığını ve bir yerlere çekildiğini hissetti, hiçbir şey yapamıyormuş gibiydi. Hiçbir kasını hissetmiyordu, ayak parmakları tamamen uyuşmuş; aldığı darbeler yüzünden başına ağrılar girmişti ama aynı zamanda kaşından terine karışarak süzülen kanı ve kaybedeceğini bildiğinden kendine olan öfkesini her hücresinde hissediyordu.

Öfke, acının yanında hissettiği tek şeydi. Çoğu zaman öfkesinin onu ayakta tutan yegane şey olduğunu biliyordu fakat o anda, onu geriye çekmek dışında başka bir işe yaramıyordu. Çoktan vazgeçmişti, nefes dahi almasına müsaade edilmeden yüzünün ortasına yediği yumruklar vazgeçtiğini fark etmesini sağlamıştı fakat bunu kabullenemiyordu.

Vazgeçmek ona göre değildi, hırsından önünü bile göremeyen biri için; bu kaldıramayacağı kadar gurur kırıcı bir şeydi. Herkese açıklayabilse bile, neden vazgeçtiğini kendine açıklayamaz, kabul ettiremezdi. Bu noktada beyni ve kalbi birbirinden tamamen ayrılıyordu, bir yanı vazgeçtiğini söyleyip dursa da diğer yani bunu kendisine yakıştırmıyordu.

Sinirinden gülmeye başladığı an yüzüne çarpılan ve başından aşağı dökülen su sayesinde biraz da olsa rahatlamış, anlamsız hareketsizliğine bir son vermeyi başarmıştı. Kaşındaki yara, su yüzünden sızlamaya başladığında tısladı fakat bunu bile oldukça geç fark edecek kadar algılarını kapatmıştı.

Ona uzatılan suyu kabul edip içmeye başladığında tepesinde dikilen antrenörüne ve sürekli bir şeyler diyen menajerine aldırmıyordu. Zaten istese bile odağını veremeyecek kadar dağılmıştı. Eldivenlerinden dolayı doğru dürüst tutmadığı şişe yüzünden çenesine ve boynuna akan suyu umursamadan içmeye devam ettiğinde antrenörün boynundan sıkı sıkı tutması onu biraz da olsun kendine getirirken kanı durdurabilmek için gözünün üstüne bastırılan sargı bezi yüzünden tek gözünü kapatmak zorunda kaldı. "Kaşı iyi durumda, maça devam edebilir." yarasını kontrol eden doktor, Jungkook'un takımına yönelik konuştuğunda herkesin rahat bir nefes aldığını duydu fakat buna katılmıyordu. Maça devam edemeyecek kadar çökmüştü, art arda kaybettiği rauntlar ne kadar geride olduğunu gösteriyordu ve Jungkook, her hücresiyle bundan nefret etmişti. Puanların henüz açıklanmadığının da farkındaydı fakat kaybedeceğini anlaması için büyük şeylere gerek yoktu.

collideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin