14 - sarının en güzel tonu

32.3K 2.7K 1.1K
                                    

Derin bir nefes alarak önünde durduğu mekanın parıldayan ışıklarında gözlerini gezdirdi. İçeride bir karmaşa olduğunu mekanın dışına park edilen sayısız arabadan ve kalabalık insan gruplarından anlayabiliyordu. Karmaşanın sebebini de, pek tabii, biliyordu. Jungkook'un 'önemsiz' diye nitelendirdiği bir müsabaka vardı ve etrafın bu kadar kalabalık olmasını kesinlikle beklemiyordu. Sonuçta kayıt altına alınan ve herhangi bir şeye etki eden bir maç değildi fakat söz konusu Jeon Jungkook olduğunda, işlerin biraz değiştiğini anlamıştı.

Bakışlarını, sabırla onun arabadan inmesini bekleyen şoföre çevirdi. Bir maçı olduğunu Hoseok'tan duyduğu andan itibaren davet edilmeyi beklemediğini söylemek bir yalan olurdu, ki Jungkook'un davet edeceğini de biliyordu fakat sürekli olarak karşı çıktığı ve her isteğini net bir dille geri çevirdiği birinin davetine neden icabet ettiğini kendisi de bilmiyordu.

Bir kere kabul etmiş, onu görmek istemişti fakat Jungkook'un birçok şeyi abartmayı ve şımartmayı  sevdiğini tamamen unutmuştu. Zira içinde oturduğu arabayı, Jungkook göndermişti. Bir mesajla meşgul olduğunu, onu alamayacağını fakat ilgilenecek birini göndereceğini söylediğinde dalga geçtiğini düşünüyordu lakin evinin önünde bekleyen araba anlık şoka girmesine de sebep olmuştu. Ondan böyle bir şey beklemiyordu ve beklemediği her şeyi yaptığı gerçeğini bir kere daha es geçtiğini anca fark edebilmişti. Ev adresini nereden bulduğunu sorgulamayı daha sonraya bırakarak tekrar derin bir nefes aldı ve yüzünde silik bir şekilde beliren gülümsemesini durdurmaya çalıştı.

Hoşuna gitmediğini söyleyemezdi. Kim Taehyung; doğduğu günden itibaren şımartılarak büyütülmüş, her istediği yapılmış, yeterince ilgi görmüştü. Böyle şeylere gereğinden uzun süredir alışkındı ve bu sebepler yüzünden karşısına çıkan kimse onu heyecanlandırmayı başaramıyordu. Fakat, gerçekten de, sıra Jeon Jungkook'a geldiğinde her şeyin değiştiğini içten içe biliyordu. Alışkın olduğu bir şeyi dahi yaptığında bile hoşuna gidiyor, onun tarafından şımartılmanın güzel bir his olduğunu düşünüyordu.

Aksini iddia etmek istese de, Jungkook; onu kendine çekiyor, bazı şeylerin devamını beklemesine yol açıyor ve anlamlandıramadığı bir şekilde beklenti içine girmesine sebep oluyordu. Numarasını bulduğu gün, hiç düşünmeden Jungkook'u sevgilim diyerek kendisine anlatması tamamen bu yüzdendi. Düşünmemeye çalıştığı olayın meydana getirdiği utancı iliklerinde hissetmeye başladığında kafasını sağa sola salladı ve hislerini görmezden geldi. Jungkook'un dediği şeyleri yapabileceğini ve birçok şeyi kanıtlayabileceğini biliyordu, farkındaydı. Fakat ciddi olmadığını da biliyordu.

Onu tanıdığı kadarıyla, zevke ve sefaya oldukça düşkün olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi. Ne yapacağı hiçbir zaman belli olmayan Jungkook, onu keyiflendiren her şeyi yapan ve sonrasını düşünmeyen biriydi. Anlık yaşar, eğlencesine insanları ortak etmeyi de bilirdi. Sakin olan hiçbir şeyden zevk alamadığı için her zaman hızlı ve gürültülüydü. Onun yanında sıkılmaz, bir şeylerden şikayet etmezdiniz. Ortama girdiğini çabucak fark eder, insanların ona olan bakışlarından ne kadar istendiğini de anlardınız.

Kötü biri olduğunu söyleyemezdi fakat onu endişelendiren ve sürekli olarak reddetmek istemesine sebep olan bir sürü sebep sayabilirdi. Her şeyden ve herkesten çabucak sıkılan birinin, ondan sıkılmayacağına inanması mantıksız olurdu. Jungkook'un elindekiyle yetinmeyi bilmediğini ve gözünün her zaman zirvede olduğunu anlayabiliyordu, bunun ilişkilerinde geçerli olup olmadığını bilmediğindendi bütün engelleme çabaları. Duyduğu ve gördüğü her şeye rağmen, ona karşı olan bakış açısının yavaş yavaş değiştiğini hissediyordu ve bu değişiklik arada sırada canını sıkıyordu zira Jungkook gibi birine aşık olmanın korkutucu olduğunu düşünüyordu.

collideWhere stories live. Discover now