Cesaretin Sonu

965 54 27
                                    

Meris

Kulisin ve kulisteki lavabonun kapısını ışık hızıyla açmıştım herhalde. Kapıyı kilitleyip mermere tutundum ve aynadan kendime bakmaya başladım. Başım dönüyordu, dizlerim titriyordu, sarhoş gibiydim ama bunun alkolle hiçbir alakası yoktu. Hayranlıkla baktığım kadını bu kadar yakından görmekti beni sarhoş eden. Çeşmeyi en soğuğa çevirip yüzüme bolca su çarptım. Biraz daha iyiydim artık. Sahneye çıkmamız gerekiyordu ama şu an kendimi orada ayakta durabilecek gibi hissetmiyordum. Özgür'ün kapıdan gelen sesi panikle çıkmaya başlamıştı artık. Son kez kendime baktım ve kapıyı açıp kulise çıktım. Arkadaşlarım korku içinde bana bakıyordu. Bir anda gülmeye başladım.

Özgür: Meris! Meris iyi misin kötü bir şey mi oldu?

Meris: Hayır hayır ne kötüsü dünyanın en güzel şeyi oldu. Tanıştım onunla.

Deniz: Eee Meris o zaman napıyorsun Allah aşkına?

Meris: Heyecandan ölmemek için uğraşıyorum.

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra üçümüz de kahkaha atmaya başladık. Gözüm koltuğun kenarında oturan Derin'e kaydığında telefonla ilgilendiğini gördüm. Onu da yanımıza çağırdım ve arkadaşlarımdan bensiz bir şarkı söylemelerini istedim. Onlar bunu yaparken benim nerde olacağımı sordular. Ben de sahnenin yanındaki masada oturup sigara ve alkol yardımıyla sakinleşmeye çalışacağımı söyledim. Onayladılar, hepsine teşekkür ettim ve onlarla beraber sahneye ilerledim.

Kulisten çıkıp sahne yerine yandaki masaya ilerledim. Garsonu yanıma çağırıp beş beyaz dedim. Sahne sırasında bu kadar ağır şeyler içmeme alışık olmayan garson şokla bana baktı. Ona ellerindeki en küçük bardağa yapmalarını ve hızla bana getirmesini, daha sahneye çıkmam gerektiğini söylediğimde beni ikitletmeden hızla yanımdan uzaklaştı. Bu sırada arkadaşlarım yerlerine yerleşmişlerdi ve bu şarkıyı benim yerime Derin söyleyecekti. Bir sigara yakıp onları dinleyemeye başladım. Derin, Dolu Kadehi Ters Tut'tan Yapma n'olursun söylüyordu. Hande'nin olduğu masaya bakmaya cesaretim yoktu çünkü hala sakinleşememiştim. Yaktığım sigara daha yarıya bile gelmeden garson siparişimi getirdi. Sigaramdan bir nefes daha çekip önümdeki küçük bardaktan bir yudum aldım.

Cesaret edip kafamı kaldırdığımda Zehra'nın gülümseyerek bana doğru geldiğini gördüm. Hande'ye bakmak için başımı çevirdiğimde bütün masanın bize kitlendiğini fark ettim. Dünyanın en güzel kadınının o can alıcı bakışlarının tekrardan üzerimde olduğunu görmek sakinleşmeme hiç yardımcı olmuyordu açıkçası. Zehra geldi ve yanımdaki sandalyeye oturdu.

Zehra: Neden sahnede değilsin? Bu gece başka şarkı söylemeyecek misin?

Meris: Yok yok söyleyeceğim, sigaram ve içkim bitince çıkacağım hemen.

Zehra: Sevindim buna, merak etmiştik de neden burada olduğunu. Tek seninle sohbet eden ben olduğum için de ben gelip sormak istedim.

Meris: Hande'yle de konuşmuştuk aslında... Neyse dediğim gibi çıkacağım birazdan.

Zehra: Bu arada tekrardan teşekkür ederim, erkek arkadaşımla birkaç sorun yaşadık ve bunu kızlara yansıtmak istemedim o yüzden bahsetmedim onlara. Sen sıkı takip ediyorsun bizi herhalde, modumun farkını bile anladığına göre?

Meris: Evet, oldukça iyi bir izleyiciyimdir. Ben artık sahneye döneyim yoksa arkadaşlarım beni kesmeye hazırlanacaklar birazdan.

Tanıştığıma gerçekten çok memnun oldum. İstediğiniz bir şey ya da bir şarkı olursa söylemeniz yeterli.

Bardağın sonunu içip, sigaramı söndürüp ayağa kalktım ve Zehra'ya elimi uzattım. Elime bakıp gülümsedi ve beni kendine çekip sarıldı. Bu kız bu temaslar için hep gafil avladı bu gece beni. Yine tamamen sarılmadan tek kolumu beline sararak karşılık verdim ve o yerine dönerken ben de sahneye çıktım. Yerime geçip beyaz gitarımı boynumdan geçirdim ve arkadaşlarımın bensiz söylediği ikinci şarkının bitmesini bekledim.

Gözlerim yine Hande'yi buluyordu kocaman mekanın içinde. Keşke Zehra yerine o gelseydi diye düşündüm. Ama ilk tanışmamız da Zehra'nın ondan daha sıcakkanlı biri olduğunu göstermişti bana o yüzden kafama takıp dert etmek istemedim. Gözlerim Hande'nin çekik gözleriyle buluşunca film koptu sanki beynimde. Bir anda ne olursa olsun dedim, ilk ve son görüşüm onu büyük ihtimalle dilediğim gibi davranacağım o zaman. Şarkı bittiğinde arkamı dönüp arkadaşlarıma teşekkür ettim. Ardından mikrofona yaklaşıp konuşmaya başladım, o her ne kadar yanındaki Saliha'ya baksa da ben Hande'ye bakıyordum hala. Kaçırmayacaktım gözlerimi.

Meris: "Bıraktım geldim evimi geride" diye bir çıkış yapmak isterdim ama şartlar el vermediği için yapamıyorum. Onun yerine bu şarkıyı söylemek geldi içimden.

Konuşmaya başladığım andan beri bana bakan güzel kadından bakışlarımı çekmeden söylemeye başladım içimden gelen şarkıyı.

"Ah o güzel gözlerin döndürüyor başımı
Lütfen seni izlerken hor gör bu telaşımı
Tut elimden gidelim bu şehirde huzur yok
Sıcak şarap içelim ne de olsa vakit çok
Dayanamıyorum hayallerim çok ağır
Bana yardım et kime konuşsam sağır"

Gözümü kapattığım dışında bütün şarkıyı ona bakarak söylemiştim Hande bana bakmıyorken bile gözlerimi ondan alamıyordum. Bütün masanın bana baktığının farkındaydım ama o an bu hiç umrumda değildi. Şarkı bittikten sonra herkes alkışlarken onların masasında şokla gülen kişiler olduğunu da görmüştüm. Kıza şarkı söylemeden önce o cümleyi kurup bütün masanın dikkatini üzerime çekmeydim keşke zaten gözlerimi ayırmayınca fark ederdi o, aptal kafam. Hadi onları anladım da benim hayvan arkadaşım Özgür neden ıslık çalıyordu şu an arkamda?

Meris: Özgür! Ruh hastası mısın oğlum sen kendine gelsene niye derbide gibi davranıyorsun?

Özgür: İlan-ı aşk etseydin kardeşim diyeceğim de yaptın sayılır.

Meris: Bağırma ayı! Önüne bak davulunu çal bagetlerini kafanda parçalattırma bana zaten zor ayakta duruyorum hala.

Son cümlemle beraber Özgür'ün gülüşüne Deniz de katılmıştı. Saatime baktım, iki üç şarkı sonra sahneden inecektik. Derin bir nefes aldım ve önüme gelen istek kağıtlarından birini seçip söylemeye başladım. Arada ufak bakışlar atıyordum tabi hala.

Sahnemiz bitmişti ve gelen herkese teşekkür edip, sahne günlerimizi saydım. Hande'ye baktığımda bana baktığını gördüm ve yeniden gelmelerini beklediğimizi söyleyip kulise girdim. Hem heyecandan hem sahnede pek yerimde duramadığımdan kan ter içinde kalmıştım. Yüzlerinde pis bir sırıtışla bana doğru gelen arkadaşlarımı kafamı toplayamıyorum yarın söz konuşuruz bahanesiyle etrafımdan savuşturmuştum.

Kendimi lavaboya atıp üstümdeki tişörtü kolsuz bir tişörtle değiştirdim. Dağılan tipimi ayna karşısında biraz düzeltmeye çalıştım ve parfümümü sıkıp kulise geri döndüm. Hepsine iyi geceler dedikten sonra kulaklıklarımı taktım, kaskımı ve motor ceketimi alıp kulisten çıktım. Neredeyse kimse kalmamıştı mekanda, Hande'lerin oturduğu masa da bomboştu haliyle. Zor bir gün geçirdiğim için son bir içkiyi hak ettiğimi düşünerek barın önündeki sandalyelere oturdum siparişimi verdim ve müziği başlattım. Kafamı dağıtmak adına sosyal medya hesaplarımda ufak bir gezintiye çıkmıştım ki omzuma dokunan elle kulaklığımı çıkartıp arkama döndüm. Dönmez olaydım.

Şans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin