İtiraf

847 37 64
                                    

Meris

Yine herkesten önce uyanmıştım. Başımı elime yaslamış bana arkasını dönmüş uyuyan sevgilimin saçlarını hafifçe okşayarak onu izliyordum. Dünkü hallerim bana hayatımda kimseyi Hande'den çok sevmediğimi kanıtlamıştı. Konu o olunca bütün duvarlarım yıkılıyordu sanki, ne uzak kalabiliyordum ona ne de kızgın. "Aramıza duvar örsen ördüğün duvarı senin sevdiğin renge boyarım" diye bir yazı görmüştüm bir yerde, tam olarak o haldeydim. Başka bir şey düşünemez olmuştum, aklım, kalbim, ruhum sadece Hande olmuştu. İhtiyaç duyduğum her şey ondan geçiyordu. Onun kokusu, onun teni, onun dokunuşları, onun bakışları... İnatla ertelediğim bir konuşma vardı yapmamız gereken ama kendimi buna hazır hissetmiyordum. Hande'nin ani sinir anlarında kalp kıran sözler söylediğini acı bir deneyimle öğrenmiştim ve beraber ilk tatilimizde hem de yanımızda arkadaşlarımız da varken bu ve bunun getireceği şeyleri yaşamak istemiyordum. Konuşmasak da olurdu, bir daha bunu tekrarlamaması yeterdi benim için.

İçimde gün geçtikçe büyüyen bir sevgi vardı ve ben o sevgiyle ne yapacağımı bilmiyordum. Onunla ilgili hiçbir şey yetmiyordu sanki bana, bunu dün daha iyi anlamıştım. Hande'ye dokunmazken elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırıyordum sanki. Dün gece masada sessiz kaldığım süreçte bunlar ve bunlara benzer bir sürü düşünce geçmişti aklımdan. Tabi bir de Hande'nin beni bırakması ihtimali, Karya yine hayatımda yokken bile ruh halimin içine edecek bir düşünce bırakmıştı bana. Hande bunun olmayacağını söylüyordu. Ona güveniyordu bir yanım, onun sevgisine tutunuyordu. Fakat bazen de en olmayacak anlarda aklıma bu düşünceler üşüşüyordu ve ben sonrasında elimde olmadan düşen modumu toparlayamıyordum. Her ilişki bitebilirdi, bunu biliyordum ama bundan korkmaktan Hande'yle geçirdiğim bazı zamanları kaçırıyor olmak beni üzüyordu. Giderse biterdim. Bu kadar sevgiyle Hande yanımdayken bile başa çıkamıyordum, yanımda olmazsa onsuz hiç halledemezdim.

İçeriden gelen tıkırtı sesleriyle birilerinin uyandığını anladım, kimse kapıya dayanmadan Hande'yi ben uyandırmak istiyordum. Arkasından sarıldım ve saçlarını öptüm. Kısık bir sesle mırıldanması beni gülümsetmişti, hayatımda duyduğum en güzel birkaç şeyden biriydi bu. Kendimi Hande'yi uyandırmayı bırakmış saçları ve yüzünün görebildiğim kadarını izlerken yakaladım, aklımı almıştı yine. Uzanıp yanağını öpmeye başladım. Yüzüne tatlı bir tebessüm yayılmaya başladığında uyandığını anladım. Biraz geri çekilip saçlarının arasından ensesine yasladım burnumu ve derin bir nefes aldım, saçlarından öpüp sırt üstü uzandığımda bana dönüp sarılmıştı hemen.

Meris: Günaydın her şeyim.

Hande: Her şeyim mi?

Meris: Evet, biraz düşündüm de seni izlerken her şeyim sensin benim.

Hande: Seninle uyandığım her sabah dünyanın en mutlu insanı olarak açıyorum gözümü, her seferinde başarıyorsun bu kadar mutlu etmeyi. Teşekkür ederim birtanem. Günaydın.

Omzumdaki sevgilimi biraz daha kendime çektim. Bir elim belini bulurken diğer elimde yanağına girmişti hemen, gülümsediği için belli olan gamzesini seviyordum küçük küçük. Yeni uyandığı için tam düzelmeyen sesiyle tatlı tatlı söylenmesi beni güldürmüştü.

Hande: O kadar korktmuştum ki yine kızlardan birinin başımızda söylenmesiyle uyanırım diye

Meris: Henüz gelmediler ama yakındır kapıya dayanmaları. Hadi kalk bakalım kimse gelmeden biz gidelim, kahvaltı hazırlamaya da yardım ederiz dün hiçbir hayrımız dokunmadı zaten kızlara.

Hande: Dün demişken konuşsak mı artık o konuyu?

Meris: Konuşmayalım güzelim. Gerilmeye gerek yok, bir daha aynı şeyi yapmazsın olur biter. Tamam en kıskanç sen olabilirsin ama ben de sevgilimi kıskanıyorum, bunu aklından çıkarmadığın sürece bu konuda bir sıkıntı yaşayacağımızı sanmıyorum. Gerçi yaşasak da pek uzun sürmüyor gördüğün üzere, dayanamıyorum sana.

Şans Where stories live. Discover now